Şeyhin eteğine yapışmak

Sual: Büyük zatlara bağlanan kimsenin kurtuluşunun kolay olduğu söyleniyorsa da, (Şeyhin eteğine yapışmakla kurtuluş olmaz) diyenler oluyor. Bunu bizzat İmam-ı Rabbanî hazretlerinin bildirdiği söyleniyor. Sahte şeyhlerin eteğine yapışan elbette kurtulamaz, ama gerçek bir mürşidin eteğine yapışan niye kurtulamıyor?
CEVAP
Mürşid-i kâmilin eteğine yapışan elbette kurtulur.

Muhammed Masum hazretleri birinci cilt 33. mektubunda, (Biliniz ki, saadete kavuşmak için, velî bir zata manevî bağla bağlanmak lazımdır) buyuruyor. (İslam Ahlakı)

Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, Ona kavuşturan vasıtayı bulup, yalnız Ona bağlanmak lazımdır. Allahü teâlânın, (Vesile arayın!) emrine uyarak vesileyi bulmak nimeti, dünya ve âhiret nimetlerinin en kıymetlisidir. O hâlde, onu sevmek, hem bu ihsanın vesilesi olduğu için, hem de, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğu için, çok lazımdır ve insanın birinci vazifesidir. Hakiki vesileye kavuşmak, en büyük saadettir. Onu aramak birinci vazifedir. Hakiki mürşid, Kıyamete kadar mevcuttur. Halis olan talipler onu tanır. Düşmanlar, ahmaklar, tanıyamazlar. (Hak Sözün Vesikaları)

Bir mürşide bağlanan, her evliya zattan yardım görür. Hepsine bağlanmaya çalışan, hepsinden mahrum kalır. (Kıymetsiz Yazılar)

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâdan gelen feyzlerin alınması için vericiyle alıcı arasında bir bağlantı, bir yakınlık olması gerekir. Bunun için, bu yolu bilen bir kılavuza ihtiyaç şarttır. (1/169)

Tasavvuf yolunu bilen ve yolculara önderlik edebilen bir (Rehber = Mürşid) aramayı dinimiz emrediyor. (Vesile arayın!) âyetindeki vesile, insan-ı kâmil demektir. (Kıyamet ve Âhiret)

Felaketten kurtulmanın çaresi, kurtulanlarla beraber olmaktır. Kıtmir, bir köpek olduğu hâlde, Eshab-ı Kehf ile beraber olduğu için Cennete girdi. O hâlde kim olduğumuz değil, kimlerle bulunduğumuz önemlidir. Bir hadis-i şerifte, (Salihlerle beraber olan, kötülerden olmaz) buyuruluyor. Bunun için Hazret-i Mevlana, (Aklımı bıraktım, hocama tâbi olup kurtuldum) buyurdu. Aklı bırakmak demek, haddini bilmek, aklın her şeyi bilemeyeceğini ve bilenlere tâbi olmak gerektiğini anlamak demektir. İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
Dinî hükümleri kendi aklıyla anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, Peygamberliğe inanmamış olur. (1/214)

Bütün arzuları, istekleri, kâmil bir zatın eline bırakmalı, ölü yıkayıcının elinde, teneşirdeki ölü gibi olmalı. Ancak böyle olan, maksada kavuşur yani kurtuluşa erer. (1/61)

(Âlimlere tâbi olun, onlar rehberdir!) hadis-i şerifine uyup, âlime tâbi olunca, kendi görüşümüzü, kendi aklımızı bırakmak gerekir. Kendi görüşünde ısrar eden, âlime tâbi olmamış olur.

Yine İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: Üstad [mürşid] aramaktan maksat, İslamiyet’i öğrenmektir. Onlardan görerek, itikadda ve İslamiyet’e uymakta kolaylık elde etmektir. Yoksa helal haram demeden istediğini yapıp, istediğini yiyip de, mürşidin eteğine yapışarak azaptan kurtulmayı sanmak, tam bir hayâle kapılmaktır. (3/41)

Burada (Mürşidin eteğine yapışan kurtulamaz) denmiyor. (İbadet etmeden ve haramlardan sakınmadan “Ben mürşide bağlıyım” demekle kurtuluş beklenmez) deniyor. Çünkü paragrafın başında, (Kurtuluş için mürşid aranır, mürşide uyunca da dinî öğrenmek kolaylaşır) deniyor. Yani (Mürşidin eteğine yapışınca, mürşid onu İslamiyet’in istediği kalıba sokar) deniyor. Mürşidin eteğine yapışmadan kurtuluş ummak yanlış olur. Mürşid-i kâmil bulunmadığı zaman, böyle bir zatın kitaplarını mürşid edinip, onun kitaplarını okuyanlarla beraber olmalıdır.