İnsanoğlunun şerefi ilimledir
Ahirette, her incinin bir sedefi vardır. Her şeyin kendi haline göre bir şerefi, değeri vardır. İnsanoğlu da, kendisinde ilim bulunan bir sedeftir. Onun şerefi de, ilimledir. İlmi olmayan kimse, cahillik içinde kalır, muhabbet şerbetini içemez, vilayet libasını [evliyalık elbisesini] giyemez. Allahü teâlâ, cahili kendine dost edinmez.
İlim, çok tekrar ve fazla müzakereyle ele geçer. Ayrıca bunun için, az uyumalı ve Allahü teâlânın yardımını talep etmelidir. Âlemlere rahmet olan Resulullah efendimiz buyuruyor ki: (Geceleyin Allahü teâlânın korkusundan ağlayan göze, ateş dokunmaz.)
Bir kimse, kırk gün Allah için ihlâsla sabahlasa, hikmet pınarları zahir olup, kalbinden lisanına akar. Peygamber efendimiz, (Mümin, gece çok ağlar, gündüz çok tebessüm eder) buyurdu.
Allahü teâlâya ilimsiz ibadet eden kimse, değirmene bağlı merkep gibidir. Gün boyunca yürür, fakat hep aynı yerindedir. Cahil de böyledir. Cehaletle, Allahü teâlâya pek çok ibadet eder; fakat bu ibadeti, onun Allah indinde yakınlığını arttırmaz. Kul, ibadetini cehaleti yüzünden emre uygun olarak yapamaz. Dolayısıyla, boşu boşuna yorulmuş, meşakkat ve zahmet çekmiş olur. Bir iş, ancak, emredildiği şekilde yapılırsa ibadet olur. Bu da, ancak ilimle bilinir. Peygamber efendimiz, (İlim öğrenmek, kadın erkek, her Müslümana farzdır) buyurdu. Bu, sahibinin imanını, tevhidini, amelini sahih kılan, mutlaka bilmesi lazım olan ilim, yani ilm-i hal bilgisidir. İnsanı tevhide, doğru imana, yani Ehl-i sünnet itikadına ulaştırmayan her ilim, batıldır. Bu sebeple, ibadetler, ancak ilimle doğru yapılabilir.
İbadetlerden lezzet alamamanın sebeplerinden biri de, haram ve şüpheli yemeklerdir. Eğer yenilen lokma haram veya şüpheliyse, ondan hırs, şehvet, haset, düşmanlık ve riya doğar. Şüpheli yiyen kimse, Allahü teâlâya giden yolu doğru olarak bulamaz. Haram yiyene ise, o yol kapanır. İsraf edenin de, kalbi kararır. Allahü teâlâdan gafil olarak yiyenin ise, kalbine kasvet gelir, ömür boyu yaptıkları boşa gider.
Şükür, nimeti bilmenin ismidir; zira şükür, nimeti vereni bilmeye götürür. Bundan dolayı Kur’an-ı kerimde, İslam ve imana, şükür ismi verilmiştir.
Biz, Allahü teâlâya kulluk için, ibadet etmek için yaratıldık.
İki huy müminde bir araya gelmez; cimrilik ve kötü ahlak.
Sabrın alameti; şikâyeti terk, musibet ve sıkıntıları gizlemektir.