Vasıta ve gaye

Sual: Hakikat Kitabevi’nin kitaplarından başka kitap tavsiye etmediğinizi, hattâ (Benim kitabım bile olsa okumak uygun değildir) dediğinizi işitiyoruz. O zaman, Türkiye gazetesi okumak, web sitelerinizi takip etmek veya radyoda Osman Ünlü Hoca'yı dinlemek de yanlış mı oluyor?
CEVAP
Hayır, yanlış olmuyor. Yanlış olsa o vasıtalarla hizmet edilmez. Bu yollarla hizmet edildiğine göre faydalıdır. Vasıtayla gaye karıştırılmamalı. Gaye, doğru kitapların dünyaya yayılmasıdır. Bu kitaplar, yüzlerce Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından tercüme edilerek hazırlanmıştır. İslamiyet, ancak böyle nakli esas alan kitaplardan doğru olarak öğrenilebilir. Biz de bu kitapları okuyor, suallere bu kitaplardan alarak cevap veriyoruz.

Gazete, radyo, TV ve web siteleri bu gaye için çalışan vasıtalardır. Yani bunlar araçtır, kitapların yayılması ise amaçtır. Araçları amaç bilmek yanlış olur. Bu bilinirse mesele kalmaz. Gayeye ulaştıran yollar, vasıtalar kötü değildir. Bu bakımdan Türkiye gazetesi, TGRT veya web siteleri gibi, bu yayınların yapıldığı yerde, herhangi bir birimde çalışanlar da sevabda ortaktır. Bir hadis-i şerif:
(Sual sormakla dört kişi sevaba kavuşur: 1- Sual soranlar, 2- Cevap verenler, 3- Dinleyenler, 4- Bunları sevenler.) [Ebu Nuaym]

Bir insan gazete alamıyordur yahut bilgisayarı, maili yoktur, okuyamıyordur. Radyoyu o saatte dinleyemiyordur. Ama (Gazete alsaydım) veya (Benim de bilgisayarım olsaydı da bu sual cevapları okusaydım) yahut radyoda konuşulurken, (O saatte müsait olsaydım da, dinleseydim) diyenler, diğerleri gibi sevaba kavuşur. Mesela Osman Ünlü hoca konuşurken bir kimse dinleyemiyorsa, ama (Ne iyi, suallere nakle uygun cevap veriliyor, Osman Hoca'dan ve ona bu imkânı verenlerden Allah razı olsun) denirse, o kişi de sevabda ortak olur.

Afrika’ya gönderilen bir kitabımız çöpe atılıyor. Bir Hristiyan bulup okuyor. Müslüman oluyor. (O kitabı kim göndermişse köşeyi dönmüştür) diyene cevaben merhum hocamız, (Sadece gönderen mi? Pulunu yapıştıran, ambalaj eden, postaneye götüren, kitabı yazan, tashihlerini yapan arkadaşlar ve bu müessesedeki herkes, ihlâsı nispetinde bu sevaba ortaktır) buyuruluyor. Bu müesseseyi sevenler de, ihlâsı nispetinde, aynı sevaba ortaktır.

Buna bir otomobil, araba örneği veriliyor:
Arabanın parçaları şöyle der:
Akü der ki: Ben olmasam bu araba gitmez, bensiz araba çalışmaz.
Direksiyon: Ben olmasam araba sağa sola dönmez, arabaya yönü ben tayin ederim.
Vites: Ben olmasam bu araba gitmez, arabanın hızlanması benimle ilgilidir.
Fren: Araba bensiz olmaz, durmak gerektiğinde arabayı ben durdururum. Durmazsa kaza yapar.
Benzin: Araba bensiz olmaz, arabanın her yeri sağlam olsa, benzinsiz araba gitmez.
Tekerlek: Bensiz hiç olmaz, araba benim üstümde gider. Ben olmasam araba yığılır kalır.
Motor: Bensiz de olmaz, arabanın çalışması benimle ilgilidir.
Aks: Bensiz olmaz, tekerlekler bana bağlıdır. Ben olmasam tekerlek kendi başına ne yapar?
Kontak anahtarı: Bensiz de hiç olmaz, ben olmadan araba çalışmaz. Çalışmayan araba da gitmez.
Diğer aksam: Biz olmasak bu araba gitmez. Arabanın önemli parçaları bize bağlıdır.
Şoför: Ben olmasam bu araba gitmez, araba kendiliğinden gitmez, bir sürücü lazım.

Hepsinin dediği doğrudur. Bir işin yürütülmesi için hepsinin ayrı bir görevi vardır. Biri diğerine muhtaçtır. Herkes kendine düşen vazifeyi yaparsa, hepsi birlikte çalışırsa, o iş yürür. Biri vazifesini yapmazsa o iş aksar.

Bu kitaplar yazılınca raflarda kalsa ne faydası olur? Bu kitapları bastıranlar, satanlar, dağıtanlar, tavsiye edenler, hattâ bunlara imkânı olmayıp da sadece bunları yapanlara dua edenler de, sevaba ortaktır.