Eshabımı kötülemeyin

Sual: Bir yazar, “Resulullahın çömezleri, Hazret-i Ali’yi ilk halife seçmedikleri için bence yanlış yapmışlardır” diyor. Böyle söylemek caiz midir?
CEVAP
Böyle söylemek Allah’a ve Resulüne karşı gelmek olur. Yani, Allah ve Resulünün onlara verdiği kıymeti, makamı beğenmemek, itiraz etmek olur. Resulullah efendimiz, “Eshabım [Arkadaşlarım]” diyor, çömezlerim demiyor. Çömez ifadesinde küçültme ve hakaret vardır. Allahü teâlâ onları övüyor, (Hepsine Cenneti söz verdim) buyuruyor. (Hadid 10)

İkincisi, Eshab-ı kiramın icmaına karşı gelmiş oluyor. Çünkü İlk halife Hazret-i Ebu Bekir, Eshab-ı kiramın icmaı ile seçilmiştir. Biat etmeyen kimse kalmamıştır.

Eshab-ı kiramın hepsinin söz birliğine icma denir. İcmaya uymak farzdır. İcma’yı inkâr ise küfürdür. Hazret-i Ebu Bekir'le Hazret-i Ömer'in hilafetlerini inkâr eden kâfir olur. Cenaze namazının farzı kifaye olduğunu inkâr eden kâfir olur. Çünkü icma’ı inkâr etmiştir. (Redd-ül-muhtar)

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ümmetim dalalet üzerinde ittifak etmez.) [İbni Mace]

(Cemaatten bir karış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.) [Buhari]

(Cemaatle birlikte olun! Allah’ın rızası, rahmeti, yardımı cemaat ile birliktedir. Cemaatten ayrılan Cehenneme düşer.) [İbni Asakir]

(Sürüden ayrılanı kurt, cemaatten ayrılanı şeytan kapar. Sakın cemaatten ayrılmayın!) [Tirmizi]

(Cemaatten bir karış ayrılan İslam halkasını boynundan çıkarmış olur.) [Ebu Davud]

Bir âyet meali şöyledir:
(Müminlerin yolundan ayrılanı Cehenneme atarız.) [Nisa 115]

Bu âyet-i kerime ve yukarıdaki hadis-i şerifler, icmanın önemini göstermektedir. Eshab-ı kiramın söz birliği ile yaptığı işleri beğenmeyenin kâfir olacağı bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Eshab-ı kirama itimat kalmayınca, onların topladığı Kur’an-ı kerime de, hadis-i şeriflere de gölge düşer. Bu hocanın da, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere gölge düşürmek gibi gizli bir maksadı varsa, onu bilemeyiz.

Şu tarih kitapları
Sual:
Tercüme veya telif olarak hazırlanan ve İslam Tarihi adı verilen Türkçe kitapların hepsinde önemli hatalar vardır. Eshab-ı kiramı kötülemeyen hiç birine rastlamadım. Bunun sebebi nedir? Mesela Uhud savaşındaki okçular olayı için, (Düşman artık hezimete uğramıştı. Fakat iş bitmiş değildi. Burada gaflete düşen müslümanlardan [Eshab-ı kiramdan] bazıları düşmanı takip edecekleri yerde ganimet toplamaya kalkıştılar, dünyalık sevdasına düştüler) deniyor. Âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle övülen Eshab-ı kirama bu iftira nasıl yapılabiliyor? Tarih kitaplarındaki bu yanlışlıklar nereden kaynaklanıyor?
CEVAP
Bilindiği gibi Emevilerden sonra Abbasiler hakimiyet kurmuştur. Abbasi tarihçileri, hadiseleri, Emevilerin ve bazı Eshab-ı kiramın aleyhine olacak şekilde tahrif etmişlerdir. Kaynak olarak elde bu kitaplar bulunduğu için, tarih kitabı hazırlayanlar, ister istemez büyük hatalara düşüyorlar.
Kur'an-ı kerim, hadis-i şerifler ve fıkıh kitapları okununca bu hatalar bariz şekilde ortaya çıkıyor. Kur'an-ı kerimde Eshab-ı kiramın tamamı övülüyor.

Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Biz onların [Eshab-ı kiramın] hepsinden razıyız. Onların hepsi de Allah’tan razıdır.) [Tevbe 100, Mücadele 22]

(Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik. [Kalblerindeki kin, hıyanet, düşmanlık, dünyalık sevdası gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık.]) [Araf, Hicr]

(Allah, onların [Eshab-ı kiramın] her birine hüsnayı [Cenneti] vaad etti.) [Hadid 10]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eshabım gibi hiç kimse İslamiyet’e hizmet edemez.) [İ. Süyuti]

(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]

(Eshabımı kötüleyen hariç, Kıyamette, herkesin kurtulma ümidi vardır.) [Hakim]

(Eshabım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]

(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın. Onların şanlarına yakışmayan bir şey söylemeyin! Allah’a yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz.) [Ebu Davud]

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiram arasındaki harbleri, "Vurdu", Kırdı" diyerek anlatmak haramdır. Çünkü onları sevmemeye sebep olur. Dinimizi bize ulaştıran onlardır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur.) [Envar]

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiramın hepsini, adil, salih, evliya, âlim ve müctehid bilmek her müslümana gerekir. Çünkü Kur'an-ı kerimde, (Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razıdır) buyuruluyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyete inanmamak olur.) [Savaik-ul-muhrika]

Okçular hadisesi
Peygamber efendimiz, okçulara, (Buradan ayrılmayınız) emrini verdi. Bir müddet sonra savaş bitmek üzere idi. Düşman kaçıp gitmişti. Okçular, (Bizim burada durmamızın sebebi, düşman tehlikesini önlemek içindi. Şimdi düşman gittiğine göre, burada artık durmamızı Resulullah efendimiz de istemez. Peygamber efendimizin yanına gidelim, ne emir buyurursa onu yapalım) diyerek bulundukları yeri terk ettiler.

Böyle hareket etmelerinin bir hata olduğu sonradan meydana çıktı. Bunu bile anlatmayı Peygamber efendimiz yasakladı, (Eshabımın kusurlarını söylemeyin) buyurdu. Eshab-ı kirama kusur bulmaktan, kusurlarını söylemekten, onlara dil uzatmaktan çok sakınmalıdır. Çünkü hadis-i şerifte, (Eshabımın ismini işitince susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin) buyuruldu. (Mevahib)

Senâüllah Pâni-püti hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın varlığı, sıfatları, razı olduğu ve beğendiği şeyler, ancak Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır. Akıl ile anlaşılamaz. Bunları bize Muhammed aleyhisselam bildirdi. Hulefa-i raşidinin çalışmaları ile, her tarafa yayıldı. Eshab-ı kiramdan bazıları, bazı bilgileri işitmişlerdi. Bu bilgilerin hepsini topladılar. Eshab-ı kiramın bu hususta üzerimizdeki hakları çok büyüktür. Bunun için hepsini sevmemiz, övmemiz ve itaat etmemiz emrolundu. (Hukuk-ul-islam)

Ölüleri kötülemek
Sual:
Bid'at ehli bazı kimselerin sapıklıklarını söyleyince, "Ölülerin kötü tarafı söylenmez. Ayrıca gıybet de olur" deniyor. Fakat bu bid'at ehli şahıslar, başta Hazret-i Osman olmak üzere Eshab-ı kiramın çoğunu kötülüyorlar. Eshab, bizim ölülerimiz değil mi, onları kötülemek gıybet değil mi?
CEVAP
Bid'at ehlini kötülemek gıybet olmaz. Gıybet, bir kimsenin gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir. Harbilerin ve bid'at sahiplerinin ve açıkça günah işleyenlerin bu günahlarını ve zulmedenlerin ve alışverişte hile yapanların bu fenalıklarını müslümanlara duyurarak, bunların şerrinden sakınmalarına sebep olmak ve Müslümanlığı yanlış anlatanların bu iftiralarını söylemek gerekir, gıybet olmaz. (Redd-ül-muhtar c.5, s.263)

Eshab-ı kirama dil uzatanlar ölü olsun, diri olsun, bunları açıklamak, gıybet olmaz, aksine dinin emrine uymak olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fitne veya bid'at yayıldığı, Eshabım kötülendiği zamanda, hakkı bilen, bilgisini müslümanlara duyursun! Hakkı yani doğru yolu bildiği [ve gücü yettiği] halde, müslümanlara duyurmayanlara, Allahü teâlâ ve melekler ve bütün insanlar lanet eylesin! Allahü teâlâ, böyle bir kimsenin farzlarını ve nafile ibadetlerini kabul etmez.) [Hatib, Deylemi]

Eshab-ı kiramın hepsi müslümandır. Bizim ölülerimizdir. Hiç kimsenin onları tenkit etmesi caiz olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın.) [Tirmizi]

(Ölülerinize sövmeyin, onlar amelleriyle başbaşa kalmıştır.) [Buhari]

(Hazret-i Âişe, "Lanetlik İbni Kays ne yapıyor?" diye sorar. Oradakiler "Öldü", derler. Hazret-i Âişe hemen, Estagfirullah der. "Neden önce lanetledin, sonra istigfar ettin?" diyene, "Resulullah (Ölülerinizi kötülemeyin) buyurduğu için" diye cevap verir.) [İbni Hibban]

Eshab-ı kiramın kusuru olsa da, bizim ölülerimiz olduğu için ve Allahü teâlâ onların kusurunu affettiği için bunları söylemek caiz olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Eshabımın ismini işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!) [Taberani]

(Eshabımın kusurlarını söylemeyin! Kalbleriniz onlara karşı değişir. Eshabımı iyilikle anın ki, kalbleriniz ülfet etsin!) [Deylemi]

Abduhçuların hedef tahtası haline getirdikleri Hazret-i Osman, Allah Resulünün damadı ve Cennetle müjdelenmiş on kişiden biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Osman bendendir, ben de Osman’danım.) [Taberani]

(Yüz kızım olsa, hepsini de Osman’a verirdim.) [İbni Asakir]

(Meleklerin haya ettiği zattan [Osman’dan] ben haya etmez miyim?) [Beyheki]

(Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi, hesap görmeden Cennete girer.) [İ. Asakir]

Mezhepsizlere göre, Eshab-ı kiramı kötülemek caiz, fakat, kötüleyenlere ne yapıyorsunuz demek bile caiz değildir. Böylece Eshab-ı kiramın kendi ölüleri olmadıklarını adeta kabul etmiş oluyorlar.

Fellahla acemin hezeyanı
Sual:
Ölmüş yabancı iki yazar tarafından yazılan ve "Ebuzer-i Gıfari" adıyla Türkçeye tercüme bir kitabı ekte gönderiyorum. Eshab-ı kirama hakaret ile dolu bu kitap nasıl tercüme edilir ki?
CEVAP
Gönderdiğiniz kitap, Es-Sahhar isimli bir fellah tarafından, gizlice, Cezayir’de basılmıştır. Yıllar sonra, Ali Şeriati Mezinani isimli bir acem tarafından Farsçaya geniş bir ilave ile tercüme edilmiştir. Bu hakaretler, Türkçeye niçin aktarılır ki? Bu sorunun cevabını yayınevi veriyor. Diyor ki: (Biz Yayınevi olarak, sahabelere, saygı ve hürmet edilmesi gerektiğini hatırlatmakla beraber, beşer oldukları için, eleştirilebileceklerini söylüyoruz.) [s. 209] Demek ki, Eshab-ı kirama hakaretin tek sebebi, beşer yani insan oldukları içinmiş.

Kitabın mütercimi ise, (Sunuş) bölümünde diyor ki:
(Yazar, ihtilaflı konuları bilerek kaleme almış, "Bu rivayetlerin doğruluğunu veya yanlışlığını tespit etmek, tarih yazanın bileceği iştir" diyerek işin içinden çıkmıştır.) [s.7]

Yazarın ve mütercimin de itiraf ettiği gibi, doğru olduğu bilinmeyen isnatlarla Eshab-ı kirama hakaret edilmiştir. Acem yazar, ilk iki halifenin halifeliğini İslam’a darbe olarak bildiriyor: (Bu rejimin kurucusu ortadan gittikten sonra, Ali’nin mahrumiyeti ve siyasi gruplaşmalar, hilafet duvarının temel taşının eğri konulmasına sebep oldu. Ebu Bekrin, Ömer’i kendisine halife seçmesiyle, İslami rejime ikinci darbe de vurulmuş oldu.) [s.14]

Hazret-i Osman’a da şöyle saldırıyor:
(Ömer de gidince,....... Osman hükümeti eline aldı.... İslam kanunlarında yapılan değişiklikler, o kadar şiddetliydi ki, Muhammed’in binası kökten viran oldu.) [s.15]

Hazret-i Ebu Bekir’e saldırısı da şöyle:
(Ebu Bekir, Aliyi -na-civanmerdane-siyaset sahnesinden alaşağı ederek, hilafete oturduğu gün, Ebuzer endişe ve korkuya düştü.) [s.15]

Diğer Eshab-ı kirama da şöyle hücum ediyor:
(Ama mümkün müydü, Osmanları,..... Abdurrahman İbni Avfları, hadisle, âyetle ve konuşmayla doğru yola getirmek? Bu nasıl olabilirdi ki Allah’ın resulü, vahiyle silahlı olduğu zaman bile bunu yapamamıştı. Oysa bunların bizzat kendileri, vahiyle, Kur'anla milleti yağma etmişlerdi.) [s.195]

Acem yazar, bu sahabiyi bir gayrı müslime benzeterek diyor ki:
(Ebuzer de, Pascal gibi, Allah’ı yürek yoluyla bulmuş ve Peygamberi görmeden üç yıl önce Allah’a inanmıştı.) [s.18]

Acem yazar da, diğer reformcular gibi sosyalizm taraftarıdır. Hazret-i Ebuzeri de sosyalist olarak övmektedir. Diyor ki:
(Peki Ebuzerin sosyalizmi ne oldu? Yeni sosyalistler diyor ki: Dünya gerek ki sosyalist olsun, tâ ki yaşamaya layık olsun!.. Biz de aynı düşünceyi Ebuzerin bütün hayatı boyunca açıkça görüyoruz.) [s.17]

Görüldüğü gibi İslam perdesi altında sosyalizmi savundukları açıkça anlaşılmaktadır.

Acemoğlu, Hazret-i Ebuzere de iftira ederek onun ağzından, (Evinde ekmek bulunmadığı halde, kınından sıyrılmış kılıcıyla isyan etmeyen adama şaşarım) diyor. Acemoğlu, niçin çalışmıyorsun da isyan ediyorsun? Rızk Allah’tan değil midir? Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram günlerce aç kaldı. Hangisi isyan etti?

Yine bu Acemoğlu, Hazret-i Ebuzer dahil, birkaç sahabinin ismini söyledikten sonra, (Bunların hayatlarını özet olarak da olsa, anlatan doğru bilgiler ne yazık elimizde yoktur) diyor. (s.21) Buna (İntak-ı hak) denir. Peki doğru bilgi yok da Hazret-i Ebuzer hakkında koca bir kitap nasıl yazılabilir? İftira olunca niye yazılmasın ki?

Asla caiz değildir
Sual:
Herhangi bir sahabinin, müslüman olmadan önceki hâlini anlatmak caiz mi?
CEVAP
Hiçbir Sahabinin müslüman olmadan önceki hâlini kötüleyerek anlatmak asla caiz değildir.
Müslüman olmadan önce işlenen bütün günahları Cenab-ı Hak affeder, hatta sevaba da çevirir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Allah, kâfirken tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin seyyiatını hasenata [günahlarını sevaplara] çevirir. Allah çok affedici ve çok merhamet sahibidir.) [Furkan 70]

Müslüman olan bir kâfir, iman etmeden önceki yaptığı iyiliklerin karşılığına da kavuşur. Hakim bin Hazam, iman edince, (Önceki iyiliklerim ne oldu) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Önceki iyi işlerin makbul olmak üzere Müslüman oldun.) [Buhari]

Bu husus kâfir iken Müslüman olan herkes için geçerlidir. Hangi günah olursa olsun, şirk yani kâfirlik dahil, tevbe edilince Allah onu affeder. Bu husus, kıyamete kadar böyledir.

Hiçbir müslümanı tevbe ettiği günahtan ayıplamak uygun olmadığı gibi, kâfirken tevbe edip iman edenlerin de önceki hallerinden dolayı onları ayıplamak, bu yüzden onlara leke sürmek, önceki hallerini bahis konusu etmek caiz değildir.

Son söz:
Hepsi Cennetlik olan Eshab-ı kiramın bazısını, herhangi bir sebeple kötülemek birkaç bakımdan caiz değildir:
1- Eshab-ı kiram Peygamber efendimizin arkadaşları ve dostlarıdır. Onun dostlarını üzmek, Onu üzmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur.) [Buhari]

2- Eshab-ı kiram, bizim ölülerimiz olduğu için kötü söz söylenmez. Çünkü (Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın) hadis-i şerifine aykırı olur. (Tirmizi)

3- Eshab-ı kiramın kusurları olsa bile, söylememek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabımın kusurları, yanlış hareketleri olacaktır. Allahü teâlâ, benim hatırım için onların kusurlarını affedecektir.) [İbni Asakir]

4- Eshab-ı kiramın kusurunu söylemek fayda vermeyeceği gibi, aksine Cehenneme gitmeye sebep olacağı için susmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabım arasında fitne çıkacak, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine, fitnelere karışan Eshabımı affedecek, bunlara dil uzatanlar Cehenneme gidecektir.) [Müslim]

5- Peygamber efendimiz, (Eshabımı kötülemeyin) buyurduğu için onların hiç biri hakkında kötü söz söylenmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabımı kötüleyenler, Müslümanlıktan ayrılmış olur.) [Beyheki]

(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]

6- Allahü teâlâ, onlardan razı olduğu ve onların kusurlarını affettiği ve hepsine Cenneti söz verdiği için kötülemek caiz olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah onlardan razıdır.) [Tevbe 100]

(Hepsine hüsnayı [Cenneti] vaad ettik.) [Hadid 10]

7- Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Demek ki, hiçbir sahabi, başka bir sahabiye haset ve kin beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin mertebesine ulaşmışlardır. Aralarındaki savaşlar ictihad sebebi ile idi. Her biri, kendi ictihadı ile hareket etmeye mecbur olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek, (Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)

İmam-ı a'zam, (Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız) buyurdu. İmam-ı Şafii ve Ömer bin Abdülaziz de, Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar hakkında (Allahü teâlâ, ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup, bulaştırmayalım!) buyurdu. (M. Rabbani c.2, m.96)

İmam-ı Gazali hazretleri de (Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur) buyurdu. (Envar li-amel-il-ebrar)

Allah ve Resulü tehdit ediyor
Sual:
Ehl-i beyti ve Eshab-ı kiramı kötüleyenlerin Cehenneme gideceğini bildiren hadisler için, (Peygamberimiz insanları tehdit ederek, lanetleyerek bir gerçeği dile getirmez, bunlar hep safsatadır) deniyor. Bu hususlar âyet ve hadisle sabit değil mi? Âyet ve hadislere safsata denir mi?
CEVAP
Dinin emirlerine safsata diyen, eğer mümin ise kâfir olur. Diğer Peygamberler kavmine beddua etmiş ise de bizim Peygamberimiz, hepsinin helak olması için genel bir beddua etmemiştir. Ama İslamiyet’i temelinden yıkmaya sebep olabilecek bazı işlerin sahipleri için beddua ve lanet etmiştir. Mesela bir hadis-i şerif meali: (Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hâkim] (Çünkü Eshab kötülenirse, İslamiyet yıkılır. Dini bize onlar ulaştırdı, Kur’an-ı kerimi onlar topladı, onlar bastırdı. Onlara itimat kalmayınca din yıkılır.)

Allahü teâlâ da, gerçekleri dile getirmek için tehdit etmiştir. İşte birkaç âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]

(Bir mümini kasten [mümin olduğu için] öldürenin cezası, ebedi Cehennemde kalmaktır. Allah ona gazap etti, onu lanetledi ve onun için büyük bir azap hazırladı.) [Nisa 93]

(Allah’a verdiği sağlam sözde durmayanlara, akrabalık bağlarını kesenlere ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlara lanet olsun, kötü yurt, [Cehennem] onlaradır.) [Rad 25]

Görüldüğü gibi Allahü teâlâ, tehdit ediyor, Cehennemle korkutuyor, lanet ediyor. Bu âyetlere bir Müslüman safsata diyemez. Misyoner ajanları safsata derse de, bir değeri olmaz.

İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olmaz; çünkü onlar uydurma hadis nakletmenin büyük vebalini bilirler. Mesela şu hadis-i şerif, hadis kitaplarında bulunur:
(Benim ağzımdan yalan konuşmak, başka birinin ağzından yalan konuşmaya benzemez. Bilerek benim ağzımdan yalan söyleyen [hadis uyduran] Cehennemdeki yerine hazırlansın.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Hatib]

Resulullahın vârisi olan âlimlerin bildirdikleri hadis-i şeriflerden bazılarının mealleri şöyledir:

(Âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene lanet olsun.) [Ebu Nuaym, Deylemi]

(Eshabımı sevmeyen beni sevmiş olamaz. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, bana insanların en iyilerini eshab ve Eshar, [zevce, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader gibi akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere lanet olsun.) [Hâkim]

(Eshabımı kötüleyenler, Müslümanlıktan ayrılır.) [Beyheki]

(Kıyamette bir idareci, Cehennem köprüsü üzerinde durdurulur. Köprü şiddetle sarsılarak kemiklerini ayırır. Eğer o, âdil ise köprüden geçer ve ecri iki misline çıkar. Şayet zâlim ise köprüden Cehennemin içine düşer.) [Taberani]

(Mehrini vermemek niyetiyle bir kadınla evlenen, zani [zina eden] olarak ölür. Ödememek niyetiyle, bir şey satın alan da, hain olarak ölür, hainin yeri de Cehennemdir.) [Taberani]

Bunları bilen bir Müslüman, (Peygamberimiz insanları tehdit ederek, lanetleyerek bir gerçeği dile getirmez, bunlar hep safsatadır) diyemez. Derse o kimse, ya maksatlıdır veya cahildir.

Eshaba sövmenin cezası
Sual: Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kıyamet günü, Eshabıma sövenlerin farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez) buyuruluyor. Söven kimseler Cehenneme mi gidecektir?
CEVAP
(Farzı, sünneti kabul edilmez) demek, hiçbir ibadeti kabul edilmez demektir. İbadetleri kabul edilmeyince elbette Cehenneme gider. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Eshabıma sövenler hariç, Kıyamette her Müslümanın kurtulma ümidi vardır. Kıyamet halkı Eshabıma sövenlere lânet eder.) [Hâkim]

Demek ki her günahkâr Müslümanın kurtulma ümidi vardır. Affa veya şefaate uğrayıp Cennete gidebilir, fakat bildirilen hadis-i şerife göre, Eshab-ı kirama sövenlerin, pişman olup tevbe etmedikçe, kurtulma ümitleri yoktur. Dinimizde sövmek ibadet değildir. Ebu Cehil kâfirine, hatta Şeytana bile sövülmese, ahirette niye sövmedin diye hesap sorulmaz. Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. Resulullah efendimizin Cennetlik olan arkadaşlarına sövmek, ne kadar çirkin günahtır.

Hazret-i Ali'yi tenkit
Sual:
Bazı kimseler, (Hazret-i Ali, halifelik döneminde hiçbir yeri fethetmedi, İbni Sebecilerin ölüsünü yaktı, Hazret-i Osman da akrabalarını işe aldı) diyerek bu mübarek iki zata saldırıyorlar. Bu zatlara dil uzatılması caiz midir?
CEVAP
Bu iki mübarek zat, sahabi olduğu için, onları incitici söz söylemek, asla caiz değildir.

Bu iki zat, Eshab-ı kiramın en üstünü olan dört kişiden ikisidir. Cennetle müjdelenen on kişi arasındadır. Her ikisi de, Resulullah efendimize damat olmak şerefine kavuşmuştur. Hazret-i Ali, ayrıca Ehl-i beytten bir zattır. Yine Peygamber efendimiz, bütün Müslümanlar için buyuruyor ki:
(Ölülerinizin hatalarını söyleyerek, onları üzmeyiniz!) [Tirmizi]

Bu iki zat bizim ölülerimiz değil mi? Onlara bir Müslüman nasıl dil uzatır?

Resulullah efendimiz Eshab-ı kiramın hataları olsa bile, bunların söylenmesini yasaklıyor.Peygamber efendimizin bu emirleri dinlenmeyip, o büyük zatlara dil uzatmak çok tehlikelidir.

Allahü teâlâ Eshab-ı kiramı affediyor, dil uzatanları ise Cehenneme sokuyor. O hâlde, Resulullah'ın emrine uyarak Eshab-ı kiram anılınca dilimizi tutmalıyız.

Şah Veliyyullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Hazret-i Ali de, Hazret-i Osman gibi akrabalarını işe almıştır. Bu suçlanacak bir şey değildir. Hazret-i Osman, kendi akrabasına ihsanda bulunmakla, İslamiyet’in bir emri olan (sıla-i rahim) sevabına kavuşmuştur. Üstelik işe aldıklarının maaşlarını kendi malından vermiştir. Beyt-ül-malda olan hakkını almayıp, Müslümanlara dağıtmak, büyük bir fazilettir. Hazret-i Osman’ın akrabaları cihad ettiler. Çok kahramanlık yaptılar. Her mücahid gibi, bunlara da haklarını verdi. Hazret-i Osman zamanında, İslamiyet’in Asya’ya, Afrika’ya yayılmasında, onun bol ihsanlarının çok faydası oldu. Resulullah da, ganimetten, Kureyş kabilesinden olanlara başkalarından daha çok verirdi. Haşimoğullarına bunlardan da çok verirdi. Halifenin, dilediğini, dilediği işin başına geçirmesi hakkıdır, hattâ vazifesidir. Yakından tanıdığı akrabaları, kendisine daha itaatli oldukları için, onları tercih etmesi iyi oldu. [Kabiliyetini, huyunu suyunu bilmediği kimseleri, yabancıları işin başına alması elbette yanlış olurdu.] Eshab-ı kiramın üzerinde ittifak ettiği Mushaf’ı çoğaltıp dağıtmakla İslamiyet’e büyük hizmet etti. (Kurret-ül ayneyn fi-tafdil-iş-şeyhayn)

Zayıf Müslümanlar
Sual: Faideli Bilgiler
kitabında, zekât verilen sekiz sınıftan birinin Müellefe-i kulüb olduğu bildiriliyor. Bunlardan biri de, (Yeni iman etmiş olan bazı zayıf Müslümanlar) olarak bildiriliyor. Eshab-ı kirama imanı zayıf denir mi?
CEVAP
Eshab-ı kiramın imanı zayıf denmiyor. (İmanı zayıf olanlara zekât veriliyordu) deniyor. İmanı zayıf olanlar Eshab-ı kiram değildi. Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Yemen’de veya Medine’de yahut köylerinde olup da, Resulullah efendimizi görmedikleri için Eshab-ı kiram olmak şerefine kavuşmayan Müslümanlar vardı. Kalblerinin iyice İslâmiyet'e ısınmaları için onlara zekât veriliyordu. Sonra buna lüzum kalmayıp, bu hüküm kaldırıldı.

Peygamber efendimizi seven...
Sual: Peygamber efendimizi sevdiğini söyleyen bazı kimseler, Eshâbdan bazılarına dil uzatıyorlar. Peygamber efendimizi seven, Onun Eshâbına dil uzatabilir mi?
Cevap:
Resûlullah efendimizi seven bir kimsenin, Onun Eshâbının hepsini de sevmesi lazımdır. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eshâbımı seven, beni sevdiği için sever. Onları sevmeyen kimse, beni sevmemiş olur. Onları inciten, beni incitir. Beni inciten de, Allahü teâlâyı incitmiş olur. Allahü teâlâyı inciten kimse, elbette azap görecektir.)

(Allahü teâlâ, benim ümmetimden bir kuluna iyilik yapmak isterse, onun kalbine, Eshâbımın sevgisini yerleştirir. Onların hepsini canı gibi sever.)

Eshâb-ı kiramı kötü bilmek
Sual:
Eshâbdan bazıları için, kötü söz söyleyenlere nasıl bir cevap vermelidir?
CEVAP
Bu konuda, Abdullah Süveydî hazretleri, m. 1746 senesinde İran hükümdarlarından Nâdir Şâh'ın isteği ile Şii âlimlerle yapılan münazarayı şöyle anlatmaktadır:
“Şii molla başı, Abdullah Süveydi hazretlerine;
-Kur’ân-ı kerimde, Eshâbın münafık olduklarını bildiren âyetler çoktur. Tevbe sûresinin 59., Mücâdele sûresinin 8. âyeti bunlardandır, deyince, Abdullah Süveydi hazretleri cevap olarak der ki:
-Eshâb-ı kiramı kötülemek için bildirdiğin âyetlerin hepsi, münafıklar için gelmiştir. Hatta, Şiiler de, böyle olduğunu söz birliği ile söylemektedir. Münafıklar için gelen bu âyetleri, âyetler ile övülen Eshâba bulaştırmaya kalkışmak, O büyükleri lekelemek istemek, adalete ve insafa sığmaz. Önceleri, münafıkların sayısı çoktu. Sonra, azalmaya başladı. Peygamber Efendimizin ömürlerinin sonuna doğru, münafıklar, müminlerden ayırt edildi. Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin 179. âyeti ile, tayyipleri habislerden ayırt eyledi. Resûlullah Efendimiz;
(Ocaktaki ateş, demiri pislikten ayırdığı gibi, Medine de, insanların iyisini, kötüsünden ayırıyor) buyurdu.

Demircilerin kullandığı ocak, demirdeki curufu ayırdığı gibi, Medine şehri de, insanların kötüsünü iyisinden ayırır buyurdu. Bunun için münafıkları bildiren âyetleri Eshâba yüklemek, nasıl doğru olur? Âl-i İmrân sûresinin 110. âyetinde mealen;
(Siz ümmetlerin en hayırlısı, en iyisi oldunuz) buyuruldu. Bu âyet ile övülen kimseler, nasıl olur da, münafıklarla bir tutulur? Tevbe sûresinin 59. âyetinin Havâric kabilesinin reisi İbni zil Huvaysıra için geldiğini bütün tefsirler yazıyor. Buhârîde şöyle naklediliyor:
Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri diyor ki:
'Resûlullah Efendimiz, Huneyn gazasında kâfirlerden alınan ganimet mallarını dağıtıyordu. Benî Temîm aşiretinden Huvaysıra içeri girdi ve;
-Ya Resûlallah! Adaleti gözet! dedi. Resûlullah Efendimiz;
-Sana yazıklar olsun! Ben adalet yapmazsam, kim yapar? Adalet üzere olmasaydım, çok zarar ederdin! buyurdu.'

Mücâdele sûresinin 8. âyeti de, Yahudiler ve münafıklar için inmiştir. Çünkü bunlar, müminlerden gizli olarak, aralarında toplanır ve göz, kaş işaretleri ile, Eshâb-ı kiramı aldatmaya çalışırlardı.”

Eshâb-ı kiramdan birine dil uzatan
Sual:
Eshâb-ı kiramdan bazılarına inanıp bazılarına inanmamak, İslâmiyete leke getirmez mi?
CEVAP
Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Eshâb-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslâmiyeti bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Her birinin İslâmiyette bildirdiği bir şey vardır. Her biri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur’ân-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslâmiyeti bildireni beğenmemiş olur. Böyle olan da, Cehennemden kurtulabilir mi? Bakara sûresi, seksenbeşinci âyetinde mealen;
(Kur’ân-ı kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil, rüsva olmaktır. Ahirette de, en şiddetli azaba atılacaklardır) buyuruldu.

Kur’ân-ı kerimi hazret-i Osman topladı. Hatta, hazret-i Ebu Bekir ile hazret-i Ömer topladı. Görülüyor ki, bu büyükleri kötülemek, Kur’ân-ı kerimi kötülemeye kadar gidiyor. Allahü teâlâ, Müslümanları, böyle belaya düşmekten korusun! Şii alimlerinden birine; ‘Kur’ân-ı kerimi, hazret-i Osman toplamıştır. Onun toplamış olduğu, bu Kur'ân için ne dersiniz?’ diye sorulunca, ‘Ona bir kusur bulmakta, hiç fayda göremem. Çünkü, Kur’ân-ı kerime dil uzatılırsa, din yıkılır’ dedi.

Aklı olan kimse, Peygamber efendimizin vefat ettiği gün, Eshâb-ı kiramın hepsinin, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Hâlbuki o gün, Eshâb-ı kiramdan otuzüçbin adedi, hep birden, istekle ve severek hazret-i Ebu Bekri halife yaptı. Otuzüçbin Sahâbinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey değildir. Nitekim, Peygamber efendimiz;
(Ümmetim yanlış bir iş üzerinde, söz birliği yapmaz!) buyurmuştu.

Peygamber efendimizin Eshâbının arasında olan ayrılıklar, nefsin isteklerinden değildi. Onların bütün istekleri, İslâmiyete uymaktı. O büyüklerin hiçbirini, dilimizle incitmemeliyiz. Her biri için hep iyi söylemeliyiz. Ehl-i sünnetin en büyük âlimlerinden imâm-ı Şafii hazretleri;
“Allahü teâlâ, ellerimizi, o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım” buyurdu.”

Eshâb-ı kiram düşmanlığı
Sual:
Zamanımızda kendilerini tarikat ehli görenler arasında bile, Eshâb-ı kiramdan bazılarına karşı bir buğz, düşmanlık vardır. Bu düşmanlık nereden ve nasıl girip yayılmıştır?
CEVAP
Abbasi tarihçileri, sultanların gözüne girmek, mal ve mevki elde etmek için vakaları, hadiseleri değiştirmekten, hadiseleri, meydana gelen olayları yanlış yazmaktan çekinmemiş, Emevileri insafsızca kötülemeye koyulmuşlardı. Abbasi halifeleri, Emevilere düşman olduğundan, tarihçileri de, dünyalık ele geçirmek için, ilmi, siyasete kurban etmişlerdir. Osmanlılar, zaman bakımından, Abbasilere daha yakın, toprak bakımından da, komşu olduğundan, cahil tarihçiler, Abbasi tarihlerini olduğu gibi tercüme etmiş, Cevdet Paşa bile, bu tesirden kendini kurtaramamıştır. Bir yandan tarihçiler, bir yandan da, Şah İsmail'in bozguna uğrayan ordusunun döküntüsü olup, tekkelere sığınan bozuk kimseler, Türk milletine, Eshâb-ı kiramın düşmanlığını bulaştırdı. Yalnız, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından, işin doğrusunu öğrenenler, bu felaketten kurtulabildi. Allahü teâlâ, doğru yolda bulunanların yardımcısı olsun!

Eshabımı kötülemeyin
Sual: Cennetle müjdelenmiş ve Peygamber efendimizin halifeleri olan dört büyük zatı sevmeyen, buğzedenler oluyor. Bunların bu durumu imanlarını etkiler mi, ahıretteki durumları nice olur?
CEVAP
Bu konuda Menâkıb-ı Çıhâr Yâr-i Güzîn kitabında deniyor ki:
“Rükneddîn Ahmed bin Cürcânî hazretleri, Abdullah bin Ömer hazretlerinden rivayet etmiştir. Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
(Zaman ve mekândan mukaddes, kemiyyet ve keyfiyyetten münezzeh olan Allahü teâlâ, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin sevgisini sizin üzerinize farz etmiştir. Nasıl ki, namazı ve zekatı, orucu ve haccı farz etmiştir. Nasıl ki, vücutlarınız, namazın, zekâtın ve orucun, haccın şerefi ile şereflenir ise, kalbleriniz de, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali hazretlerinin muhabbetleri ile süslenir, şerefli olur. Agâh, uyanık olunuz. Her kim benim ümmetimden, bedeni ile namaz kılar, eliyle zekât verir, ağzı ile oruç tutar ve ayağı ile hacca gider, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi kalbi ile dost edinir, o kimse, Allahü teâlâ huzurunda, Cebrâîl ve Mikâîl aleyhimesselam gibidir. Her kim namaz kılar, zekât verir, oruç tutar, hac eder ve lakin, gönlü ile Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi 'radıyallahü teâlâ anhüm' sevmezse, o kimse, Allahü teâlâ dergâhında iblis gibidir ve iblisten kötü ve melundur.) Allahü teâlâ muhafaza etsin.

Eğer bir kimse, cehalet ve tembellikten dolayı ömrü boyunca az ibadet işlemiş ve şartlarını yerine getirememiş olsa, kalbiyle bu dört serveri sevse, sonunda Cennete gider. Eğer bir kimse Nuh ve Lokman hazretlerinin ömrü kadar yaşayıp, her saatinde bir çeşit hizmet ve taat işlese, kalbinde bu Çihâr yâr-i güzîne, bir zerre buğuz olsa, Cehenneme gider. Sonunda, bin sene taat ve ibadet, bir zerre sevilenlere buğuz ile faydasız hâle gelip, Cehennemlik olur. Bin sene boyunca hata ve masiyet, günah işlese, bir zerre Çihâr yâre sevgi ile Cennetlik olur. Tabiatiyle, Ehl-i sünnet itikadında olanların günahından iman ve tevhit, saadet kokusu gelir. Bidat fırkasında olanların taat ve ibadetinden küfür, ilhâd ve şekâvet kokusu gelir. Hazret-i Ebû Bekir namaza, hazret-i Ömer zekâta, hazret-i Osman oruca, hazret-i Ali ise hacca benzer. Senin de böyle bilmen lazımdır. Neticesinde iyilik bulursun.”