Sorulu cümlenin mânâsı

Sual: (Cümle, soru şeklinde söylenince daha vurgulu olur. Kur’anda bunun örnekleri çoktur. Türkçemizde de vardır) deniyor. Buna birkaç örnek verilebilir mi?
CEVAP
Evet, ifadeleri kuvvetlendirmek için soru şeklinde söyleniyor. Arapçada inne, le kelimeleri de ifadeleri kuvvetlendirir. Mesela, (Vel asr innel insâne le fi husr) ifadesi, (İnsan hüsrandadır) demektir. İnne, (Muhakkak, elbette, hiç şüphe yok ki…) anlamına gelir. Ayrıca le harfi de, işin önemini daha da kuvvetlendiriyor. İnsanoğlunun, mutlaka, kesin olarak zararda olduğu vurgulanıyor. (Vel asr) ifadesinde geçen vel’deki vav harfi, (And olsun, yemin olsun ki) demektir. Mânâyı daha da kuvvetlendiriyor.

Cümle soru şeklinde söylenince, vurgulamanın daha kuvvetli olduğuna âyet-i kerimelerden birkaç örnek verelim:
(Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demek, (Hiç şüphe yok ki, elbette ben sizin Rabbinizim) demektir.

(Allah, hâkimler hâkimi değil mi?) demek, (Hiç şüphe yok ki, elbette Allah hâkimler hâkimidir) demektir.

(Bilenle bilmeyen bir olur mu?) demek, (Hiç şüphe yok ki, elbette bilenle bilmeyen bir olmaz, bilenler daha kıymetlidir) demektir.

(Allah’tan başka size rızık verecek bir yaratıcı var mı?) demek, (Hiç şüphe yok ki, elbette Allah’tan başka rızık verici yaratıcı yoktur) demektir.

(Kâfirlerin yeri Cehennem değil mi?) demek, (Hiç şüphe yok ki, elbette kâfirlerin yeri Cehennemdir) demektir.

(Allah kuluna kâfi değil midir?) demek, (Hiç şüphe yok ki, elbette Allah her bakımdan yarattığı kullarına kâfi gelir) demektir.

İbrahim aleyhisselamın, Güneş, Ay ve yıldızlar için söylediği, (Bu mu benim Rabbim) ifadesi, (Böyle şeylerden Rab olmaz, bunlar elbette Rabbim değildir) demektir. (Tibyan)

Bir de Mehmet Akif’ten örnek verelim:
Yetmez mi musap olduğumuz bunca devahi?
Ağzım kurusun yok musun adl-i ilâhi?

(Bunca bela yetmez mi?)
demek, (Yeter artık bize gönderdiğin bela) demektir.

(Yok musun adl-i ilâhi?) demek, (Adaletin yoktur, eğer olsaydı bize bela göndermezdin) demektir.

Cümleler soru şeklinde olunca, daha kuvvetleniyor. (Yok musun adl-i ilahi?) demek, (İlahi adaletin yok) demekten daha kuvvetlidir. Bunun gibi, (Sen insan mısın?) demek, (Sen insan değilsin) demekten daha etkilidir.
Yakmaz mı bu tufan bu duman gitgide Arş’ı?
Hissiz mi kalır lücce-i rahmet buna karşı?

(Yakmaz mı Arş’ı?)
demek, (Arş’ı mutlaka yakar) demektir. Vehhabî inancına göre, Allah Arş’ta oturuyor, Allah'ın yeri yurdu, ocağı Arş’tır. Akif, (Bu kadar duygusuz kalırsan senin ocağına ateş düşecektir) demek istiyor.

(Hissiz mi kalır lücce-i rahmet) ifadesi, (Bu olaylar karşısında, rahmet denizin hissiz kalıyor) demektir.

Akif, bunları söylese de, imanlı olduğuna ve tevbe ettiğine hüsnüzan edilir, (Allah rahmet etsin) demekte mahzur olmaz. Çünkü Akif, kâfir değil, Müslümandır. (İnşallah böyle çıkışlarına tevbe etmiştir) diye düşünülebilir. Diyelim ki tevbe etmedi, biz hüsnüzan etmekle günaha girmiş olmayız. Tersine bir kâfir, Müslüman olsa ve Müslümanlığını gizlese, biz onun Müslüman olduğunu bilmesek, ona kâfir desek mahzuru olmaz.