Kusurları gizlemek

Sual: İnsanların kusurlarını gizlemek gerekir mi?
CEVAP
Evet gizlemelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim, bir müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allahü teâlâ da onu kıyamet günü sıkıntılardan korur. Kim, müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da onun dünya ve ahirette aybını örter. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allahü teâlâ da onun yardımcısı olur.) [Müslim]

(Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, zulmedilmesine de yardımcı olmaz. Kim arkadaşının ihtiyacını giderirse, Allahü teâlâ da onun ihtiyacını giderir. Kim, müslümanın sıkıntısını kaldırırsa, Allah da kıyamet günü onun sıkıntılarını kaldırır. Kim, müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da kıyamette onun aybını örter.)
[Tirmizi]

(Bir mümin, arkadaşının aybını görmez, onu gizlerse, şüphesiz Allahü teâlâ bu hareketi sebebiyle onu Cennete koyar.)
[Taberani]

(Kim bir ayıp örterse, diri diri kuma gömen suçsuz kız çocuğunu kurtarmış gibi sevap olur.)
[Ebu Davud, Nesai, Hakim]

(Kötülük etmeyin, ayıp araştırmayın! Kim bir müslümanın aybını araştırırsa, Allahü teâlâ da onun aybını ortaya çıkarır ve böyle bir kimse, en gizli bir yerde sığınsa bile, onu rezil eder.)
[Tirmizi]

(Müslümanların aybını araştıran, onlara kötülük etmiş ve onları kötülüğe itmiş olur.)
[Ebu Davud]

(Kim arkadaşını, tevbe ettiği bir günahtan dolayı ayıplarsa, o kimse, aynı günaha müptela olmadan ölmez.)
[Tirmizi]

Sual: Nahoş iş yapan samimi bir arkadaşım var. Ondan uzaklaşmam uygun mu?
CEVAP
Arkadaş, bir günah veya bir kusur işleyebilir. Bunlarda ısrar ediyorsa hâlini düzeltecek şekilde güzel nasihatlerde bulunmalıdır.

Hazret-i Ömer’in Şam’da bir arkadaşı vardı. Gelenlerden onu sordu. (Şeytana arkadaş oldu. Günah işliyor) dediler. Bunun üzerine Hazret-i Ömer öyle diyen kimseyi susturup (Giderken bana uğra!) dedi. Dönüşte o kimseye bir mektup verdi. Mektubunda Mümin suresinin ilk üç âyet-i kerimesini yazıp, lüzumlu nasihatlerde bulundu. 3. âyet-i kerimede, Allahü teâlânın her şeyi bildiği, günah işleyenlerin tevbesini kabul edeceği ve azabının şiddetli olduğu bildiriliyordu. Şam’daki arkadaşı mektubu okuyunca ağladı. (Elbette Allahü teâlânın söylediği doğrudur. Ömer de bana nasihat etti) diyerek tevbe edip günahlarından vazgeçti.

Salih bir kimsenin arkadaşı günahlara dalmıştı. (Artık onunla arkadaşlığı bırak! Çünkü o sapıttı) dediler. O ise (Arkadaşım asıl şimdi bana muhtaçtır. Böyle bir anda onu bırakmak arkadaşlığa yakışmaz. Arkadaşımın düzelmesi için çalışacağım ve ıslahı için dua edeceğim) dedi.

Arkadaşımızı, hoşlanmadığımız hareketlerinden dolayı terk etmemeliyiz. Yerinde ikazlarımızla tevbekâr olup eski haline dönmesine çalışmalıyız. Eğer ondan yüz çevirip münasebetlerimizi kesersek, günah ile felaket ile onu baş başa bırakmış oluruz. Arkadaşa karşı vefalı olmalıdır. Vefa demek, ihtiyaç halinde ona yardım etmektir. Arkadaşın dindeki ihtiyacı, maldaki ihtiyacından daha çoktur. Onunla beraberken, günah işlemeye utanabilir. Arkadaşlık, yakın akrabalık gibidir. Çocuğumuz, kardeşimiz, bir günah işlerse onu hemen terk etmeyiz. Arkadaşı da hatasından dolayı tamamen terk etmek uygun olmaz. Kusurunu düzeltemeyen arkadaşı bırakmamalı, çünkü dörtbaşı mamur arkadaş bulunmaz.

Kötü biri ile arkadaşlık etmek elbette uygun olmaz. Fakat arkadaşımızın bazı kusurları görülünce, onu tamamen terk etmek de doğru değildir. Çünkü kusursuz dost olmaz.

Arkadaşımızın kusurlarını yüzüne vurmak, aramızın açılmasına sebep olur. Şeytanın da istediği budur. Onun için, şeytanın dediğini yapmamalı, arkadaşın kusurlarını gizlemeli. Bize karşı işlediği hatalarına gelince, bunu affetmemiz gerekir. Hatta hatasını tevil etmemiz, mazur görmeye çalışmamız vaciptir.
Arkadaşımızın bize karşı olan bir kusuru için, bir çok mazeret aramalıdır. Şayet kalbimiz yine mutmain olamazsa, kabahati kendimizde bulmalıyız. Kendi kendimize (Sen ne katı yüreklisin! Arkadaşın sana yetmiş mazeret buldu. Sen hâlâ kusur arıyorsun) demelidir. Eğer arkadaş, hatasını anlayarak özür dilemişse, hemen affetmeli! Çünkü İmam-ı Şafii hazretleri, gönlü alınmaya çalışıldığı halde rıza göstermeyen kimsenin makbul biri olmadığını bildiriyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Arkadaşının mazeretini kabul etmemek günahtır.) [İbni Mace]

(Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur.) [İbni Mace]

(Kaba kimseye nazik davranan, zulmedeni affeden, mahrum edene ihsan eden, uzaklaşana yaklaşan yüksek derecelere kavuşur.)
[Bezzar]

Allahü teâlâ da hiddetini, öfkesini yenenleri övüyor. (Al-i İmran 134)

Sual: Bazı kişilerin hilelerini, kusurlarını başkalarına anlatmak günah mıdır, gıybet olur mu?
CEVAP
Bid'at ehlinin bid'atini ve alışverişte insanları kandıranların bu hilelerini söylemek gerekir, gıybet olmaz. Ama bir kimsenin günahının zararı yalnız kendine ise ve bu günahı gizli ise, bunu açığa çıkarmak günah olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kim, bir müslümanın ayıplarını örtüp gizlerse, Hak teâlâ da, dünya ve ahirette onun ayıp ve kusurlarını örter. Kul, din kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da o kula yardım eder.) [Müslim]

(Bir kimse, senin ayıplarını söyleyerek seni kötülerse, sen de onun aybını söyleyerek kötülemeye çalışma! Bunun sevabı senin, vebali de kötü söz söyleyenindir.)
[Nesai]

(Müslümanlara eza cefa yapmayın, onları çekiştirip ayıplamayın ve onların hata yapmalarını arzulamayın!)
[İbni Hibban]

Gıybet, Kur'an-ı kerimde, ölü kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir. Gıybetin bazı durumlarda zinadan da kötü olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir.

Gıybet, kendi ayıp ve kusurlarını bırakıp, başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmaya çalışmaktır ki, bir müslüman için bundan daha kötü ve zararlı bir şey yok gibidir.

Biz, kendi ayıplarımızın ortaya dökülmesini, rüsvay olmamızı istemediğimiz gibi, başkaları da ayıplarının açıklanmasını istemez. Sen arkadaşının aybını örtersen, Allah da senin aybını örter. Sen başkasının aybını açarsan, senin ayıplarını da açan çıkar. Elâleme rüsvay olursun. Bu husus hadis-i şerifle bildirilmiştir.

Kendi kusurlarını araştıran ve bunların çaresini düşünerek başkasının kusurlarını göremeyen müslüman çok iyi insandır. Hadis-i şerifte de, (Kendi aybını gören, Allahü teâlânın hayır dilediği kimsedir) buyuruluyor. Kişi için kendi noksanını bilmek gibi irfan olmaz. (İmad-ül İslam)

Gıybet, söz taşımak ve diğer günahlardan kaçınmak cihad-ı ekber olarak bildirilmiştir. Ne mutlu kendi kusurunu görebilenlere...

Sual:
Salih arkadaşa nasıl muamele etmelidir?
CEVAP
Salih bir arkadaş bulunca, ona lüzumlu hürmeti göstermelidir! Onun can ve malını kendi can ve malından önce tutmalıdır! Ayıplarını araştırmamalı, aybı olsa bile görmemeli ve kimseye söylememeli, hatta kendi kendine aybını düşünmemeli, asla münakaşaya girmemelidir! Aleyhinde konuşan olursa, münasip şekilde susturmalıdır! Alınacağı veya üzüleceği bir söz söylememelidir! Suizanda bulunmamalı, uygunsuz hareketlerini dalgınlığa ve unutkanlığa yormalıdır! Yani bir mazeret arayıp suçsuz olduğunu kabul etmelidir! Çünkü güzel ahlak sahibi, insanları mazur görür. Onların kusurlarını meydana çıkarmaz.

Güzel ahlaklı mert kimse, insaflıdır. Yani kendisi insafla hareket eder; fakat başkasından bu insafı beklemez. Böyle bir arkadaşın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden ve düşmanlarından uzak olmalıdır! Ona karşı ve herkese karşı tevazu sahibi olmalıdır! Böyle bir kimseyi kendisine dost ve kardeş bilmelidir. Ona hürmet göstermedikçe ilminden istifade edemez.

Arkadaşın kusurlarını gizlemeye çalışmamız çok iyi olur. Müslüman, kusurları gizleyici olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim arkadaşının aybını örterse, Allahü teâlâ da kıyamet günü onun aybını örter. Kim de müslüman arkadaşının aybını açığa vurursa, Allahü teâlâ da onun aybını açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.)
[İbni Mace]

(Kendine reva gördüğünü, sana reva görmeyenin arkadaşlığında hayır yoktur.) [İ. Adiy]