Sinir hastalığının en iyi ilacı
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bütün hastalıkların başı, sinir sistemidir. Çünkü bütün organları çalıştıran, sinir sistemidir. Sinir sistemi de, vücudun başkumandanı olan kalbe tâbidir. O hâlde, sinir sisteminin düzgün çalışması için, kalbin ferah olması lazımdır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerimde mealen, (Kalbinizin şifa bulmasını, ferahlamasını istiyorsanız, beni zikredin, Allah deyin) buyuruyor. O bakımdan, sinir hastalığının en iyi ilacı, Allah demektir, yani Onu hatırlamaktır.
İki türlü şifa vardır. Biri kesin, diğeri şüphelidir. Kesin olan, yani iyileştirme ihtimali %100 olan ilaç, Kur’ân-ı kerimdir. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen, (Bu Kur’an şifadır) buyuruluyor. İyi gelmesi ümit edilen diğer ilaç ise, bildiğimiz tıbbi ilaçlardır. Bunların içinde de kesin olanlar vardır.
Peygamber efendimiz, bazen sadece tıp ilacı kullanırdı. Bazen sadece Kur’ân-ı kerimdeki âyet-i kerimelerden istifade ederdi. Bazen de her ikisini birlikte kullanırdı.
Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri, (Kur’ân-ı kerimin bir harfinde, yüz bin derde yüz bin şifa vardır) buyuruyor. Yani bir kimse, Arapça (Elif) harfini yazıp suya koysa ve içse, şifa bulur. Ya Besmele’yi yazarsa?
Hazret-i Ömer’in hilafeti zamanında, biri gelip, (Yâ Emir-el mü’minin, baş ağrısından ölüyorum) diye durumunu arz eder. Hazret-i Ömer içeriye gider. Bir kâğıda bir şey yazıp kâğıdı katlar ve, (Bunu saçının arasına koy. Dikkat et, başından düşmesin. Ama kâğıdı sakın açma!) buyurur. Başı ağrıyan kimse de, açmayacağına dair söz verir.
O kimse, her ne zaman kâğıdı başına koysa, ağrısı kesilir. Fakat çıkardığı zaman, ağrı tekrar başlar. Bu epey zaman bu şekilde devam eder. En sonunda bir gün, içine kurt düşer. Kendi kendine, (Bu nasıl bir şey ki, başıma koyuyorum, ağrı geçiyor. Çıkarıyorum, başım çok feci ağrıyor) diye düşünür. Etrafta kimse var mı diye baktıktan sonra, kâğıdı açar ve Hazret-i Ömer’in, Besmele’yi yazmış olduğunu görür. Fakat kâğıdı açarak verdiği sözden döndüğü için, artık o kâğıttan istifade edemez. Onun için, hikmetini anlamasak da, büyüklerin nasihatlerine uymak lazımdır.
Velhâsıl, Kur’an-ı kerim mutlak şifadır. Ama ondan istifade etmek, öğrenmeye değil, hiç şüphe etmeden inanmaya bağlıdır.