Zekâtla ilgili hükümler

Sual: Zekâtla ilgili diğer hak mezheplerimizin hükümleri hakkında da bilgi verir misiniz?
CEVAP
Hanefi’de zekât nisabı 96 gr, diğer üç mezhepte 69 gramdır.

Hanefi’de çocuğun ve delinin malından zekât verilmez. Diğer üç mezhepte verilir.

Şafii’de zekâtı en az üç sınıfa vermek gerekir, diğer üç mezhepte, yalnız bir sınıfa bir fakire vermek kâfidir.

Zekât farz olur olmaz, Hanefi ve Hanbeli’de hemen vermek lazım değildir. Şafii ve Maliki’de, zekât farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır.

Zekât vermemek için sene dolmadan malını birine hediye eden veya satan, hile yaptığı için günahkâr olursa da, Hanefi ve Şafii’de zekâttan düşer, Maliki ve Hanbeli’de zekâttan düşmez.

Fakirdeki alacağı zekâta saymak Maliki’de caiz, diğer üç mezhepte caiz değildir.

Şafii
ve Hanbeli’de gücü kuvveti yerinde olup çalışabilen fakire, zekât vermek caiz değil, Hanefi ve Maliki’de caizdir.

Maliki
’de sene dolmadan zekât verilmez, diğer üç mezhepte vermek caizdir.

Zekâtı başka şehre göndermek Hanefi’de mekruh, diğer üç mezhepte hiç caiz değildir. Eğer gönderdiği şehirde daha uygun kimseler varsa, zekâtı başka şehre göndermek mekruh olmaz.

Hanefi
’de sebzelerin uşru verilir, diğer üç mezhepte verilmez. Hanefi’de meyvelerin uşrunu tartmadan vermek caiz değildir, diğer üç mezhepte ise, tahmini olarak hesaplayıp vermek caizdir. Balın uşru Şafii ve Maliki’de verilmez, Hanefi ve Hanbeli’de verilir.

Hanefi
’de kadının ziyneti zekâta tâbidir. Diğer üç mezhepte tâbi değildir.

Altın ve gümüşten başka madenlerin zekâtı Maliki ve Şafii’de verilmez, Hanefi ve Hanbeli’de her madenin zekâtı verilir. Hatta Hanbeli’de, sürme taşı gibi yerden çıkan şeylerin zekâtı verilir.

Hanefi
ve Hanbeli’de maden zekâtı % 20, Şafii ve Maliki’de % 2.5’tur.

Maliki
’de dedeye ve toruna zekât vermek caiz, diğer üç mezhepte caiz değildir.

İmam-ı a’zama göre ve Hanbeli’de kadın zekâtını kocasına veremez, Şafii’de ve İmameyne göre verir. Maliki’de ise koca, aldığı zekâtı hanımının nafakasına harcamazsa caizdir.

Zekâtla ilgili meseleler
1-
Ticaret malının zekâtı, ticareti yapılan maldan veya değeri altın olarak verilir.

2- Paranın zekâtını kolayca hesap edip vermek için kırkta biri bulunur. Bu kadar liraya ne kadar altın alınıyorsa, o kadar zekât vermek gerekir.

3- Zekât zamanı hac zamanından önce olan, vakti gelince, zekâtını verir. Kalan parayla hacca gider. Zekât zamanı hac zamanından sonra, mesela Muharremde olan, önce hacca gider. Zekât zamanı gelince, hacdan artan paranın zekâtını verir.

4- Zekât verme günü gelip de, zekâtını vermeyen, daha sonra fakirleşip, elinde hiç parası kalmayan kimse, malı kendi telef ederse, zekât borcu affolmaz. Para kendiliğinden telef olursa zekât affolur. Yani malı, kendi harcar veya telef ederse, zekât affolmaz. Mesela borsada parasını yok ederse veya araba, buzdolabı gibi şeyler alarak parasının hepsini harcarsa zekât affolmaz, zekâtını ödemesi gerekir. Malı çalınırsa, kaybolursa, yanıp yok olursa yahut ödünç veya âriyet verip geri alamazsa, o zaman zekât vermek gerekmez.

5- Ödünç bir altın isteyen fakire, zekâta niyet edip verilse, sonra da ona hediye edilse zekât sahih olur.

6- Zekâtı dine uygun verebilmek için, bir fakirle devir yapılırken, fakire, (Bu parayı bana geri vereceksin, unutma!) diye tembih etmek caiz değildir. Öyle anlaşmalı devir olmaz. Devir yaparken, altını verdiğimiz fakir, paranın kendisinin olduğunu kesin olarak bilmeli. Zekâtı dinin emrine uydurmak için bunun yapıldığını, altını kendi rızasıyla geri hediye ettiğini iyi bilmelidir. (Geri bana hediye edeceksin) denirse, yani verileni geri vermeye mecbur bırakılırsa, devir sahih olmaz.

7- Nisaba ulaşmayan [96 gram altını veya bu kadar zekât malı olmayan] erkek, devir ve iskata oturabilir. Taksitli borçlar zekâtta dikkate alınır, fakat iskatta bunun mahzuru olmaz.

8- Dinimizde zekâtı verilmiş mal, kenz [istif edilmiş, stok edilmiş mal] değildir, gayrimeşru mal değildir. Bu malı, kimsenin zorla almaya hakkı yoktur. Zekâtını veren, malın hakkını ödemiş olur. Kimse bu malı alamaz. Bir kimsenin mülkü, ondan izinsiz kullanılamaz. (Dürr-ül-muhtar)

9- Zekât veya sadaka-i fıtr verirken vekil olanın mutlaka sahibinin ismini söylemesi gerekmez. Kendi adına, bu benim zekâtım dese veya hediyem dese caiz olur, çünkü vekil asıl gibidir.

10- Terzilik yapan, diktiği gömleğin ücretini fakirden almayıp, zekâta dâhil edebilir. Altın olarak vermesi daha iyidir. Kalaycılık yapan, kalayladığı kapların ücretini fakirden almayıp zekâtına sayabilir. Diş doktoru, yaptığı dişlerin ücretini fakirden almayıp, zekâtına mahsup edebilir. Çünkü bunlarda mal temlik ediliyor. Fakire gömlek, protez diş veya kalay verilmiş oluyor.

Şâfiî'de borçlar düşülmez
Sual: Şâfiî mezhebindeyim. 50 bin lira kadar param var, ama bir o kadar da borcum var. Zekât vermem gerekir mi?
CEVAP
Evet, 50 bin liranın zekâtını vermek gerekir. Şâfiî’de borçlar düşülmez. Hanefî’de zekâtta bütün borçlar nisaptan düşülür, ama uşur verilirken Şâfiî’deki gibi borçlar düşülmez. Borçlu veya fakir olanın da, mahsulün uşrunu vermesi gerekir.

Bir senelik ihtiyaç
Sual:
Zekâtı hesaplarken, bir senelik gıda ihtiyaçları çıkarılıp kalan malın zekâtı mı verilir?
CEVAP
Eğer gıda mevcut olup ayrılmışsa bunların zekâtı verilmez. Çünkü Tam İlmihal'de deniyor ki:
Ticaret eşyasından evde kullanılmak için ve ticaret olunan gıdadan, bir senelik ev ihtiyacı için ayrılmış olanların zekâtı verilmez. Yani bütün bunlar, nisap hesabına katılmaz. Bütün bu eşyayı, yiyecek, içecek, giyecek ve barınacak ev gibi lüzumlu nafakayı satın almak için sakladığı altın, gümüş ve kâğıt paranın hepsi nisap hesabına katılır. Yani zekâtları verilir. (Seadet-i Ebediyye)

Eğer eve alınmış gıda yoksa, nasıl olsa bir senelik gıdaya ihtiyacım var diyerek bir senelik gıda parası zekâttan düşmez.