Duanın kabul olması için

Sual: Kur'an-ı kerimde, (Dua edin, duanızı kabul ederim), hadis-i şerifte ise, (Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder) buyurulduğu halde, bazı dualar niçin kabul olmuyor?
CEVAP
Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Duanın kabul edileceğinden şüphe etmemeli, şartlarına riayet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir. Gereken şartlara riayet etmeden duanın kabul edilmesini beklemek uygun olmaz.
Önce çalışmak, sonra dua dinin esası!
Kabul edilir ancak, çalışanın duası!

Duanın kabul edilmesi için gereken şartlardan bir kısmı şöyle:
1- Haram lokmadan sakınmalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haramdan sakının! Midesine haram lokma girenin kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

Sad bin Ebi Vakkas hazretleri dedi ki: Ya Resulallah, dua buyur da, Allahü teâlâ, benim her duamı kabul etsin! Cevabında buyurdu ki:
(Duanızın kabul olması için helal lokma yiyiniz! Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua nasıl kabul olunur?) [Şir’a]

Yine buyurdu ki:
(Duanın kabul olması için iki şey gerekir. Duayı ihlas ile yapmalıdır. Yediği ve giydiği helalden olmalıdır. Müminin odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı dua kabul olmaz.) [Tergibüs-salât]

2- İtikadı düzgün olmalıdır.
Bid’at ehlinin duaları kabul olmaz. Hadis-i şerifte, (Bid’at ehlinin duası ve ibadetleri kabul olmaz) buyuruldu. (İbni Mace)
Âyet-i kerimenin, duanın tesir edebilmesi için, okuyan ve okunan kimsenin buna inanması ve okuyanın itikadının düzgün olması, Allah rızası için okuması, kul hakkından sakınması, haram yememesi ve karşılığında ücret istememesi şarttır.

3- Uyanık kalble ve kabul edileceğine inanarak dua etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya, kabul edileceğine tam inanarak dua ediniz! Biliniz ki, Allahü teâlâ gafil bir kalb ile yapılan duayı kabul etmez.) [Şir’a]

4- Dualarım niçin kabul olmuyor dememelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari]

İstenilen şeyin olmaması, duanın kabul olmadığını göstermez. Onun için duaya devam etmelidir! Duanın kabulünün gecikmesinin başka sebepleri de vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebraile, "Ben onu seviyorum, isteğini hemen yerine getirme!" Facir, [günahkâr] dua edince de "Ben onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir" buyurur.) [İbni Neccar]
Şu halde, duanın kabulünün gecikmesi zararlı değildir.

5- Bela gelmeden önce çok dua etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sıkıntılı iken duasının kabul edilmesini isteyen, refah zamanında çok dua etsin!) [Tirmizi]
Ebu İshak hazretlerinden dua istediler. Dua etti. Duasının kabul edildiğini gören bir talebesi, (Efendim, bu duayı bana da öğretin, ihtiyaç halinde ben de edeyim) dedi. Buyurdu ki: (Duamın kabul edilmesinin sebebi, otuz yıldır kıldığım namazlar, ettiğim dualar ve haram lokmadan sakınmamdır.)

6- Duaya hamd ve salevatla başlamalıdır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ey namaz kılan, acele ettin. Namaz kıldıktan sonra dua ederken önce Allahü teâlâya layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salevat getir, sonra dua et!) [Tirmizi]

7- Yalvararak dua etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Gafil olan kalb ile yapılan dua makbul değildir.) [Tirmizi]

Hazret-i Davud zamanında kuraklık oldu. Halk dua etmek için aralarından üç âlimi seçtiler.
Âlimlerden biri şöyle dua etti:
(Ya Rabbi, Kitabında kendimize zulmedenleri affetmemizi bildirdin. İşte biz, nefslerimize zulmettik. Senden af diliyoruz. Bizi affet!)

İkinci âlimin duası da şöyle:
(Ya Rabbi, Kitabında köleleri, azat etmemizi bildirdin. İşte biz kul olarak huzurundayız. Bizleri azat eyle!)

Üçüncü âlim de şöyle dua etti:
(Ya Rabbi, Kitabında, kapımıza gelen saili kovmamamızı, yüz çevirmememizi bildirdin. İşte biz de sail olarak huzurundayız. Senden rahmet istiyoruz. Bizi boş çevirme!)

Duaları kabul olarak rahmet yağdı.

8- Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi]

9- Günah işlemeyen dil ile dua etmelidir.
Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâya günah işlemeyen dil ile dua edin) buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sual edilince, (Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir) buyurdu. [Tergibüs-salât]

10- İsm-i a’zam ve esma-i hüsna ile dua etmelidir.

Sual: Gafletle dua etmektense hiç dua etmemek daha iyi değil mi?
CEVAP
Gaflet içinde olduğunu söyleyerek, duayı bırakmak doğru değildir. Kalbine geldiği gibi dua etmek, ezberlediği duayı okumaktan daha iyidir. (Bezzâziyye)

Dua dinin direğidir. (Allahü teâlâ indinde duadan daha şerefli bir şey yoktur), (Düşmandan kurtulmak, bol rızka kavuşmak için dua edin! Çünkü dua, müminin silahıdır) hadis-i şerifleri duanın önemini açıkça bildirmektedir. Allahü teâlâdan bir şey istememek ise çok kötüdür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, kendisinden bir şey istemeyene, dua etmeyene gadap eder.) [Tirmizi]

Başka bir hadis-i şerifte, (Dua ibadettir) buyuruldu. İbadeti terk etmek ise hiç uygun değildir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bana dua edin kabul edeyim. [Bana halis kalb ile dua ederseniz kabul ederim.] Bana ibadet etmek istemeyenleri, zelil ve hakir eder, Cehenneme atarım.) [Mümin 60]

Hamd ve salevat
Sual:
Dua ederken, hamd ve salevat gerekir mi?
CEVAP
Peygamber efendimize salevat getirmek duanın kabulüne vesiledir. Hamd duanın başı, salevat getirmek ise, kanatları gibidir. Duaya hamd ve Resulullah efendimize ve Onun âline ve eshabına salevat ile başlamalı, yani (Elhamdülillahi rabbil âlemîn, essalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn) demeli, sonunda da yine salevat okumalı, (Allahümme salli alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammed) demelidir. Resulullah efendimize okunan dua, yani salevat kabul olacağı için, kabul olmuş iki dua arasında edilen dualar da, kabul olur.

Duanın ve ibadetlerin kabul olması için...
Duaların ve herhangi bir amelin kabul olmasının şartları vardır. Bunlar, kişide iman, ilim, niyet, ihlâs olması ve kul hakkı bulunmamasıdır. Önce Ehl-i sünnet itikâdında olmak, sonra yapılacak ibadetin sıhhatinin şartlarını bilmek lazımdır.

Bir amelin, ibadetin sahih olması başka, kabul olması başkadır. İbâdetlerin sahih olmaları için, kendilerine mahsus şartları, farzları vardır. Bunlardan biri noksan olursa, o ibadet sahih olmaz, yani yapılmamış olur. Cezasından, azabından kurtulamaz. Sahih olup da, kabul olmayan ibadet için azap yapılmaz ise de, o ibadetin sevabına kavuşamaz. İbadetin kabul olması için, önce sahih olması, sonra bildirilen şartlarının bulunması da lazımdır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Bir kimse, Peygamberler gibi ibadet etse, fakat üzerinde çok az kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez.”

Bu kimsenin duaları da kabul olmaz. İbni Hacer-i Mekkî hazretleri, Zevâcir kitabında buyuruyor ki:
“Bakara sûresi 188. âyetinde meâlen, (Ey müminler! Birbirinizin mallarını bâtıl yoldan yemeyin!) buyuruldu. Buradaki bâtıl yol, faiz, kumar, gasp, hırsızlık, hile, hıyânet, yalancı şahitlik, yalan yemin ederek aldatmaktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Helâl yiyen, farzları yapıp, haramlardan sakınan ve insanlara zarar vermeyen bir Müslümân Cennete gidecektir.)

(Haram ile beslenen beden, ateşte yanar.)

(Şerrinden, zararından emîn olunmayan kimsenin, dîni, namazları, zekâtları, kendisine fayda vermez.)

(Üzerindeki cilbâbı haramdan gelmiş olan adamın namazları kabul olmaz.) [Zevâcir]

Müslüman olsun, gayrimüslim olsun, kimsenin malına, canına, ırzına saldırmamalı, kimseyi incitmemeli, herkesin hakkını ödemelidir. Kul hakkının en önemlisi ve azabı en çok olanı, akrabasına ve emri altında olanlara din bilgisi öğretmeyi terk etmektir. Onların ve bütün insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibâdetlerini yapmalarına mâni olanın İslâm düşmanı olduğu anlaşılır. Din düşmanı ve bid’at sahipleri ile arkadaşlık etmemeli, onların kitaplarını, gazetelerini okumamalı, radyolarını dinlememeli, televizyonlarını izlememelidir Sözünü dinleyenlere emr-i maruf yapmalıdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyarak ve dağıtarak, bir de güler yüzle, tatlı dille, hâl ve hareketlerimizle örnek olarak emr-i maruf yapmalı, hiç kimse ile münakaşa etmemelidir. Güzel ahlâk ile süslenmeli, İslam dininin şânını, şerefini herkese göstermelidir...

Sual: Hasta bir kimsenin, doktora gitmesi, ilaç almasının yanı sıra, sadaka vermesi, dua etmesi, hastalığının iyi olmasında faydalı olur mu?
Cevap: Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, her şeyi bir sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak lazımdır. Her şeyin yaratılmasında müşterek olan manevi sebep, sadaka vermek, yetmiş kerre “Estağfirullah min külli mâ kerihallah” duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Peygamber efendimiz; (Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız, ölüme çare yoktur) ve (Hastalıkların başı, çok yemektir. İlaçların başı, perhizdir) ve (Hastalarınızı, sadaka vererek tedavi ediniz!) buyurdu.

Gafletle edilen dua kabul olmaz
Sual: Kalben değil de, sadece dil ile söylenerek yapılan duaların faydası olmaz mı?
Cevap:
Allahü teâlâ, dua etmeyi ve dua edeni sever. Peygamber efendimiz de;
(Dua etmek, ibadettir) buyurmuşlardır.

Duanın ve her zikrin sessiz olması efdaldir. Dua etmenin de şartları vardır. Önce, günahlarına pişman olup, tövbe etmeli, istiğfar okumalı, sadaka vermeli, imanını ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak düzeltmeli, duanın kabul olacağına inanmalı, yüzü kıbleye karşı oturup, önce hamd ve salevat okumalı. Duayı üçten fazla söylemeli. Kabul olmadı diyerek, ümit kesmemeli, kabul oluncaya kadar, uzun zaman tekrar etmelidir. Haram yememeli, içmemeli, haram söylememelidir. Haram işlemek, kalbi bozar. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Çok istiğfar okuyunuz! İstiğfar duası okumaya devam edeni, Allahü teâlâ hastalıklardan, her dertten korur. Hiç ummadığı yerden rızıklandırır.)

Duaların kabul olması için, okuyanın Müslüman olması, günahlarına tövbe etmesi, manasını bilerek, inanarak söylemesi lazımdır. Kararmış kalple yapılan dua kabul olmaz. Beş vakit namaza devam edenin kalbi temizlenir. Kalp söylemeden yalnız ağız ile yapılan duanın faydası olmaz. Dua ederken, kalp uyanık olmalı, kabul edileceğine inanmalıdır. Söylediğinden haberi olmayan gâfilin duası kabul olmaz. Kur’ân-ı kerim okunan yere, rahmet iner. Bu zaman yapılan duanın kabul olması çok umulur. Hadis-i şerifte;
(Duanın kabul olması için, iki şey lazımdır: Birincisi, duayı ihlas ile yapmalıdır. İkincisi, yediği ve giydiği helalden olmalıdır. Müminin odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı duası, hiç kabul olmaz) buyuruldu.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri;
“Yalvararak, ağlayarak ve sığınarak, kırık kalple Allahü teâlâdan af ve afiyet dilemelidir. Duanın kabul olunduğu anlaşılıncaya ve fitneler kalmayıncaya kadar, böyle dua etmelidir” buyurmuştur.

Mübarek gecelerde, cuma günü ve gecesinde, seher vaktinde, Allah yolunda cihad ederken, her namazdan sonra, yağmur yağarken, Kâbe-i muazzamayı görünce, zemzem suyu içince yapılan duaların kabul olduğu kitaplarda yazılıdır. Musibet anında yapılan dua da müstecabdır. Rahat ve huzur zamanlarında çok dua edenin, dert ve bela zamanlarındaki duaları çabuk kabul olur.

Sual: Yapılan duanın kabul olması için en çok neye dikkat etmelidir?
Cevap:
Duanın kabul olması için helal yemelidir. Haram lokma yiyenin duası kırk gün kabul olmaz. Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri;
-Ya Resûlallah, dua buyurun da, Allahü teâlâ, benim her duamı kabul etsin, diye arz edince, Resûlullah efendimiz;
-Duanın kabul olması için, helal lokma yiyiniz! buyurdu. Bir hadîs-i şerifte de;
(Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua, nasıl kabul olunur?) buyuruldu.

Sual: Duayı, yalnız namazlardan sonra toplu olarak mı yapmalıdır veya her zaman yalnız olarak da dua edilebilirse nelere dikkat edilmelidir?
Cevap:
Duayı yalnız namazlardan sonra veya belli zamanlarda yapmak ve belli şeyleri ezberleyip okumak, şiir okur gibi dua etmek mekruhtur. Dua bitince, elleri yüze sürmek sünnettir. Resulullah efendimiz, tavaf yaparken, yemek yedikten sonra ve yatarken de dua ederdi. Bu dualarında kolları ileri uzatmaz ve ellerini yüzüne sürmezdi. Duanın ve her zikrin sessiz olması efdaldir. Duaları ve istiğfarı, abdestli okumak müstehabtır. Bazılarının yaptıkları gibi, raksetmek, dönmek, el çırpmak, def, dümbelek, ney, saz çalmak söz birliği ile haramdır. Cemaatin imam ile birlikte, sessizce dua etmeleri efdaldir. Ayrı ayrı dua yapmaları ve dua etmeden kalkıp gitmeleri de caizdir.

Sual: Kitaplarda belli vakitlerde okunması bildirilen sure ve duaları, bildirilen o vakitlerde mi okumak gerekir?
CEVAP
Bu konuda Abdullah-i Dehlevî hazretleri buyuruyor ki:
“Peygamber efendimizin bildirdiği âyet-i kerîmeleri ve duaları, belli vakitlerinde okumalıdır. Bunlar ve nafile namazlar, ihlas ile, huzuru kalb ile okunmazsa, sahih olmazlar, faydaları olmaz. Bunun için, bizler, farzlardan ve müekket sünnetlerden başka hiçbir şey okumayıp, nafile ibadet yapmayıp, önce her an Allahımızı zikrederek ve haramlardan sakınarak, kalblerimizi ve ahlakımızı temizlemeye çalışmalıyız!

Zamanımızda, her yeri küfür, inkâr, fısk ve bidat kapladı. Bu zamanda, Allahü teâlânın, her an hazır ve nazır olduğunu kalbe yerleştirmek çok güçleşti. Fakat, kalb hastalığından kurtulmaya yine çalışmak lazımdır. Bir kuş, semaya, göğe çıkmak için uçar da, semaya kavuşamazsa da, diğerlerinden yüksek olur ve kedilerin şerrinden azat olur, kurtulur.”