Menkıbelerden hüküm çıkarmak

Sual: Bir menkıbede, su dağıtıcısı, (Benim suyumdan içene Allahü teâlâ rahmet etsin) deyince evliya bir zat, su dağıtıcısının duasına kavuşmak için nafile orucunu bozuyor. Sonra rüyada görülüp, (Onun duasıyla daha fazla ihsana kavuştum) diyor. Biri dua etti diye nafile orucu bozmak caiz mi?
CEVAP
Biri dua edince oruç bozulmaz. Zaten menkıbeler, dinî hükümlerde delil olmaz. Bizim için geçerli olan, dinimizin bildirdiği hükümlerdir. Evliyanın hâli başkadır, bilmediğimiz başka bir sebep de olabilir. Evliya zatların menkıbelerini okumak iyi olur, muhabbetin artmasına sebep olur, fakat onları okuyup dinî hüküm çıkarmak yanlış olabilir.

Sual: Din kitaplarında, (İslamiyet, nakle dayanan akıl dinidir) buyuruluyor. Geçen günkü bir menkıbede, Yunus Emre’nin odun kesmek için dağın tepesine çıktığı anlatılıyordu. Niye dağın tepesine çıkıyor da aşağılardan odun kesmiyor? Bu akla zıttır. Bana hurafe gibi geldi. Menkıbe niye akla uygun değil?
CEVAP
İslamiyet’i tarif şekliniz eksik. Din kitaplarında, (İslamiyet, nakle dayanan akıl dinidir) denmiyor. (İslamiyet, nakle dayanan selim akıl dinidir) buyuruluyor. Selim akıl herkeste bulunmaz. Bulunsa idi, bütün dünya Müslüman olurdu. Bu İslamiyet gerçekten akla uygun derlerdi. Peygamber efendimiz bir anda Miraca çıkıp geldi, bu selim olmayan akla zıt olduğu için müşrikler inanmadı.

Hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
(Dabbet-ül arz denilen hayvan, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına “cennetlik” yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mührü Süleyman’ı vurur, “cehennemlik” yazılır, yüzü simsiyah olur) [Tirmizi]
Bu da herkesin aklına uygun gelmez. Müslüman olduklarını söyleyen Batıniler bile, hadis-i şerifi inkâr etmiyor, akla uygun değil diyorlar, tevil edilmesi gerekir diyorlar, yani başka anlamı var diyor.

Zamanımızdaki Müslüman gruplardan bile böyle düşünenler var. (Dabbetül arz, AIDS’tir) diyenler bile çıkmıştır. Güneşin batıdan doğmasına da akıl erdiremiyorlar. Nasıl dünya tersine döner ki diyorlar. Hristiyanların Müslümanların kardeş olması gibi acayip teviller ediyorlar.

Demek ki selim olmayan akılla dini anlamak kolay değildir. Akıl dinde ölçü değildir. Akıl, Rafızilikte ölçüdür.

Dinde dört delil vardır. Akıl bunların içinde değildir. Akıl ile dini ölçmek yanlıştır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dini akılla ölçmek kadar zararlı bir şey yoktur.) [Taberani]

Eğer bir olay nakle dayanıyorsa, inkâr etmek doğru olmaz.
Odun olayı şöyledir:
Yunus Emre hazretleri, düzgün odun getirirdi, eğri odun bile kesmezdi. Hocasının dergahını kastederek, (Bu kapıdan odun bile olsa, eğrisi girmemeli) derdi. Onun için herkesin girdiği yerlere değil dağlara giderdi. Bu dağda yoksa öteki dağa giderdi, balta girmemiş ormanlar daha yüksekte oluyordu. Oralara çıkar, düzgün olanlarını keserdi. Yine böyle bir iki tepeye çıkıp odun toplar. Son çıktığı dağın tepesinden şehre kestirme yoldan gelmek ister. Dağın eteklerini dolanarak uzun yoldan gitmek istemez. Tepeden hemen aşağıya iniveririm diyor. Tam tepede iken biraz şurada dinleneyim diyor. Aklımızın almayacağı şekilde bir genç gelip, odunu şehirden tarafa değil de, öteki tarafa yuvarlıyor. Bunun selim akla zıt tarafı yoktur. Sakim olan akıl bunu anlamayabilir. Sakim olan akıl her zaman yanılmaya mahkumdur. Selim olan akıl Peygamberlerde bulunur. Eshab-ı kiramın aklı da onlarınkine yakındır.

Akıl denince kimin aklı esas alınır ki? Bizim aklımıza uygun gelen sizinkine gelmeyebilir, gelmiyor da. Gelse idi herkes, akıl dini diye Müslüman olurdu, herkes ehli sünnet olurdu. Bekara suresinin başında, (İyi kimseler gayba inanırlar, yani görmedikleri halde, bilmedikleri halde, akıllarına uygun gelmese de, doğru olduğuna inanırlar, beğenerek kabul ederler) buyuruluyor. Böyle gayba inananlardan olmalıdır. Benim aklım almıyor diye, nakle dayanan bilgileri inkâr etmemelidir.

Menkıbeler tarihî hadiselerdir
Sual:
Yavuz Selim Han, bir papaza, (Benim zamanım mı iyi, babamın zamanı mı iyiydi?) diye soruyor. Papaz da, (Sizin zamanınız daha iyi) diye cevap veriyor. Bunun üzerine Sultan, (Böyle söylemekle hadis-i şerife karşı geldin. Peygamber efendimiz asr-ı saadete yakın olan zamanın daha iyi olduğunu bildiriyor) diyerek papazı cezalandırıyor. Papazın imanı olmadığı için, (Hadis-i şerife karşı geldi) denilerek cezalandırılması doğru mu? Bu olay menkıbe mi, yoksa tarihî bir hadise mi?
CEVAP
Öyle sormak, menkıbeleri uydurma hikâyeler zannetmek, hiç uygun değildir. Menkıbelerin hepsi tarihî hadiselerdir. Farklı rivayetler olabilir. Bunlar, menkıbelerin uydurma olduğunu göstermez.

Bizim araştırmalarımıza göre bu olayın aslı şöyledir:
Papazın ihanetleri, kesin olarak bilinmesine rağmen, cezalandırabilmek için açık delil bulunamamıştı. Padişah da, böyle bir gerekçeyle devlete hainlik eden papazı cezalandırmıştır.