Ateşte sonsuz yanmak ne demek?
İmanı olmayan kimsenin Cehennem ateşinde sonsuz yanacağını Peygamber efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lazımdır.
Ateşte sonsuz yanmak ne demektir? Herhangi bir insan sonsuz olarak ateşte yanmak felaketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lazım gelir. Bu korkunç felaketten kurtulmanın çaresini arar. Bu ise, çok kolaydır. Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muhammed aleyhisselamın Onun son peygamberi olduğuna ve Onun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak, insanı bu sonsuz felaketten kurtarmaktadır. Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun için böyle bir felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulma çarelerini aramıyorum derse, buna denir ki: İnanmamak için elinde senedin, vesikan var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana mani oluyor?
Elbet vesika gösteremeyecektir. Senedi, vesikası olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir. Milyonda, milyarda bir ihtimali olsa da, sonsuz olarak ateşte yanmak felaketinden sakınmak lazım olmaz mı? Azıcık aklı olan kimse bile, böyle felaketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmak çaresini aramaz mı? Akıbetini düşünmeyen kimseye nasıl akıllı denir ki?
Lokman Hâkim oğluna şöyle dedi: Ey oğul! Ateş gelirken ondan nasıl emin olunur? Dünyadan ayrılmak muhakkak iken, ona nasıl meyledilir? Ölüm nasıl akıldan çıkar? Onun geleceğinden asla şüphe edilmez. Nasıl uyku varsa, ölüm de vardır. Uyuyan uyanabilir; fakat ölen uyanamaz. Dirilerek uyanınca da iş işten geçmiş olur.
Allahü teâlâ, cesaret ve atılganlıkla günah işleyip de; O bizi affeder diyen kullarını sevmez. Günahları küçük görmekten daha zararlı bir şey yoktur. Günahların küçüklüğünü değil de, kimin koyduğu yasakları çiğnemekte olduğunu düşünüp, hayâ etmelidir.
Hak teâlânın sevdiklerinin yolunda olmakla dünyaya düşkün olmak, bir arada bulunmaz. Bu yolda bulunan bir kimsenin kalbinde, dünyanın zerre kadar kıymeti bulunursa, yağdan kıl çıkması gibi, kolayca bu yoldan çıkar. Allahü teâlâ, dünyayı elimizle terk etmeyi değil, kalbimizle terk etmeyi ister ve beğenir.
İşlediğimiz taat ve ibadetleri beğenmemeliyiz. O taat bize hoş gelmemeli, bir lezzet aramamalıyız. İbadetini beğenmek, ucub olur. Yalnız Allahü teâlânın emri olduğu için, buyurulduğu gibi, yani ilmihal kitaplarında bildirdiği gibi yapmalı. Yaptığımız ibadeti Hak teâlâya ısmarlamalı ve kendi beğenmemizi, şeytanın yüzüne çarpmalıdır!