Hadisten kaynak göstermek

Sual: Hiçbiri müctehid olmayan günümüzdeki ilahiyatçı profesörlerin, âyetlerden kaynak göstermeye yetkileri olmadığı gibi, hadisten kaynak göstermeye de yetkileri yok mudur?
CEVAP
Evet, kesinlikle kaynak gösterme yetkileri yoktur. Yetkim var demek, kendini müctehid sanmak olur. Zaten dindeki anarşi de, yani her kafadan çıkan çatlak ses de, bu yetkisizlikten kaynaklanmaktadır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Hadislerle amel etmek bize caiz olmaz. Mezhebimizin hükmüne aykırı görünen hadis-i şerifler, âlimlerin sözlerini reddetmek için delil ve senet olamaz. Mesela bir Hanefi'nin, (İmam arkasında Fatiha okumak farzdır. Bu konuda sahih hadis var) diyerek imam arkasında Fatiha okuması ilhaddır. (Mektubat 1/312, Mebde ve Mead 31)

Kifaye kitabında, (Müctehid olmayan din adamı, bir hadis işitince, bu hadisten kendi anladığına uyarak amel edemez. Hadis tevil gerektirebilir veya nesh edilmiş olabilir. Müctehidlerin fetvalarıyla amel etmesi lazımdır. Böyle yapmazsa, vacibi [yani farzı] terk etmiş olur) deniyor. Tahrir şerhi olan Takrir kitabında da böyle yazılıdır. (Tuhfe)

Bir mezhebe uymamak, mezhepsiz olmak asla caiz değildir. Bir mezhebe uymanın bugün için farz olduğu muteber eserlerde yazılıdır:
Avamın müctehidi taklit etmesi [bir mezhebe uyması], vacib yani farzdır. (Ez-Zehire lil Kurafi)

Bugün her Müslümanın, dört mezhepten birinde bulunması vacib yani farzdır. (Tahtavi)

Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Dindeki dört delil, müctehidler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü bizler, âyet ve hadisten hüküm çıkaramayız. Mezhebin bir hükmü, âyete veya hadise uymuyor görünse de yanlış değildir. Çünkü âyet ve hadis ictihad isteyebilir, başka bir âyet veya hadisle değişmiş, neshedilmiş olabilir veya bilmediğimiz bir tevili vardır. (Berika s. 94)

Şimdi bir hadis kitabı okuyan, ya hadise uydurma der veya kendi aklına göre, yanlış hüküm çıkarır. Her ikisi de felakettir. O hâlde bir Müslümana yapılacak en büyük kötülük, (Hadisten veya mealden dinini öğren!) demektir.

Sahih olan şu hadis-i şeriflere ve mezheplerdeki hükümlerine bakalım:
1- (Deve eti yemek abdesti bozar.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, deve etinin her mezhepte abdesti bozduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü deve eti yemek sadece Hanbelî mezhebinde abdesti bozar.

2- (Zekerine dokunanın abdesti bozulur.) [Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, bu durumun Hanefî'de de abdesti bozduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü Hanefî'de bu durum abdesti bozmaz.

3- (Zekere dokunmak abdesti bozmaz.) [Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, bu durumun diğer üç mezhepte de abdesti bozmadığını söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü bu durum diğer üç mezhepte abdesti bozar.

4- (Fercine dokunan kadının abdesti bozulur.) [Beyheki]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, bu durumun, her mezhepte abdesti bozduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü bu durum, sadece Şâfiî'de bozar, diğer üç mezhepte abdesti bozmaz.

5- (Kan aldırmak abdesti bozmaz.) [Beyheki]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, kan aldırmanın, her mezhepte abdesti bozduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü kan aldırmak, sadece Hanefî'de bozar, diğer üç mezhepte bozmaz.

6- (Akar kan abdesti bozar.) [Beyheki, Dâre Kutnî]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, akan kanın, her mezhepte de abdesti bozduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü akan kan, sadece Hanefî'de bozar, diğer üç mezhepte bozmaz.

7- (Besmelesiz abdest olmaz.) [Ebu Davud, Tirmizi, Beyheki, Hâkim]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, abdestte Besmele çekmenin, her mezhepte farz olduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü abdestte Besmele çekmek yalnız Hanbelî'de farz, diğer üç mezhepte farz değildir.

8- (Deniz hayvanları helaldir.) [Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, deniz hayvanlarının her mezhepte helâl olduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü Hanefî'de balık şeklinde olmayan deniz hayvanları ve deniz haşeratı yenmez.

9- (Ateşte ısınmış şey abdesti bozar.) [Müslim, Ebu Davud, İbni Mace, Tirmizi, Nesai]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, ateşte pişen bir şeyi yemenin abdesti bozduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü dört mezhebin hiçbirinde bu durum abdesti bozmaz. Bu hadis-i şerifin ve diğerlerinin açıklaması Mizan-ı Kübra'da vardır.

10- (Fâtihasız namaz olmaz.) [Buhari, Müslim]
Bu sahih hadisi delil olarak gösterip, Fâtiha okumanın her mezhepte farz olduğunu söylemek mezhepsizlik olur. Çünkü Hanefî'de farz değil, vacibdir. Diğer üç mezhepte farzdır.

Görüldüğü gibi, rahmet olduğu için farklı hükümler meydana çıkmıştır. Mesela zekere dokunmanın abdesti bozduğunu da, bozmadığını da bildiren sahih hadis var. Bir kimse, bunun hangisiyle amel edecek ki? Onun için herkes kendi mezhebine uymalı, mezhepsiz olmaktan sakınmalıdır.

Müctehid olmayanın dinin hükümlerini hadis-i şeriflerden anlaması mümkün olmaz. Bunun için, müctehid olmayan, hadis kitabı okursa, ya hadislerin uydurma olduğunu zanneder veya kendi aklına göre, yanlış bir hüküm çıkarır. Her ikisi de felaketine sebep olur. O hâlde bir Müslümana yapılacak en büyük kötülük, (Kütüb-i sitteyi al, hadisleri oku ve buradan dinini öğren!) veya (Kur'an meali oku, dinini asıl kaynaktan öğren!) demektir. Bu, bir hastaya, (Falan hastaneye git, ameliyathanesinde, her türlü lüzumlu alet vardır, kendi kendini ameliyat et!) veya (Falan ilaç fabrikasına veya falan ecza deposuna git, orada her türlü ilaç var, bulduğunu, beğendiğini iç, tedavi ol!) demekten daha beterdir. Çünkü yanlış ilaç kullanan, hastalanır veya sakat kalır yahut ölebilir. Ama dini yanlış anlayan, küfre düşüp ebedî Cehennemde kalabilir. Âlim oldukları hâlde 72 sapık fırkanın liderleri ve onlara tâbi olanlar Cehenneme gidecektir.

Hatıra şöyle bir soru gelebilir: Âyet ve hadisten kaynak gösterilemediği hâlde, ne diye siz âyet ve hadis yazıyorsunuz? Biz hadis kitabına bakarak hadis, Kur'ana bakarak âyet yazmıyoruz. Mezhebimizin âlimleri o âyeti veya o hadisi delil olarak almışsa biz de onu alıyoruz. Günümüzde Kur'andan ve hadisten kaynak göstermeye hiç kimsenin yetkisi yoktur.