Nefsi işe karıştırmamalı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir mümin, kendi menfaati için bağırırsa, bu öfkedir, şeytanîdir. Ancak, karşısındaki müminin menfaati için yüksek sesle konuşursa, bağırırsa, bu rahmanîdir, buna gayret denir. Nefsin karıştığı şey çok tehlikelidir. Şeytan insanın imanını, öfkelendiği zaman daha kolay bozar. Peygamber efendimiz üç kere, (Lâ tagdab, lâ tagdab, lâ tagdab) yani (Öfkelenme!) buyuruyor. Öfke, aklı da imanı da giderebilir.

Haklı olduğu zaman bile münakaşa etmeyene, başkasını kırmayana Cennette köşk verilecektir. Eğer şaka da olsa yalan söylemezse, Cennetin ortasında ona köşk verilecektir. Peygamber efendimiz, (Ben kefilim) buyuruyor. Yine, (İçinizde asıl pehlivan, öfkelenince öfkesini yenendir) buyuruyor. Bir kimse kalb kırdığı zaman, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmış gibi günaha girer, kul hakkına da girmiş olur.

Bir insana, Ehl-i sünnet itikadını ve ilmihal bilgilerini doğru olarak anlatan bir kitap vermek çok sevabdır. Peygamber efendimiz, (Bid’atler yayıldığı zaman, bir sünnetimi açığa çıkarana yüz şehit sevabı verilir) buyuruyor. Vereceğimiz kitapta kaç tane sünnet, kaç tane vacib, kaç tane farz var. En önemlisi de, iman var. Yani yüz şehit sevabından çok daha fazla sevab kazanır insan. Bu fırsatı kaçırmamak gerekir.

Allah için dostluk ve bir araya gelmek, çok kıymetlidir. Bir iki kişi, Allah için toplanıp bir iki nefes Allah’tan bahsederse oraya melekler gıpta ederler.

Ahir zamanda, doğru bir şekilde iman edip namaz kılmak ve haramlardan sakınmak, en büyük keramet olur.

Dünyada hiçbir şeyin yaratılışı tesadüfî değildir, başıboşluk yoktur. Her şey, hesap kitap dâhilindedir. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde mealen, (Ben, insanları ve cinleri bana ibadet etsinler, beni tanısınlar diye yarattım) buyuruyor. Yaradılış gayemiz ne ise, o gayeye uygun yaşamaya çalışmalıyız.

Allahü teâlâ ihsan sahibidir. İnsanların kusurlarına bakmadan, bol bol ihsan eder. Merhametle muamele eder. Şayet adaletle muamele etse, hepimiz mahvoluruz. Adalet, hak ettiğini vermek, ihsan ise, hak ettiğinden fazlasını vermektir.

İnsan, acaba ben Rabbimin indinde makbul müyüm, değil miyim, insanlardan dua alabiliyor muyum diye düşünürse, daha faydalı işler yapma gayreti artar.