Sual: İbni Sebeciler, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin zevcesi Hazret-i Âişe’ye, kayınpederleri Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ebu Süfyan’a, kayınvalidesi Hazret-i Hind’e, insanlık tarihinde bir Peygamberin iki kızıyla evlenme şerefine kavuşmuş tek zat olan damadı Hazret-i Osman’a, kayınbiraderi aynı zamanda vahiy kâtibi olan Hazret-i Muaviye’ye hâşâ kâfir diyorlar, burada yazmaya İslami hayamızın müsaade etmeyeceği şekilde ağza alınmayacak çirkin sözler söylüyorlar, bu mübarek insanlara sövmeyi, lanet etmeyi ibadet kabul etmeleri doğru mudur?
CEVAP
(Eshab-ı kirama dil uzatılamaz) maddesinde, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde Cennet ile müjdelenen eshab-ı kiramdan herhangi birine kâfir demenin küfre sebep olacağını, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirmiştik.
Aslında bu sapıkların bütün iddialarının cevabını bir önceki maddedeki âyet-i kerime ve hadis-i şerifler çok açık ve güzel bir şekilde vermektedir. Başka bir ifadeyle, bunlara en güzel cevabı Allah ve Resulü vermektedir. Buna inanmayanlar neye inanırlar ki?
Bu sapıkların iddialarına göre, eşinin dostunun akrabasının çoğu hâşâ kâfir olan Peygamber efendimiz için bakın Allahü teâlâ ne buyuruyor:
Şuara suresinin 219. âyetinde (Vetekallübeke fissacidin) buyuruyor.
Yani mealen, (Sen, yani senin nurun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana inkılab etmiş, ulaşmıştır) demektir. Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerimeyi tefsir ederken, bütün ana-babalarının mümin olduğunu bildirmişlerdir.
Âlemlere rahmet olarak göndereceği habibinin mübarek nurunu bile Âdem aleyhisselamdan beri her asırdaki insanların en iyilerinden seçilmişlerinden kendisine ulaştıran Allahü teâlâ, habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti? Hiç böyle şey olur mu?
Kur’an-ı kerimde, (Hepsine Cenneti söz verdim, Ben hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır) diye niye buyuruyor? Bu zındıklar, hâşâ Allahü teâlâya da mı dil uzatıyorlar, (sonradan sapıtacaklarını bilemedi mi) diyorlar?
Tevrat’ta, İncil’de, Kur’an-ı kerimde eshabın, ki bunun içinde eshar da ehl-i beyt de vardır, bunların hepsini niye övüyor? Hâşâ bu münafıkları kâfirleri mi övüyor? Hâşâ, yoksa bunu da mı (Bilemedi) diyorlar?
Mevahib-i ledünniyye kitabının başında bütün dedelerinin temiz birer mümin olduğunu bildiren hadis-i şerifler nakledildikten sonra, Şuara suresinin 28. âyet-i kerimesinin tefsirinde, İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki:
"Seni bir Peygamberin neslinden diğer bir Peygamberin nesline naklettim. Yani senin soyun Peygamberler silsilesidir. Bir babanın iki oğlu olsa, Peygamberlik hangisinde ise, Resulullah ondan gelmiş demektir."
Bu âyet-i kerimenin tefsiri mahiyetinde olan hadis-i şeriflerden birkaçı ise şöyle:
(Her asırdaki insanların en iyilerinden, seçilmişlerinden dünyaya getirildim.) [Buhari]
(Allahü teâlâ, İsmail aleyhisselam evladından, Kinane ismindeki zatı ve onun sülalesinden Kureyş ismindeki zatı beğendi, seçti, Kureyş evladından da, Haşimoğullarını sevdi. Onlardan da, beni süzüp seçti.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, beni insanların en iyilerinden vücuda getirdi. Silsilem, en iyi insanlardır.) [Tirmizi]
(Allahü teâlâ, Arabistan’daki seçilmişler arasından beni seçti. Beni her zamandaki insanların seçilmişlerinde, en iyilerinde bulundurdu.) [Taberani]
(Dedelerimin hiçbiri zina yapmadı. Allahü teâlâ beni, iyi babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların, en iyisinde bulunurdum.) [Mevahib]
(Bana cahiliyet devrinin kötülüğü isabet etmedi. Âdem aleyhisselamdan babama kadar hep nikahlı ana-babadan geldim. Ben ecdat olarak sizin en hayırlınızım.) [Deylemi]
(Öğünmek için söylemiyorum. Soy bakımından da insanların en şereflisiyim.) [Deylemi]
Habibinin mübarek nurunu bile Âdem aleyhisselamdan beri her asırdaki insanların en iyilerinden seçilmişlerinden kendisine ulaştıran Allahü teâlâ, habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?
Âyetlere ve hadis-i şeriflere rağmen, bir müslüman bu fitneyi çıkaran yahudi ibni Sebe’nin sözüne nasıl inanır! Bu husus bir müslüman için hiç tartışma konusu olur mu! Bu nasıl iddiadır, bu nasıl iftiradır, dilleri kurusun, nesilleri kesilsin bunların!
Âyet-i kerimelerde Peygamber efendimiz için buyuruluyor ki:
(Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.) (Enbiya 107)
(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]
(Elbette sen hulk-i azim [büyük ahlak] üzeresin.) (Kalem 4)
(Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]
(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]
(Resulüm de ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]
Allahü teâlâ, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildirdiği gibi Kur’anı açıklamasını, hüküm koymasını emretmektedir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]
(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]
(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]
(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.) [Nur 51]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]
Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve Resulüne uyun) deniyor. Açık âyetlere inanmayan, Kur’anın açıklaması olan hadisleri bile delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.
İbni Sebeciler, Allah resulünün eş dost ve akrabalarının hemen hemen hepsine küfür isnat ettikleri, lanet etmeyi, sövmeyi ibadet kabul ettikleri gibi üç Halifenin hilafetinin doğruluğuna da inanmıyorlar. Zor ile, kuvvet kullanarak halife oldular diyor. Hazret-i Ali’den başka kimse halife olamazdı diyorlar. Hazret-i Ali’nin üç Halifeye biat ve itaat etmesi, (takıyye) idi. Yani istemeyerek, idare etmek için idi diyorlar. Bu sözleri ile, insanların en iyisinin Eshabı arasında nifak, iki yüzlülük vardı, birbirlerini aldatarak geçiniyorlardı sanıyorlar.
Çünkü, bunlara göre Hazret-i Ali’yi sevenler ile sevmeyenler, senelerle birbirleri ile yalancıktan sevişmişler. Kalblerindeki ayrılığı saklamışlar, düşmanlıklarını dostluk şeklinde göstermişler. Bunlara göre, Peygamberimizin mübarek sohbetinde edeplenen, yetişen Eshab-ı kiramın hepsi, hileci, yalancı ve iki yüzlü oluyor. Kalblerinde olanı saklayıp, olmayanı gösteriyorlar. Bunun için de, bu ümmetin en kötüsü, onlar oluyor. Sohbetlerin, derslerin en fenası da, Resulullahın sohbeti oluyor. Çünkü, bu kötü huylar, Ondan sirayet etmiş bulunuyor. Bunlara göre, asırların en kötüsü, Eshab-ı kiramın asrı oluyor. Çünkü, onların asrı, güya düşmanlık, intikam ve iki yüzlülük ile dolu bulunuyor.
Bir mırdar yere konup da, üstünü kirletir diye üzerine sinek kondurmayan, mübarek gölgesi pis bir yere düşmesin, yahut habis bir kişi üzerine basmasın diye gölgesini yere düşürmeyen, namazdayken bile nalınında necaset bulaşığı olduğunu vahiy ederek Onu pislikten koruyan Allahü teâlâ,
Habibinin mübarek nurunu bile Âdem aleyhisselamdan beri her asırdaki insanların en iyilerinden seçilmişlerinden kendisine ulaştıran Allahü teâlâ,
Habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?
Allah aşkına, bir müslüman bu fitneyi çıkaran yahudi ibni Sebe’nin sözlerine nasıl inanır!
Allah Resulünün mübarek akrabalarına dil uzatmanın çirkinliğine gelelim:
Müslüman olduğunu iddia eden bir insan, müminlerin annesi olduğu ve temiz olduğu Allah tarafından bildirilen Âişe validemize nasıl dil uzatabilir! Dilleri kurusun, nesilleri kesilsin bunların.
Hazret-i Âişe validemiz, eshab-ı kiramdan olduğu için Cennetliktir.
İkincisi, Ezvac-ı tahirattan ve müminlerin annesi olduğu için Cennetliktir. Kur’an-ı kerimde, (Resulullahın hanımları, müminlerin anneleridir) buyuruluyor. (Ahzab 6)
Üçüncüsü de, temiz olduğu, Cennetlik olduğu Nur suresindeki hakkında inen 17 âyetle bildirilmiştir. Hakkında şöyle buyuruluyor:
(Bu iftirayı işittiğinizde: “Bu konuda konuşmamız yakışık almaz; hâşâ, bu büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?) [Nur 16]
Bu âyetten anlaşılıyor ki, (Allahü teâlâ Resulüne temiz, sadık zevce ihsan eder. Allah’a ve Resulüne itimadı olanların (Bu bir iftiradır demeleri gerekirdi) buyuruluyor. Böyle mübarek bir zevcenin, Hazret-i Ali ile savaşmasından dolayı ona kötü söylemek, Resulullaha hakarettir. Resulullahın zevcesine hakaret edenin de kâfir olduğunu Nur suresindeki âyetler açıkça bildiriyor. Yine âyet-i kerimede buyuruluyor ki:
(Habislere, habis söz yakışır. Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, [Hazret-i Âişe, iftiracıların] söylediklerinden çok uzaktır. Kendileri için mağfiret ve güzel bir rızık vardır.) [Nur 26]
Yahudi İbni Sebe’nin oyununa gelen rafiziler, (Allah, Âişe’nin, Hazret-i Ali ile savaşarak kâfir olacağını bilmediği için böyle söylemiştir) diyorlar. Rafizilerin oyununa gelenler ise, Hazret-i Ali ile savaştığı için Cennetlik olduğu âyet-i kerime ile sabit olan Âişe validemize dil uzatıyorlar.
Allahü teâlâ, Resulüne, (Sana indirdiğim bu Kur’anı açıkla) buyuruyor. (Nahl 44)
Resulü açıklayarak buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti ve bana onların arasından en iyilerini eshab [arkadaş] olarak ayırdı. Bunlardan birkaçını bana vezir olarak ve din-i İslamı, insanlara bildirmekte, yardımcı olarak seçti. Bunlardan bazılarını da Eshar, [zevce, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader ve baldız gibi kadın tarafından akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere, iftira edenlere, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların laneti olsun! Allahü teâlâ, kıyamet günü, bunların farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez.) [Hakim]
(Eshabımın ve akrabamın ve gösterdiğim yolda gidenlerin sevgisinde benim hakkımı koruyun! Onları sevmek suretiyle peygamberlik hakkımı koruyanları, Allahü teâlâ, dünyada ve ahirette belalardan, zararlardan korur. Peygamberlik hakkımı düşünmeyip, onları incitenleri, Allahü teâlâ sevmez. Allahü teâlânın sevmediklerine de azap etmesi yakındır.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, bana eshab ve akraba olarak en iyileri seçti. Birçok kimse, eshabıma ve akrabama dil uzatır, kötülemeye çalışırlar. Böyle kimselerle oturmayın! Birlikte yiyip içmeyin, bunlardan kız alıp vermeyin.) [Dare Kutni]
(Eshabımı, zevcelerimi ve Ehl-i beytimi seven ve onlara dil uzatmayan, Cennette benimle beraber olur.) [Ramuz]
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]
(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) [Deylemi, İ. Neccar]
(Esharımın [zevce tarafından olan hısımlarımın] Cennetlik olmasını istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim]
Eshardan, Peygamber efendimize akraba olmakla şereflenip Cennetlik olanlardan bazıları şunlardır:
1- Kayınpeder olanlar: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Süfyan.
2- Damat olanlar: Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali.
3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi Ümmü Ruman, Hafsa validemizin annesi Hazret-i Zeyneb, Ümm-i Habibe validemizin annesi Hazret-i Hind.
4- Kayınbirader olanlar: Hazret-i Abdullah bin Ömer, vahiy kâtibi Hazret-i Muaviye.
Bu dört grup akrabadan birini sevmemek münafıklık alametidir. Çünkü bir hadis-i şerifte, (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin sevgisi bir münafığın kalbinde toplanmaz) buyuruldu. (İ. Asakir)
Hazret-i Ebu Süfyan, Taif gazasında çok kahramanlık etti. Bir gözü kör oldu. Resulullah, (Ya Eba Süfyan! Hangisini istersin? Eğer dilersen, dua edeyim, gözün yerine gelsin. Eğer dilersen Allahü teâlâ, Cennette sana bir göz versin) buyurdu. Hazret-i Ebu Süfyan, Ya Resulallah! Cennette göz verilmesini isterim dedi ve avucunda duran gözünü yere attı. Ebu Süfyan hazretleri Yermük gazasında da, çok kahramanlık etti. İkinci gözü de çıktı. Orada şehit oldu. (Medaric-ün-nübüvve, Mevahib-i ledünniye)
Resulullah efendimiz, kayınbiraderi Hazret-i Muaviye için de, (Ya Rabbi, ona kitap öğret, ülkelere sahip et ve azaptan koru) buyurdu. (İmam-ı Ahmed, Taberani)
Din-i İslamın en büyük âlimlerinden İbni Hacer-i Mekki hazretleri diyor ki:
Şüphe yoktur ki, Hazret-i Muaviye Sahabe-i kiramın nesep itibariyle büyüklerindendir. Peygamber efendimize nesep ile ve nikah ile çok yakın ve mahremleridir. Server-i âlem, Onun hilm ve sehasını meth ve sena buyurmuştur. Onda İslamiyet, sohbet, nesep, nikahla akrabalık şerefleri toplanmıştır ki, bunların her biri, Cennette Resulullahın yanında bulunmaya sebep olan şereflerdir. Bunlara hilm ve ilim ve Halifelik şerefleri de katılınca, kalbinde az bir safa ve sıdkı ve salahı ve imanı ve izanı olan kimse için artık bu hususta fazla anlatmaya lüzum kalmaz. (Sava’ik-ul-muhrika)
Yahudi ibni Sebe’nin yolunda olanlar hep Allah ve Resulünün buyurduklarının zıddını söylüyorlar. Olayları istedikleri gibi anlatıyorlar, âyet-i kerimeleri istedikleri gibi tevil ediyorlar, hadis-i şeriflere de zaten uydurma diyorlar. Bir düşünün ve inceleyin; bütün iddialarının altında Allah Resulünü ve Onun eşini dostunu akrabalarını kötülemek yatıyor. Başarırlarsa, din otomatikman yıkılacak çünkü. Dinin sahibi, eşi dostu akrabası hâşâ kötü olunca, kim daha kime, neye, nasıl inanacak? Müslümanlar bu oyuna gelmemeli.
Dört halifeyi sevmek
Sual: Selâtîn camilerinde ve Sünni bölgelerdeki camilerde Hulefa-i Raşidîn’in isimleri hutbelerde okunurken ve duvara asılırken, niye Vehhabilerin ve İbni Sebecilerin camilerinde asılı değildir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri söz birliğiyle, (İki kayınpederi [Hazret-i Ebu Bekir’le Hazret-i Ömer’i] üstün tutmak ve iki damadı [Hazret-i Osman’la Hazret-i Ali’yi] sevmek, Ehl-i sünnetin alametidir) buyurmuşlardır. (2/36)
Hulefa-i Raşidîn’in isimlerini hutbede okumak, Ehl-i sünnet vel-cemaatin şiarıdır. Onu, bile bile, inat ederek, ancak kalbi bozuk kimse okumamak ister. (2/15)
İmam-ı a’zam Ebu Hanife de, diğer Ehl-i sünnet âlimleri gibi, (Ehl-i sünnetin alameti, Şeyhayn’ın üstünlüğüne inanmak ve iki damadı sevmektir) buyurmuştur. (1/266)
Yani, Ehl-i sünnet olmak için, Hazret-i Ebu Bekir’le Hazret-i Ömer’in, Eshab-ı kiramın hepsinden daha yüksek olduğuna inanmak ve Hazret-i Osman’la Hazret-i Ali’yi sevmek lazımdır.
Seven sevdiğiyle beraber olmak ister. Seven sevdiğini anar. Sevginin gereği budur. Allahü teâlâyı ve Resulünü seven, onları çok zikreder, yani anar. Kolay hatırlaması için isimlerini çerçeveletip duvara asar. Ehl-i sünnet olanın da, aynı şeyleri yapması gerekir.
İbni Sebecilerin, ilk üç halifeyi sevmedikleri için, camilerine bunların isimlerini asmamaları yadırganmaz. Vehhabiler de, Ehl-i sünnet olmadıkları için buna önem vermiyorlar.
Ehl-i sünnet olan imam ve müezzinlerin, camilerine, ceddimizin yaptığı gibi, dört halifenin isimlerini asmaları, hutbede de bunların isimlerini okumaları ve bunlara çok dikkat etmeleri gerekir.
Hulefâ-i râşidine buğzeden
Sual: Cennetle müjdelenmiş ve Peygamber efendimizin halifeleri olan dört büyük zatı sevmeyen, buğzedenler oluyor. Bunların bu durumu imanlarını etkiler mi, ahiretteki durumları nice olur?
Cevap: Bu konuda Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin kitabında deniyor ki:
“Rükneddîn Ahmed bin Cürcânî hazretleri, Abdullah bin Ömer hazretlerinden rivayet etmiştir. Resulullah efendimiz buyurdular ki:
(Zaman ve mekândan mukaddes, kemiyyet ve keyfiyetten münezzeh olan Allahü teâlâ, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin sevgisini sizin üzerinize farz etmiştir. Nasıl ki, namazı ve zekâtı, orucu ve haccı farz etmiştir. Nasıl ki, vücutlarınız , namazın, zekâtın ve orucun, haccın şerefi ile şereflenir ise, kalpleriniz de, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali hazretlerinin muhabbetleri ile süslenir, şerefli olur. Agâh, uyanık olunuz. Her kim benim ümmetimden, bedeni ile namaz kılar, eliyle zekât verir, ağzı ile oruç tutar ve ayağı ile hacca gider, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi kalbi ile dost edinir, o kimse, Allahü teâlâ huzurunda, Cebrâîl ve Mikâîl aleyhimesselam gibidir. Her kim namaz kılar, zekât verir, oruç tutar, hacceder ve lakin, gönlü ile Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi radıyallahü teâlâ anhüm sevmezse, o kimse, Allahü teâlâ dergâhında iblis gibidir ve iblisten kötü ve melundur.) Allahü teâlâ muhafaza etsin.
Eğer bir kimse, cehalet ve tembellikten dolayı ömrü boyunca az ibadet işlemiş ve şartlarını yerine getirememiş olsa, kalbiyle bu dört serveri sevse, sonunda Cennete gider. Eğer bir kimse Nuh ve Lokman hazretlerinin ömrü kadar yaşayıp, her saatinde bir çeşit hizmet ve taat işlese, kalbinde bu Çihâr yâr-i güzîne, bir zerre buğz olsa, Cehenneme gider. Sonunda, bin sene taat ve ibadet, bir zerre sevilenlere buğz ile faydasız hâle gelip, Cehennemlik olur. Bin sene boyunca hata ve masiyet, günah işlese, bir zerre Çihâr yâre sevgi ile Cennetlik olur. Tabiatıyla, ehl-i sünnet itikadında olanların günahından iman ve tevhid, saadet kokusu gelir. Bidat fırkasında olanların taat ve ibadetinden küfür, ilhâd ve şekâvet kokusu gelir. Hazret-i Ebû Bekir namaza, hazret-i Ömer zekâta, hazret-i Osman oruca, hazret-i Ali ise hacca benzer. Senin de böyle bilmen lazımdır. Neticesinde iyilik bulursun.”