Başarı, yekvücut olmaya bağlıdır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her mümin, Ehl-i sünneti ve evliya zatları gösteren bir ayna gibi olmalı. Yani o büyükleri güzel bir şekilde temsil etmelidir. Bir kimse, doğru yolda olan bir mümini gördüğü zaman, evliya zatları görmüş gibi, onlardan faydalanmalı. Bu yolu temsil edenlerin yapacağı ufak bir yanlış, insanları, büyük zatlardan, dolayısıyla dinden uzaklaştırır. Bunun vebali ise çok büyüktür.

Eğer bir mümin, kavuştuğu nimetlerin, kendi çalışması sebebiyle geldiğini düşünüp, bunların, büyük zatların bereketi ve Allahü teâlânın ihsanı olduğunu unutursa, o kimsenin, büyüklerle olan irtibatı kopmuş demektir.

Başarı, yekvücut, yek kalb ve yek cihet olmaya bağlıdır. Bir vücudun organları, ne kadar sağlamsa, o vücut o kadar sıhhatli olur. Şayet insanın bir ayağı ağrısa, o gün belki işine bile gidemez. O hâlde, müminler, bir vücudun organları gibi olduklarını unutmadan, uyum içinde yaşamak ve çalışmak zorundadır. Bir kimsenin burnu, ağzı veya kulağı, normalden çok fazla büyürse, o kimse çirkinleşir. O bakımdan, her organ, büyümeyi düşünmeden, sadece vazifesini en iyi şekilde yapmakla meşgul olmalıdır.

Başarılı olmanın sırrı, emredilene tâbi olmaktır. Aklımızı fikrimizi bir tarafa bırakalım. Bir organ, kalpten kan alamazsa, yaşayamaz. Binaenaleyh, bu vücuttan, yani din büyüklerimizden, doğru din kitaplarımızda bildirilenlerden ayrı olmamaya, ayrı düşünmemeye, ayrı icraatta bulunmamaya, günah işlememeye gayret etmelidir. Yoksa başına buyruk şekilde çalışan, kendi aklına göre dine hizmet etmek isteyen bir kimse, ne kadar başarılı gözükse de, yaptıkları meşru değildir. Hepsi boşa gider ve vebali ağır olur.

Bütün organlar, beynin verdiği talimata uymak zorundadır. O talimatın uygunluğunun veya bozukluğunun tartışmasını yapamaz. Beyin bir tanedir. Bir vücutta, birden çok beyin olmaz. Beyne tâbi olmayan organlarda üreyen anarşist hücreler, kansere sebep olur. Vücudu korumak için, o anarşist hücrelerin hepsi, ameliyatla vücuttan sökülüp atılmalıdır. Bu, vücuda gösterilecek merhametin ta kendisidir.

O hâlde, bu kıymetli vücudun içerisinde organ olmak vasfımızı kaybetmemeliyiz.