Dünya, Cennete göre müminin zindanıdır
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her günümüzün son gün, kıldığımız her namazın son namaz olduğunu düşünmeliyiz. Din büyüklerimiz, aldıkları her nefesi, son nefes olarak kabul ederlerdi. Elbette insan böyle düşünürse her türlü heves, azgınlık, frenlenir, kontrol altına alınır.
Haramların ve helâllerin böyle iç içe olduğu, her tarafı sardığı kötü bir zamandayız. Bu zamanda imanı kurtarmak çok zorlaştı. Günaha girmek başka şey, haramlara önem vermemek, haramları beğenmek ayrı şeydir. Biri günah, diğeri küfürdür.
Bu dünyadaki nimetlerin, evlerin, yatların, villaların hepsi hayâldir. Bunların hakikisi, Cennette Müslümanlar içindir. Bu dünya hayâldir, rüyadır. Rüyaya aldanmamalı. Peygamber efendimiz, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) ve (Dünya müminin zindanıdır, kâfirin de cennetidir) buyuruyor. Elbette bu, Cennetteki nimetlere, Cehennemdeki azaplara göredir. Cennette öyle nimetler olacak ki, bu hayatımız o nimetlerin yanında, zindan gibi olacak. Kâfirler de o azaba düştükleri zaman, kahr-ı perişan olacaklar, buradaki o ihtişamlı hayatları, o Cehennem azaplarının yanında, Cennet gibi olacak.
Sabırlı olmalı, kimseye kızmamalı, gücenmemeli, kendi hâlimizden de şikâyetçi olmamalıyız. Dünya, imtihan yeridir. Her an Cenab-ı Hak bizi imtihan ediyor. Başımıza gelen iyi veya kötü her şey imtihandır. Acaba Onu mu tercih edeceğiz yoksa başkasını mı? Acaba Onun için mi yapacağız, yoksa nefsimiz için mi? Acaba Ona mı itaat edeceğiz, yoksa Ondan başkasına mı? Hep böyle bir tercih yapmak durumundayız. Allahü teâlâya ibadet edenler, Onu tercih edenler, elbette Onun rızasına kavuşurlar. Cenab-ı Hakkın sevmediklerini tercih edenler, Onun rızasını terk edenler, elbette terk edilmiş yerde bulunacaklardır. Bunda karışık, anlaşılmayacak bir şey yoktur. Sürpriz de yoktur. Herkes tercih ettiğine kavuşur.
Gerçek zenginlik ve fakirlik, yani Müslümanın zenginliği, kâfirin fakirliği âhirette belli olur. Yanarken o malın ne faydası olur?
Merhum hocamız, (Dinimize hizmet edenler, Rabbimizin Cennette vereceği nimetlerin kıymetini, ihtişamını biraz anlayabilselerdi, kendilerini ve her şeyi unuturlar, sevinçten sokağa çıkıp oynarlardı) buyururdu.