İhlâs olmazsa
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, ihlâsı olanların yardımcısıdır, koruyucusudur. İhlâs olmazsa, her şey noksan olur, insanın başı dertten kurtulmaz.
Allahü teâlâ, (İhlâsla ibadet edeni Cennete koyacağım) buyuruyor. Allah sözünden dönmez. İhlâsla olmak şartıyla, kim ibadet ederse, onun gideceği yer Cennettir. Belam-ı Baura, Salebe, İbni Sakka gibi senelerce ibadet etmiş kimseler, ihlâsları olmadığından Cehenneme gittiler. Eğer bunlar ihlâslı olsaydı, yani bu hizmetlerinde, bu ibadetlerinde, dünya düşüncesi, para ve şöhret düşüncesi olmasaydı, gidecekleri yer Cennetti. Maruf-i Kerhi hazretleri, (İhlâslı olun, yoksa helak olursunuz) buyuruyor. Bu yüzden, hizmetlerimiz, ibadetlerimiz, çalışmalarımız, eğer bir şirke bulaşmazsa, nefse, şeytana, dünyaya bulaşmazsa korkulacak bir şey kalmaz. Çünkü Cenab-ı Hak, ihlâslı olanlara söz veriyor.
Paranın İslamiyet’teki yeri ceptir, kalb değil. Eğer paranın yeri kalb olursa, bu, saray odasına çöp dökmek gibidir. Allahü teâlâ, kalbi kendisi için yaratmıştır, para için değil.
Para kalbdeyse, isterse beş kuruş olsun, felakettir. Eğer para cepteyse, kalbde sevgisi yoksa, isterse trilyon olsun, hiç zararı olmaz. Bütün mesele, parayı yerine koymaktır. Yoksa bu, fakirlik zenginlik değil, doğrudan doğruya kalb meselesidir. Kalbi ne ile meşgul, o önemlidir. Şah-ı Nakşibend hazretleri buyuruyor ki:
Hayatımda en garibime giden olay şu olmuştur. Bir gün ak sakallı bir ihtiyar, Kâbe’nin örtüsüne sarılmış, öpüyor, yüzüne sürüyor. Gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Onun bu hâline gıpta ettim. (Sen onun kalbine bak!) diye ilham geldi. Kalbine nazar ettim. Köydeki iki keçi ve birkaç koyunu düşünüyor. Hayret ettim. Oradan Mina pazarına geldim. Baktım bir genç, 50 bin altın değerinde alışveriş yapıyor, hep ticaretle meşgul. (Eyvah!) dedim, bu genç yandı. Bu kadar para pul içerisinde battı. Yine (Sen onun kalbine bak!) diye ilham geldi. Bir de kalbine baktım, her an kalbi (Allah) diyor. (Aman hak hukuk geçmesin, dinime zarar gelmesin) diye tir tir titriyor. (Sübhanallah) dedim. Ya Rabbî, bu kadar varlık içinde, bu, (Allah) diyor. Öteki ise, yokluk içinde, Kâbe’nin önünde (Keçilerim) diyor.