Bir Müslümanı sevindiren
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (Bir Müslümanı sevindiren, Allah’ı sevindirir) buyuruyor. Allah korusun, bir mümini üzen de, Allahü teâlâyı üzer.
İnsan hacca gittiği zaman Kâbe-i muazzamaya baksa, hiçbir şey okumasa bile sevap kazanır. Bir Müslümanın yüzüne muhabbetle bakmak da böyledir. Hattâ bu, mükâfatı, Mahşer günü Arş-ı âlânın altında gölgelenmek olan bir ibadettir.
Allahü teâlânın en beğenmediği günahlardan biri de kalb kırmaktır. Kâfirin kalbini kırmak da günahtır. Allahü teâlâ, yarattığı bütün kulları için, (Hepsi benim ıyâlim gibidir) buyuruyor. Iyal, ev halkı demektir. Bir annenin babanın evladı ne kadar kötü olursa olsun, bir başkası tarafından onun cezalandırılması, anne babayı üzer. (Bana söyleseydiniz, cezasını ben verirdim!) der. Allahü teâlâ da hiçbir kuluna, bir başka kulunu cezalandırma hakkı vermemiştir. Mahkemelik bir suç işlemişse de, onun cezasını hâkim verir.
Hadis-i kudside, (Yere göğe sığmam, ama mümin kulumun kalbine sığarım) buyuruluyor. Onun için, Allah sevgisiyle dolu olan bir kalp, çok azizdir. Peygamber efendimiz de, (Bir müminin kalbini kırmak, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan büyük günahtır) buyuruyor. Buna inanan bir kimse, nasıl kendi nefsi, kendi zevki için, suizan, gıybet veya iftira ederek, sert konuşarak, bir kardeşinin ızdırabına sebep olabilir?
Öyle bir hayat yaşıyoruz ki, bundan yüz yıl önce, bu dünyada hiçbirimiz yoktuk. Yüz sene sonra da, hiçbirimiz olmayacağız. Yani başı ve sonu yokluk olan, bu kadar kısa bir varlık döneminde, üzmeye veya üzülmeye değer mi?
Siz oruçluydunuz!..
Mevlana Halid-i Bağdadî hazretleri, sıcak bir yaz günü birkaç talebesiyle öğle üzeri yolda giderken, biri önlerini kesip, su ikram etmek ister, (Efendim, Allah rızası için şu kâseden biraz su için, bir miktarını da bırakın! Müminin artığı şifadır. Hele sizin gibilerin artığı, şifa üstüne şifadır. Bereket olsun diye, kalanı tekrar su bidonuna dökeceğim) der. Mevlana Halid hazretleri de, kâseyi alıp bir miktar içer ve kâseyi geri verir. Yola devam ederken talebesi, (Efendim, siz bugün oruç tutuyordunuz) deyince, Mevlana Halid hazretleri, (Evet, o kadar samimi istedi ki, o Müslümanı nasıl kırabilirdim? Onu sevindirmek için yaptım. Bu, nâfile oruçtu, bunu tekrar kaza ederim) buyurur.