Abdülmecid Han
Osmanlı padişahlarının otuz birincisi ve İslam halifelerinin doksan altıncısıdır. Sultan ikinci Mahmudun oğludur. Sekiz oğlundan dördü padişah oldu. 1823 de doğdu. 1839 da padişah oldu. 1861 de vefat etti. Sultan Selim camii bahçesindedir.
Abdülmecid hanın büyük bir hatası, memlekete ve bütün İslamiyet'e çok ağır zararı dokunan, af edilmez bir kabahati olmuştur. Öyle bir hata ki, Osmanlı tarihinde korkunç bir dönüm noktası yapmış, bu koca İslam devletinde bir (yok olma devri)nin başlamasına sebep olmuştur. Masonların, İslam düşmanlarının örtbas etmek istedikleri, gençlerden saklamaya çalıştıkları bu hata, saf, temiz kalbli hakanın, azılı ve sinsi İslam düşmanı olan İngilizlerin tatlı dillerine aldanarak, İskoç masonlarının yetiştirdikleri cahilleri işbaşına getirmesi, bunların devleti içerden yıkmak siyasetlerini hemen anlayamamasıdır.
İngilizlerin Osmanlı devletine karşı korkunç saldırıları ve başarıları sultan Abdülmecid hanı aldatmakla başladı. İslamiyet'i yıkmak için İngiltere’de kurulmuş olan (İskoç mason teşkilatı)nın kurnaz üyesi Lord Rading İstanbul’a İngiliz sefiri olarak gönderildi. 1834 senesinde Paris’te ve sonra Londra’da Osmanlı sefiri bulunan Mustafa Reşid paşa, aldatılmış, mason yapılmıştı. Bunun sadrazam yapılması için, Lord Rading sultana çok dil döktü. (Bu aydın, kültürlü ve başarılı veziri sadrazam yaparsanız, İngiltere imparatorluğu ile Devlet-i aliyye arasındaki bütün anlaşmazlıklar kalkar. Devlet-i aliyye ekonomik, sosyal ve askeri sahalarda ilerler) diyerek halifeyi aldattı.
1846 da sadrazam olan paşa, iş başına gelir gelmez, hariciyye nazırı iken, Rading ile el ele verip, hazırlamış olduğu, (Tanzimat) kanununa istinat ederek, büyük vilayetlerde mason locaları açtı. Casusluk ve hıyanet ocakları çalışmaya başladı. Gençler, din cahili olarak yetiştirildi. Londra’dan alınan planlarla bir yandan idari, zirai, askeri değişiklikler yaptılar. Bunlarla gözleri boyadılar. Öte yandan da, İslam ahlakını, ecdat sevgisini, milli birliği parçalamaya başladılar. Yetiştirdikleri kimseleri işbaşına getirdiler. Bu senelerde Avrupa’da, fizik, kimya üzerinde dev adımlar atılıyor. Yeni buluşlar, ilerlemeler oluyor. Büyük fabrikalar, teknik üniversiteler kuruluyordu. Osmanlılarda bunların hiçbiri yapılmadı. Hatta, Fatih devrinden beri medreselerde okutulmakta olan fen, matematik derslerini büsbütün kaldırdılar. Din adamlarına fen bilgisi lazım değildir diyerek, kültürlü, bilgili âlimlerin yetişmelerine mani oldular.
Sultan Abdülmecid han zamanında dünyada iki büyük İslam devleti vardı. Biri Osmanlı devleti, ikincisi Hindistan’daki Gürganiyye hükümdarlığı idi. Her iki devletin sultanları, İslam dininin bekçisi idiler. İslam düşmanı olan İngilizler, bu iki bekçiyi yok etmek için, çok kurnaz planlar hazırlamıştı. Önce, Gürganiyye devletini parçalamaya karar verdiler. Böylece, Asya’daki Müslümanları başsız bırakacak, hem de Hindistan’ın hazinelerine, ticaretine hakim olacaklardı. Fakat, Osmanlıların buna mani olmasından korkuyorlardı. Bunun için Osmanlıları Ruslarla savaştırmaya çalıştılar. Avusturya ve Prusya, Osmanlı-Rus savaşının önlenmesini istediler. Rusya da bunu kabul etti. Fakat İngilizler, Reşid paşayı savaş etmeye teşvik ettiler. Yardım edeceklerine, zafer kazanacağına, böylece Osmanlıların bir numaralı adamı olacağına inandırdılar.
Reşid paşa, Osmanlı devletinin başına geçeceğinin çılgınlığı içinde, İngilizlere maşa oldu. 1853 de, Bab-ı alide yüzaltmışüç (163) kişi topladı. Rusya’ya savaş açılmasına karar verdi. Sultan Abdülmecid hanı da, tuzağa düşürüp, tasdik ettirdi. Rusya’ya savaş ilan edildi. Osmanlı devletinin başını derde sokan İngilizler, Hindistan’daki facia ve felaketlere başladılar. 1857 de, Delhi’de, büyük ihtilal çıkardılar. İkinci Bahadır şahı, oğulları ile birlikte Kalküteye götürüp hapis ettiler. Gürganiyye devleti yıkıldı. Hindistan’ın ilerde, İngiliz imparatorluğuna katılması için, birinci adım atılmış oldu. İngilizler, Rus çarı birinci Nikola’nın Kudüs’te katoliklere karşı ortodoksları ayaklandırdığını ileri sürerek, Rusların Akdenize inmesini hiç istemeyen Fransa imparatoru üçüncü Bonapartı da, Türk-Rus Kırım Harbine sürüklediler. Kendi çıkarları için yaptıkları bu işbirliği, Türk milletine Reşid paşanın diplomatik zaferleri olarak tanıtıldı.
Düşmanların bu yaldızlı reklamlar ve sahte dostluklarla örtmeye çalıştıkları imha hareketlerini, herkesten önce anlayan sultan, çok zaman sarayında hüngür hüngür ağlardı. Memleketi, milleti kemiren düşmanlara karşı koymak için tedbirler arar ve Allahü teâlâya yalvarırdı. Bu sebeple, Reşid paşayı, birkaç kere sadrazamlıktan uzaklaştırdı ise de, kendisine (koca), (büyük) gibi isimler takan bu kurnaz adam, rakiplerini devirip, tekrar iş başına gelmesini becerirdi. Ne yazık ki, sultan kederinden tüberküloza yakalanıp genç yaşında öldü. Sonraki senelerde devlet koltuklarını kapışan, üniversite öğretim üyeliklerine, mahkeme başkanlıklarına getirilenler, hep Mustafa Reşid paşanın yetiştirmeleridir. Böylece (Kaht-ı rical) devri açılmasına ve Osmanlılara (Hasta adam) denilmesine sebep olmuştur.
Abdülmecid han, 1840 da ilk olarak kağıt para çıkardı. 1844 de (Mecidiyye) köprüsü yapıldı. Şimdi Galata köprüsü deniliyor. 1992 de yeniden yapıldı. 1849 da Beşiktaşla Ortaköy arasında (Küçük Mecidiyye) camiini ve Ortaköy iskelesi yanında (Büyük Mecidiyye) camiini yaptırdı. 1860 da Maçka ile Nişantaşı arasındaki (Teşvikiyye camii)ni yaptırdı. 1852 de (Şirketi Hayriyye) denilen boğaziçi vapurları işletilmeye başlandı. 1861 de Aydın demir yolu yapıldı. 1854 de deniz altı telgraf hattı döşetti. 1856 da arazi kanunu çıkardı. 1858 de belediye teşkilatı kurdu. 1860 da ticaret kanunu yaptı.
Abdülmecid hanın validesi (Bezmi Alem) sultan, 1845 de Yenibahçede Guraba hastanesi ve Dolmabahçe sarayı önünde deniz kenarında (Valide camii) ve Bakırcılarda Bayezid kulesi önünde büyük sultani lisesi ve daha birçok mescid, çeşme yapmıştır. Dolmabahçe denilen yer, 1614 de, birinci Ahmed hanın emri ile dolduruldu. Bir tepeyi denize doldurdular. Dolmabahçe iskelesini birinci Abdülhamid han yaptı. Dolmabahçe sarayını birinci ve ikinci Mahmud hanlar ahşap olarak yapmışlardı. 1853 senesinde Abdülmecid han, bunların yerine, şimdiki muhteşem sarayı yaptırdı. Beşmilyon altın liraya mal oldu. Bu kadar çok para, milletin cebine girmiş oldu. Binlerce ailenin yüzü güldü. Ayrıca, memlekete, çok kıymetli ve tarihi bir sanat eseri kazandırmış oldu. Sulh ve terakki sağladı. Hicazda ve Anadoluda çok eserler yaptı.
İslam düşmanları, Osmanlı halifelerine çirkin iftiralar yaptıkları gibi, bu mübarek zata da, leke sürmeye çalışıyorlar. Memleketin her tarafında ve hele Mekke’de, Medine’de yaptırdığı, görülmemiş güzel sanat eserlerine, israf yaptı diyorlar. İçki içerdi diyorlar. Sultan ikinci Selim hana ve Yıldırım sultan Bayezide de böyle iftira ettiler. Hiçbir vesikaya dayanmayan bu sözlere saf Müslümanlar da inanıyor. Yeni tarih kitaplarına bile yazıyorlar. Halbuki Osmanlı padişahlarının hepsi, her işlerinde İslamiyet'e uyar, yüksek âlimlerin fetvaları ile hareket ederlerdi. Hepsi salih, dindar, mübarek insanlardı. Herbiri İslamiyet'e çok hizmet etti. İkinci Selim hanın Edirne’de yaptırdığı büyük Selimiyye camii, düşmanlarına açık cevap vermekte, iftiralarını yalanlamaktadır. Din düşmanları, iyileri kötülemekte, kötüleri, dinsizleri övmektedir.