Halife seçiminde şu'ra ve tayin usulü
Sual: Osmanlılarda halife seçimi dine aykırı değil mi idi? Halifenin oğlunu tayin etmesi saltanat değil midir? Niye Hazret-i Ömer gibi şu'raya havale edilmemiştir?
CEVAP
Osmanlıların halife seçme usulü, Hazret-i Ebu Bekir'in ictihadına göre idi. O tayinle yerine halife seçmiştir. (Yerime Ömer halife olsun) demiştir. Hazret-i Ömer de, yerine tek kişiyi seçmek istemiştir; (Eğer Ebu Ubeyde bin Cerrah hayatta olaydı, onu halife tayin ederdim. Çünkü Resulullah ona “Ümmetin emini” buyurmuştu) demiştir. Bu da gösteriyor ki, halife kendisinden sonrakini tayin edebilir. Yine Hazret-i Ömer’e, oğlunu halife bırakmasını istediklerinde Hazret-i Ömer, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur. Oğuldan halife olmaz veya tayinle halife olmaz dememiştir. Zaten böyle bir şey uygun olmasaydı, her biri bir Müctehid olan eshab-ı kiram, yerine oğlunu halife yap diye teklif etmezlerdi.
Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde açıkça bildiriliyor. Peygamber efendimiz ayrıca bazılarına (Sen Cennetliksin) diye ikramda da bulunmuştur. Aşere-i mübeşşere denilen on zatın da, ikram olarak ismen Cennetlik olduğu bildirilmiştir. Hazret-i Ömer, şu’raya Cennetle müjdelenenleri seçmiştir. Şu’raya seçilenler şunlar idi:
1- Osman bin Affan,
2- Ali bin Ebi Talib,
3- Talha bin Ubeydullah,
4- Zübeyr bin Avvam,
5- Sad bin Ebi Vakkas,
6- Abdurrahman bin Avf.
Aşere-i mübeşşereden ikisi (Hazret-i Ebu Bekir ile Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri) vefat etmişti. Biri kendisi, öteki de Said bin Zeyd idi. Hazret-i Ömer, bu zatı, amcasının oğlu olduğu için şu'raya dahil etmemişti. Hatta kendi oğlunu, halife olmamak şartı ile, şu’rada oy kullanmak için seçmişti.
Hazret-i Ömer, ictihadına göre aranılan şartlara haiz birini tam seçemediği için halife işini şu'raya havale etmiştir. İctihadında aradığı şartlar tam yerine gelse idi, Hazret-i Ebu Bekir gibi o da birini tayin ederdi. Nitekim hayatta olsaydı bu ümmetin emini Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretlerini halife tayin edeceğini bildirmişti.
Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir'in ictihadına uyup, onun tayin usulünü kabul eden Osmanlı sultanlarına dil uzatmak doğru olmaz. Osmanlı sultanları şehzadeleri özel eğitimle yetiştiriyorlardı. Rastgele bir oğlunu yerine tayin etmiyordu.
Hazret-i Ebu Bekir'in üstünlüğü ile ilgili üç hadis-i şerif meali:
(Ebu Bekir, insanların en üstünüdür. Yalnız Peygamber değildir.) [Deylemi]
(Ebu Bekir’i sevmek ve ona şükretmek her mümine vacibdir.) [Deylemi]
(Cebrail aleyhisselama, Ömer’in üstünlüklerinden sordum. Onun kıymetini, Nuh aleyhisselamın Peygamberlik zamanı kadar [950 yıl] anlatsam, bitiremem. Bununla beraber, Ömer’in bütün kıymetleri, Ebu Bekir’in kıymetlerinden biridir, dedi.) [Ebu Ya’la]
Böyle bir zatın usulünü uygulayan Osmanlıyı tenkit etmek çok yanlıştır.
Halife seçmek
Sual: Hazret-i Ebu Bekir’in, kendisinden sonra gelecek halifeyi seçmesi, eğer dinimizin emri ise, niye Hazret-i Ömer, bir halife seçmeyip de, bu işi şûraya havale etmiştir?
CEVAP
Dinimizin emri ictihad etmektir. Her halife, nasıl ictihad ederse, o ictihadı sahih olur. Yerine birini seçme yetkisi olduğu gibi, şûraya da havale etme yetkisi vardır.
Hazret-i Ömer’in, kendisinden sonra gelecek olan halifeyi seçme yetkisi varken, o, bu yetkisini kullanmamıştır. Oğlunu halife bırakmasını istediklerinde, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur. İsteseydi halife seçerek, oğlunu da kendisi gibi kurban ederdi. Yani halife seçerdi. Mesuliyeti çok diye, oğlunu halife olarak tayin etmeyip, bu önemli vazifeyi şûraya havale etmiştir.
Yaralanıp şehit olmadan önce, Hazret-i Ömer, (Ebu Huzeyfe'nin azatlı kölesi Sâlim olsaydı, hilâfeti şûraya havale etmez, onu halife yapardım) buyurmuştur. (Hindiyye)
Osmanlı halifeleri de, Hazret-i Ebu Bekir’in usulüyle kendilerinden sonra gelecek halifeleri tayin etmişlerdir. (Osmanlının halife tayin usulü saltanattır) diyerek Osmanlı halifelerine dil uzatanlar, Hazret-i Ebu Bekir’e de dil uzatmış oluyorlar.