Kendi görüşüne göre din öğretilmez
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir. Dininizi İslam âlimlerinin ağızlarından öğreniniz) buyuruyor. Doğru itikat yani Ehl-i sünnet itikadı çok önemlidir. Her şeyden önce bunu öğrenmeye çalışmalıdır. İtikadı bozuk olan biri, dinimizin bütün emirlerini yapsa ve yasaklarından kaçsa, sabaha kadar zikretse de, bu kimsenin Cehenneme gitmeme ihtimali yoktur. Çünkü itikat bozukluğunu ancak Cehennem ateşi temizler. Hâlbuki içki içen, dinin emirlerini yerine getirmeyen fâsık birinin itikadı düzgünse, bu kimsenin Cehenneme gitmeme ihtimali vardır. Çünkü tevbe edebilir, şefaate kavuşabilir veya Cenab-ı Hak affedebilir. Fakat itikadı bozuk olan kimse, itikadının bozukluğunu bilmediği için, tevbe de etmez, o hâliyle ölür.
İnsanların hayırlısı, ilim öğrenen ve öğrendiğini öğretendir. Dinimizden bir kelime öğrenip, bir başkasına da öğretmek, bin kere nâfile hacca gitmekten daha çok sevabdır. Peygamber efendimiz, (Yoldan çıkmış bir Müslümanı doğru yola kavuşturan, Cennette yanımdadır) buyuruyor. Ancak dikkat edilecek husus şudur ki, dinimiz nakil dinidir. Kişi, öğrendiğini öğretecektir, kendi anladığını değil. Sapık yollar, akıl yürüterek, yorum yapmak sebebiyle ortaya çıkmıştır ve çıkmaktadır. Bunlar felakettedir.
İlim, naklî ve aklî olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi, yani nakle dayanan din ilimleri, Peygamber efendimizden bugüne kadar, nakil yolu ile öğrenilerek gelmiştir. Kendi görüşüne göre din öğretilmez. Maalesef bugün pek çok kişi, dinî konuları kendi görüşüne göre anlatıyor. Hem kendileri, hem de onlara uyanlar Cehenneme gidiyor. Böyle bir zamanda kurtulabilmek için, Peygamber efendimizin vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumak şarttır.
Müslüman olduğunu söyleyen bir kimsenin, yaptığı bir işin, dinimize uygun olup olmadığını bilmesi lazımdır. Bilmiyorsa, öğrenmesi gerekir. Eğer yapılan iş, dinimize uygun değilse, kişi günah veya küfürden kurtulamaz. Her gün hakiki tevbe etmesi lazımdır. Tevbe edilen günah veya küfür, muhakkak affolur. Tevbe etmezse, dünyada veya âhirette cezasını çeker.