Allahü teâlâ dinine hizmeti, sevdiği kullarına verir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir insan bile, en kıymetli işi, en çok sevdiği ve en çok güvendiği kimseye verir. İşte Allahü teâlâ da İslamiyet’i yayma işini de, Habibim dediği, en çok sevdiği Peygamber efendimize verdi. Peygamberimizden sonra da bu hizmeti, yine sevdiği kullarına vermiştir. Bunlar ise Peygamber efendimizin vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri, evliya zatlar, Silsile-i aliyye büyükleri ve bunları sevip, onlara tâbi olanlardır. Yani Ehl-i sünnet kitaplarını yaymak için uğraşan, Peygamber mesleğine talip olmuş demektir.

Bu hizmetlerde, (Bu işlerin sahibi benim, ben cevap vereceğim, ben bilirim) diyen kaybeder. Gece gündüz çalışıp, sebeplere yapışacağız, sonra da Allahü teâlâya yalvaracağız. Bunun başka çaresi yoktur. Eğer biri çıkar, (Bu işlerin sahibi benim, ben hâllederim) derse, başkası da çıkar, (Hayır, asıl sahibi benim, ben daha iyi bilirim) der. O zaman işler karışır. Bunu ancak ahmaklar yapar. Böyle işlerden Allahü teâlâ hepimizi muhafaza etsin!

Aramızda fitneye sebep olacak, kalb kıracak, birbirimizi üzecek, gıybet edecek, bir başkasını çekiştirmeye sebep olacak konulara hiç girmemeli. Girildiği zaman hepsi gider, o zaman (Siz bu hizmetlere layık değilsiniz) derler.

İzinsiz yapılan işler meşru değildir. Bir gün, İmam-ı Rabbânî hazretlerinin bir talebesi, emrivaki ile izin koparmak için, (Efendim, beni Mankpur’a gönderseniz, orada çok hizmet ederim) demiş. (Hay hay) buyurmuşlar. Gitmiş, bir zaman sonra mektup yazmış. (Efendim, ben buraya kendi arzumla geldim, hata ettiğimi anladım. Ne söylesem fitne oluyor. Burada Kâdirî, Çeştî tekkeleri var. Bize kimse gelmiyor. Biz burada hep boş oturuyoruz. Beni istediğiniz bir yere gönderseniz, o zaman işler yoluna girer) demiş. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Madem hatanı anladın, orada kal!) buyurmuşlar. Bir müddet sonra bir mektup daha gelmiş. (Efendim burada Kadiri, Çeşti tekkeleri hep kapandı, şeyhleri de müridimiz oldu. Herkes bizim tekkeye doldu) diye mektup yazıyor. İşte, işler izinli yapılınca ve teslimiyet de olursa böyle olur. Kendi arzumuz devreye girerse, kendimize de, hizmetlere de zarar veririz, büyük felaketlere maruz kalırız.