Karar verirken ölçümüz ne olmalı?
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her gün binlerce kişi ölüyor. Bir gün bunlardan biri de biz olacağız. Hani pamuk ipliğine bağlı denir ya, onun gibi, her an kopabilecek bir bağla bu hayata bağlıyız. Bir kalp krizi, bir kaza, bu bağı koparabilir. Bunu bildiğimiz hâlde, kendimizi işlere, makamlara, dünyaya kaptırmayalım. Gafletten uyanmalı; Ehl-i sünnet büyüklerinin, (Biz bu kitapları, raflarda beklesin, tozlansın diye değil, okunsun ve ihlâsla amel edilsin diye yazdık) sözlerine uymalıdır.
Niyetimiz, bu büyük hizmetin kıymetini bilmek, kitaplarımızı okuyup amel etmek, bu kitaplar sayesinde doğru iman ve ibadet bilgilerini diğer insanlara da ulaştırmaya çalışmak olmalıdır. Diğerleri onunla beraber zaten olur. 1 sayısı olmazsa, arkasındaki sıfırların hiçbir kıymeti yoktur. İşte 1 sayısı, büyüklerin sevgisi ve kitaplarıdır.
Her an zorlu bir imtihandayız. Başımıza gelen iyi veya kötü her şey bizim için imtihandır.
Bir gün bir zat, hocasına, (Efendim, arkadaşlar, işleriyle alakalı soruyorlar. Bunlara cevap verirken, “Bu cevap onun dünya menfaati için midir, âhiret menfaati için midir?” diye düşünüyor ve ona göre cevap veriyorum. Hep âhiret menfaatine bakıyorum. Uygun mu efendim?) diye arz eder. Hocası, (Aferin kardeşim, çok güzel yapıyorsunuz) buyurur.
Bu ölçü her şey için lâzım. Özellikle bu hizmetler için çalışanlar, işleriyle ilgili karar verirken, alınan bu kararın, İslamiyet için yaptığımız hizmetlere faydalı mı, zararlı mı olacağını düşünmeli. Bu doğru yapılırsa, her işimiz düzgün olur. Her işimizin bereketi, maddî ve manevî kazancı artar, işlerimiz muhafaza altında olur.
Allah için bir araya gelelim, sohbet edelim. Çünkü yüz yüze bakıp, kalpten kalbe olan o yol açılırsa, bütün hayır ve berekete kavuşulur. Her müsâfeha edişte, günahlarımız dökülür. Bunu aksatmadan devam ettirmeliyiz. Birbirimizin elinden tutarak, birbirimize bakarak, birbirimizden kuvvet alarak, bu hizmetleri yapmaya devam etmeliyiz.
Müminin yüzüne, Allah rızası için sevgiyle bakanların, âhirette, hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli mahşer günü, Arş-ı alânın altında gölgeleneceğini Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” bildiriyor. Arş'la, Cennet aynı yerdedir. (Arş-ı alânın altında gölgelenecek) demek, mahşerde sıkıntı çekmeden Cennete gidecek demektir.