Dine hizmet, ateşten gömlek giymek gibidir
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dine hizmet, ateşten gömlek giymeye benzer. Yani vebali ağırdır, çok hassas, çok dikkatli olmak gerekir. Dine hizmetten dünya menfaati sağlamak ise, zemzeme idrar karıştırmak gibidir, felakettir. İdrar karışan zemzem, artık zemzem olmaktan çıkar. İçilmez hâle gelir. Böyleleri için Kur’an-ı kerimde mealen, (Dini verip dünyayı aldılar, bu alışverişten çok zarar ettiler) buyuruluyor. Merhum hocamız, (Bu hizmetlerden bir kuruş menfaatim olmadı. Kitabevinden kendi kitaplarımı alırken de parasını verdim) buyururdu.
Gazalardan zaferle dönülünce, dağıtılmadan hiç kimse ganimet almazdı. Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem", ne verirse, her Sahabî onu alırdı. Hiçbir Sahabî, (Benimki az, ben daha çoğunu hak ettim) demezdi. Yani dine hizmet için çalışırken alınacak ücreti, herkes kendisi değil, Emîr tayin eder. Bu hizmeti yaparken, almak için değil, vermek için uğraşmalı. Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda yapılan hizmetlerde kâr değil, sevab paylaşımı vardır.
İslam dininin kendisi izzet ve şereftir. Ona uyup hizmet edenler, hizmet ettiği sürece şereflidir. Bunun dışında şeref arayanlar şeref bulamaz.
Dine hizmet edenlerin en çok korkacağı şey, kibirdir. Kibir on kısımdır, dokuzu hizmet edenlerdedir. Şeytan onları, (Ben şöyle hizmet ettim, şu kadar kitap sattım) diye konuşturur, yaptıklarıyla övünürler. Övündükçe ayakları kayar da, farkında olamazlar. İmam-ı Rabbânî hazretleri, (İyilik yaparken bir kötülüğe sebep olmayın!) buyuruyor.
Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethedip, halifeliği teslim aldığı zaman, hutbe okuyan imam, Sultanı tanıtırken, (Hâkim-ül Haremeyn) yani (Mekke ve Medine’nin hâkimi, sultanı) diye takdim edince, Sultan çok sinirlenip, başındaki kavuğu imama fırlatır. İmam hemen hutbeyi keser. Yavuz Sultan Selim Han, (Öyle deme, Hâdim-ül Haremeyn de!) Yani (Ben Mekke ve Medine’nin hizmetçisiyim, buralara hizmet için geldim) diye kendini takdim eder. Sorgucuna da, (Biz, Haremeyn’in süpürgecisiyiz) mânâsında, süpürge amblemi taktırır. Demek ki, her işte tek maksat Allahü teâlânın rızası olmalı.