* Allah ist, gam nist. (Allah var, gam yok)
* Allah bes, baki heves (Allah var gerisi boş. Allah bize yetişir, başka şeye ihtiyaç yok)
* Gece gökyüzüne bakınca parlayan yıldızları görürsünüz. Gökteki melekler de dünyaya nazar ediyorlar ve dünyayı karanlık, zulmet içinde görüyorlar. Yalnız, Ehl-i sünnet itikâdına uygun olan müminleri, karanlık gecedeki yıldızlar gibi görüyorlar.
* Müslüman müslümanı çok sevmeli, hiç üzmemeli. Din kardeşini kendisine tercih etmeli. Bunu yapmadan bir yere varılmaz. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama, (Dostlarımı sevmedikçe, düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe benim için bir şey yapmış olmazsın) buyurdu.
* Bir hadis-i şerifte, (Bir kişi borçlu olsa ve vermek azminde olsa, Allahü teâlânın yardımı onunla beraberdir) buyuruluyor. Borcunu ödeyebilmesi için, Melekler o kimse için dua ederler. Melekler günahsız oldukları için duaları kabul olur.
* Büyüklerin yükünü alanın yükü alınır. Büyüklerin yükü, onları üzmemekle, yük olmamakla, verilen görevi tam yapmakla ve israf etmemekle alınır. Firavunun çok kötülüğü vardı. Ama Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, onu kötülerken “israf edici” kötü sıfatı ile bildiriyor. İsraf etmemeli. İsraf eden şeytanın arkadaşı olmuş olur.
* Gök her yerde mavi, Müslüman da, her yerde Müslümandır. İhlaslı da her yerde ihlaslı olur.
* İdareci yükünü dağıtmalı, emri altındakilere durumlarına göre uygun görevler vermeli. Tek kişide bütün yük toplanmaz. Tek kişide bütün iş, yük toplanırsa, altından kalkılamaz, işler tıkanır.
* Her işi ben yapacağım diyen idareci kötü bir yöneticidir. Yöneticinin işi olmaz. İşi olmaz demek, iş yapmaz, işleri takip etmez demek değildir. O, teferruatla, ayrıntı ile uğraşmaz, her şeye karışıp bunaltmaz, işe yön verir, bu yönde gidilmesini temin eder.
* Kendisine dinini imanını öğreten, ehli sünnet itikadı üzere yetiştiren anne babasını üzen, rıza ve dualarını almayan, ölene kadar başını secdeden kaldırmasa bile Cehennemden kurtulması çok zordur.
* İslam âlimlerini tanıyan ve yollarında olana her şey verilmiştir. Ne kadar şükretse azdır. Allahü teâlâ onu hayvan değil insan, kâfir değil Müslüman olarak yaratmıştır ve Ehl-i Sünnetin içinde de büyüklerin yolunu tanımak nasip etmiş, verilmedik bir şey bırakmamıştır.
* Çok şey bilmek insanı kurtarmaz, şeytan da âlimdi, ilim vardı ama ihlas yoktu.
* Allahü teâlâ bir kuluna hayır murat ederse, onu sevdiği bir kuluna tanıtır. O büyükleri tanımak bu ömrün en kıymetli sermayesidir.
* İnsan güzel bir şeyin tekrarını arzu ederse, salevat-ı şerife okusun.
* Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğine alamet ikidir:
Birincisi, ona tam iman etmiş olmak;
İkincisi, onun kullarına hizmet etmek.
* Büyüklerin bütün kararları tam isabetlidir. Çünkü onlar dünyaya değil, ahirete bakarak karar verirler. Yani bu karar yüzünden ahirette o şahsın başına ne gelecek, ona bakarlar. Nimet gelecekse evet derler, sıkıntı gelecekse hayır derler.