Şifa ve zehir olan feyz

* Bir evliyadan istifade edilebilmesi, feyz gelebilmesi için iki şart lazımdır:

Birincisi, yol, sahih, sağlam olmalı, yani silsilesi Peygamber efendimize kadar sağlam ve belli olmalıdır. Sahihü-l-yed, evliyalığı sağlam kaynaktan demektir.

İkincisi, o zata tam teslim olmaktır. Teslim olanın kalbi bozuk olmamalı, teslim olduğu zatta kusur, eksiklik görmemelidir. Peki, kalb bozuk olur da, hocasında kusur, eksiklik görürse, ne olur? Yine feyz gelir, ama bu sefer ters etki yapar, yani zehirler. Şekerin, şeker hastasına zarar vermesi gibi olur. Feyz de, kalbi bozuk olan kimsede zehir şekline döner. Nitekim Allahü teâlâ, (İmanı olanların imanını arttırır, kâfirlerin de küfrünü) buyurdu. Çünkü Kur'an-ı kerim nurdur.

Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Hocasını imtihan eden melundur) buyurdu. İnkâr eden kavuşmaz. Ona gelen feyz, daha çok sapıtmasına sebep olur. İlk önce arkadaşlarını tenkit etmeye başlar. Sonra hizmetleri beğenmemeye başlar. En sonunda hocasını da inkâr eder.

* Sevgi yukarıdan aşağı doğrudur. Babanız sizi sevmese siz onu sevemezsiniz. Binaenaleyh Allahü teâlâ bizi sevmese biz onu sevemezdik. Kur’an-ı kerimde de böyle buyuruluyor: Radıyallahü anhüm ve radu anh. Yani (Allahü teâlâ onlardan razıdır, onlar da Allahü teâlâdan razıdır.) Önce Allahü teâlânın razı olduğu zikrediliyor.

* Bir gün, büyük bir zatın talebelerinden biri hocasına, (Efendim, Büyüklere sual sorulduğu zaman, onların verdikleri cevap hep doğru çıkıyor. Ben bunun hikmetini anladım) der. Hocası, nasıl anladınız diye sorunca, talebe der ki:

(Büyükler o kişinin dünyasına değil ahiretine bakıyorlar. Ona göre cevap veriyorlar. Onun için de neticesi doğru çıkıyor.)

Hocası, üç defa (doğru) der ve (Maşallah güzel anlamışsınız. Allahü teâlâ dünyaya sivrisineğin kanadı kadar kıymet vermemiştir. Onun ahlakı ile ahlaklanmış olan büyükler hiç kıymet verir mi?) buyurur. Yine buyurur ki:

(Âlim kime denir? Âlim çok kitap okuyana, çok bilene denmez. Âlim, hakkı bâtıldan ayırabilene denir. Hakkı bâtıldan ayırabilmelidir ki, insanların ahiretine göre cevap verebilsin. Hakiki âlim o kimsedir ki, başını bir aslanın ağzında farz eder; bir yanlış hareketiyle aslan başını koparabilir.)

* İnsan ceset ve ruhtan müteşekkildir. Cemiyetler de [şirketler, devletler de] böyledir. İman ve fen bilgileri [teknoloji] dengede ise, o cemiyet devam eder. Eğer iman ileride, teknoloji geride ise veya teknoloji ileride, ama iman geride ise, o cemiyet dağılmaya, yıkılmaya mahkûmdur.

* İmanı olmayana iyi insan denmez. Mesleğinde başarılı ise, yine iyi doktor veya iyi avukat denmez. Doktorluğu iyidir, avukatlığı iyidir denir. Allah’ın düşmanına iyi denmez. Ne keşfederse keşfetsin, imanı yoksa hiç kıymeti yoktur.

* Fitne, bir müminin bir işinden, sözünden, hareketinden, başka müminlerin zarar görmesidir. Onun için, öyle yaşayın ki, öyle konuşun ki, sizin yüzünüzden biri ehl-i sünnetten çıkmasın. Sizin yüzünüzden biri hizmetlerden soğumasın. Sizin yüzünüzden biri Cehenneme gitmesin. Eğer Cehenneme giderse sizi de götürür. Öyle bir hayat sürün ki kimse size düşman olmasın.