Dinimizde paranın yeri
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İslamiyet’te paranın yeri ceptir, kalb değildir. Para, kalbde ise, çok kötüdür. İnsanın değeri, kıymet verdiği şey kadardır. Paraya kıymet veren, değersiz olur. Dinine kıymet veren, daima aziz ve makbul olur. Çünkü Cenab-ı Hak, kıymet ve şerefi dine, zelil ve hakir olmayı dünyaya vermiştir.
Şibli hazretleri, bir gün sabah namazından sonra, sakalını tutar, (Ey nefsim, sen perişan olmadıktan sonra, ben rahat edemem. Seni rezil etmem gerekir) der. Nefsi de, (Kolay değil, bunu yapamazsın sen. Haydi, nasıl yapacaksan yap bakalım) der. (Sende cimrilik hastalığı var) der. Nefsi, (Bende ne yok ki, cimrilik olmasın) der. Şibli hazretleri, (Seni cömert yaparsam, ben de rahat ederim) der ve bu arada kapı çalınır. Bir zat, (Efendim, halife hazretleri size bir kese altın gönderdi) diyerek keseyi uzatır. Şibli hazretleri, (Galiba imtihan başladı) diye düşünür. Sayar, içinde 60 tane altın var. (Bundan sonra, elime her geçeni, fakirlere vereceğim) der. Alır keseyi, çıkar sokağa, birine sorar:
- Bu civarda en fakir kim var?
- Bir âmâ var, mübarek mi mübarek, fakir mi fakir, kimseden bir şey istemez, kim ne götürse onu yer ve ibadet eder.
- Şimdi nerede?
- Berberde tıraş oluyor.
Berbere gider, âmânın yanına oturup der ki:
- Buyurun efendim, bir kese altın. İçinde 60 altın var.
- Maşallah, al bunu berbere tıraş parası olarak ver!
- Bunun bir tanesiyle 50 kere, 100 kere tıraş olursun. Hepsi verilir mi?
- Niye söz dinlemiyorsun? Biraz önce, (Elime ne geçerse fakirlere vereceğim) diye Cenab-ı Hakk’a söz verdiğin hâlde, niye sözünde durmuyorsun? Bana verdiysen denileni hemen yap!
Şibli hazretleri çok şaşırır, keseyi berbere uzatıp der ki:
- Buyurun tıraş parası.
Berber der ki:
- Ben bunu almam, çünkü (Bu mübarek zat, ne zaman tıraş için gelse, para almayacağım) diye Rabbime söz verdim.
Şibli hazretleri parayı âmâya uzatır, (Berber almadı, paranızı buyurun!) der. Âmâ, (“Ben almam” demiştim. Al götür, ne yaparsan yap!) der.
Altınları, âmâ da, berber de almaz. O da, alır keseyi, doğru Dicle kenarına gider. Altın dolu keseyi alıp, (Sen ne fakire yaradın, ne zengine, defol!) diyerek nehre fırlatır. Sonra ellerini açıp, (Ya Rabbi, paraya, altınlara kıymet vereni kıymetsiz yap!) der.