Edeb haddini bilmektir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir kimsenin, büyük bir zata talebe olabilmesi için iki özelliği olması gerekir:

1- Edeb ve saygı: İster yanında olsun, ister uzakta olsun, ister hocası vefat etmiş olsun, hocasını üzecek, gücendirecek her hareketten, her işten ve her sözden şiddetle kaçınmalıdır. Onun bildirdiklerini ve onu sevindirecek her şeyi ihlâsla yapmalıdır.

2- Tevazu: Bir talebe, dünyalık olarak, ne kadar şöhret ve servet sahibi olursa olsun, aslını kaybetmeden tevazu içinde olmalıdır.

Demek ki talebelik, Allahü teâlâya karşı, Peygamber efendimize karşı, hocasına karşı, komşusuna karşı, ailesine karşı, kardeşine karşı, arkadaşına karşı yani herkese karşı edebli olmaktır. Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Bizim yolumuzun başı edeb, ortası edeb, sonu yine edebdir. Hiç bir edebsiz, Allah dostu olamaz) buyuruyor. Peki, edeb nedir? Edeb haddini bilmektir.

Şah-ı Nakşibend hazretleri cenab-ı Hakka tam 15 gün yalvardı. Talebeleri merak içinde beklediler. Sonra buyurdu ki:
— Duam kabul oldu, elhamdülillah
.
Allahü teâlâya ne dua ettiniz, ne kabul oldu, diye sordular.
— Bizi sevenlerin, yolumuza muhabbet besleyenlerin hepsinin mutlak affolmasını istedim ve bu yola mensup olanların eninde sonunda bu devlete konması için cenab-ı Hakka yalvardım ve elhamdülillah duam kabul oldu.
Peki, efendim, bu yol nasıl bir yol ki mutlak kavuşturucudur? Bu yolun esası nedir?
— Esası sohbettir. Biz, kendimize verilen görevi yapalım yeter, gerisine hiç karışmak gerekmez. Bir de birbirinizi kırmayalım, üzmeyelim. Birbirimizi sevmeliyiz.

Servetle şöhret, birer tuzaktır, nefse pek hoş gelir. İnsanlar ele geçirdikleri dünyalıklar sebebiyle, bu servet ve şöhret düşkünlüğü yüzünden, belirli bir seviyeye gelmeye çalışırlar. Gelince de, ondan sonra artık geriye inemezler.

Eskiden büyükler talebelerine şöyle derlerdi:
Bir dünya ehliyle karşılaşırsanız, yolunuzu değiştirin. Aynı köydeyse başka yere hicret edin. Aynı mahalledeyse başka mahalleye gidin, kalbiniz meyleder.

Bu yol, çok hassas ve ince bir yoldur. Bu yolda en çok dikkat edilecek şey, yüksek mevki sahipleriyle ve dünyaya düşkün olan zenginlerle fazla dostluk kurmamalı; çünkü önce kalbi meyleder, sonra aklını kaybeder.