Gemide olmak
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimlerinin, Silsile-i aliyye büyüklerinin yolunda dine hizmet eden Müslümanın istirahati, musalla taşında başlar. Bu, bir bayrak yarışıdır. Aldığı bayrağı hiç kimse toprağa gömemez. İnsanların hidayete kavuşup kurtulmaları için, bu bayrağın elden ele dolaşması, yere inmemesi lazımdır.
Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir. Dininizi, İslâm âlimlerinin ağızlarından öğreniniz!) buyuruyor. Onun için sohbetteki bereket, ilim başkadır. Yani sohbetin insana verdiği olgunluk, sırf kitap okumakla hâsıl olmaz. Esas olan, bu hadis-i şerife uygun olarak, büyüklerin sohbetidir, ilmi büyüklerin ağzından almaktır. Böyle bir zat bulunmazsa, o zaman kitapları okunur.
Büyüklere tam teslim olan, tam netice alır, tam başarı kazanır. Yarım teslim olan, yarım başarı elde eder. Hiç teslim olmayan, sıfır alır. Tam teslim olmak nedir? Bunu Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri tarif etmiş, (Hocamı tanıdıktan sonra aklımı bıraktım ve kurtuldum) buyurmuştur. Dolayısıyla, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklerin kurtuluş gemisine binen, kaptanın işine karışmamalı. Ya gemiye binme, binmişsen kaptana karışma! Geminin gideceği yeri bilerek, kaptana ve gemiye güvenerek biniliyor, ondan sonra hâlâ kendi aklıyla gemiye yön vermeye, istikametini değiştirmeye, tenkit etmeye ne hakkı olur?
İşte böyle bir gemiye binince, gemide olduğunu unutup, aklı fikri başka yerde olan, kendi kendini felakete sürüklemiş, gemiden aşağı düşmüş olur. Tabiî o gemiden denize düşenin hâli çok tehlikeli. Ya boğulur veya balıklara yem olur. İyi yüzme bilse bile, yine azgın dalgalı deryayı geçip sahile çıkması, imkânsız denecek kadar çok zordur. Ömrü denizlerde geçen bilir, çok fırtınalı, çok dalgalı günler olur. Böyle tehlikeli bir ortamda gemiden atlayan nasıl kurtulur ki? Bunun gibi çok tehlikeli zamanlarda, düşersek diye, bellerine urgan bağlarlar. Bu dalgalarda gaflet, felakettir. Onun için fırtınalı havalarda, mutlaka ipin sağlam olması, mesafenin de kısa olması lazım. Bu ip, ihlâslı olmaktır, uzunluğu kısalığı da takvadır. (Ben ihlâstan ve takvadan anlamam) diyen çıkarsa, onun da çaresi var: Sadece peki demesi yeter.