Elini boş tutabilmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dini kitap iki maksatla okunur: İlim öğrenmek ve feyz almak için. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklerden feyz almak için, onların kitaplarını, okumalıdır. Büyüklerle görüşmek isteyen, onları, kitaplarının satır aralarında bulabilir. [Hakikat Kitabevi’nin yayınladığı bütün kitaplar, Ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerinden tercüme olup, o büyüklerin sözleri nakledilmiştir. Dinimizi doğru öğrenmek ve bu büyük zatlardan feyz almak isteyenler bu kitapları okumalıdır.]

Genç bir talebe, gemiyle uzun bir yolculuğa çıkar. Gemiye biner; ama seferi miyim, namazları nasıl kılacağım diye kafası karışır. Bir türlü işin içinden çıkamaz ve bu sıkıntı içinde bir kenarda uyuyakalır. Rüyasında mübarek hocasını görür. Heyecanla, (Efendim, durum bu. Ben şimdi ne yapacağım?) diye sorar. Mübarek hocası, (Kolayı var efendim, kitaba bakalım) der ve Dürr-ül Yekta’nın 85. sayfasını açarak meseleyi izah eder. Talebe de uyanır uyanmaz meseleyi öğrenmiş olarak ibadetlerini yapar.

Dönüşte soluğu mübarek hocasının evinde alır. Meseleyi yine kendilerine arz ettiğinde, (Kolayı var efendim, kitaba bakalım) buyurup, aynı kitabın aynı sayfasını açarlar. Talebe, gayr-i ihtiyari gülümser. Mübarek hocası, gülümsemenin sebebini sorunca, o da rüyayı olduğu gibi anlatır. Hocası, (O bizden değil kardeşim, sizin ihlâsınızdandır) diyerek konuyu kapatır.

Evliya bir zata da, (Efendim, bu yolu nasıl öğrendiniz?) diye sorarlar, (Duvarcı ustasından) diye cevap verir. Herkes şaşkın bakarken, şöyle buyurur: (Evet, duvarcı ustasından öğrendim. Bir gün bir sokaktan geçiyordum, bir usta ve çırağı duvar örüyorlardı. Usta boş elini uzatıyordu, çırak tuğlayı eline veriyor, usta dönüyor ve duvarı yükseltiyordu. Elini boş uzatmadan, çırak başka bir tuğla vermiyordu. Demem şu ki, elini boşaltır ve talep edersen doldururlar! Mesele, elini boş tutabilmektir.)

Hâli vakti yerinde zengin bir şeyh, Ali Râmitenî hazretlerinin bulunduğu şehre gelerek, o da bir dergâh açar. Halkın kendi dergâhına gelmesi için birçok ihsanlarda bulunur. Karınlarını doyurur, sıkıntıda olanlara para verir. Gelenleri memnun etmek için her türlü fedakârlığı gösterir. Hâl böyleyken, gelenler bir müddet sonra buradan ayrılıp, böyle ihsanlar olmamasına rağmen, Ali Râmitenî hazretlerinin dergâhına gider. Bu şeyh bir gün dayanamayıp, Ali Râmitenî hazretlerinin kapısını çalar. Kendisine, (Bana gelenleri memnun etmek için elimden geleni yapıyorum; fakat sonunda yine senin kapına geliyorlar. Bu işin hikmeti nedir?) diye sorar. O da, (Sen insanları memnun etmek için çalışıyorsun, ben Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmak için çalışıyorum. Aramızdaki fark bu!) der.