Lütfun da hoş, kahrın da...
Sual: Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, çeşitli âyetlerde Cehennemi çok kötü yer olarak vasıflandırıyor: Bekara 126, 206; Tevbe 73, 81; Rad 25, Tahrim 9, Nahl 29, Kehf 29
Cehennemin çok kötü olduğu, Allah’ın razı olmadıklarını oraya koyacağı, âyetle ve hadisle sabit olduğuna göre, Yunus Emre gibi bazı hak âşıklarının (Senin Cehennemin de hoş) demeleri küfür değil midir? Belki o aşk sarhoşluğuyla söylemiştir, sorumlu olmayabilir, ama onun şiirlerini benimseyerek okumak küfür olmaz mı? Çünkü Allah'ın kötü dediğine, (Hoştur, iyidir, güzeldir) deniyor. Kahır, Allah'ın azabı ve gazabı olduğuna göre, (Lütfun da hoş, kahrın da hoş) demek de aynı şekilde küfür değil midir? Kötü bir şey ki kötülere beddua ederken, (Allah kahretsin) deniyor. Allah'ın kahrı nasıl hoş olur?
CEVAP
Bu sözleri söyleyen evliya zatlardan üçünü bildirelim:
Gelse celâlinden cefa,
Yahut cemâlinden vefa,
İkisi de cana sefa,
Nârın da hoş, nurun da hoş,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
Ey lütfu hem kahrı güzel,
Senden hem ol hoş, hem bu hoş. (Eşrefoğlu Rumî)
Layık görür isen nârı,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş. (Yunus Emre)
Bu sözler, Allahü teâlâya olan tam teslimiyete, Onun her yaptığının yerinde ve güzel olduğuna, yaptığı işlerin asla tartışılamayacağına güzel birer örnektir. Nâr, yani Cehennem elbette çok kötüdür. En kötü insanların cezalandırıldığı yerdir. Allahü teâlânın kötü dediği yere iyi demek elbette küfürdür. Fakat evliya zatlar, (Cehennem iyidir) demiyorlar. (Layık olanları Cehenneme atman iyidir) diyorlar. (Eğer bana nârını layık görmüşsen, elbette senin takdirin yerindedir, güzeldir) diyorlar. Zaten bunun aksini söylemek küfür olur.
Bir kimsenin çocukları gözü önünde öldürülse, ana babasının gözlerini çıkarsalar, kul bunun Allah tarafından olduğunu bilse ve (Rabbimden gelene razıyım) diyebiliyorsa, işte o, makbul bir kuldur.
Kahretmek kötü bir iştir. Ancak Allah'ın layık olanı kahretmesi çok güzeldir, yerindedir. Buna çirkin demek, Cehennemin lüzumsuz olduğunu söylemek gibi küfür olur.
Bir zamanlar zâlim bir devlet başkanı, ülkenin ileri gelenlerine ziyafet veriyor. Yemekte içkiler de vardır. Ama devlet başkanı, (Bu gece kandil gecesidir, ben içmem, içen içsin, karışmam) diyor. Sofradaki kötü bir kadın, hâşâ (Muhammed'in şerefine) diyerek içiyor. Orada bulunan bir zat, (Ya Rabbi, Cehennemin lüzumsuz olmadığını yakından gördüm) diyor. Ramazan, kandil demeyerek, ukalaca isyan edenlerin layık oldukları cezaları görmek elbette hoştur, güzeldir.
İbni Atâ hazretleri, on oğluyla sefere çıkar. Yolda eşkıyalar, çocuklarını öldürürken, bu zat hep gülümser. Sıra sonuncu çocuğa gelince, (Baba, sen ne kadar şefkatsizsin. Çocukların öldürülürken yüzün bile değişmiyor, üstelik gülüyorsun) der. Babası, (Oğlum, Allah görüyor, dilerse hepsini kurtarabilir. Ben Onun işine karışamam. Onun lütfu gibi, kahrı da güzeldir) dedi.
Ebu Süleyman-ı Darani hazretleri de buyurdu ki:
Allahü teâlâ benim sağ gözüme, Cehennemin yedi tabakası ile azap etse razı olurum. Azabın birazını da öbür gözüme niye koymuyor demem. Çünkü Onun işine karışılmaz.