İlk kıyas yapan
Sual: Dinî konuda yorum ve kıyas yapabilir miyiz? İlk kıyası kim yapmıştır?
CEVAP
Eskiden müctehid imamlar, usulüne uygun kıyas yapıyorlardı. Yani dinin emirlerini açıklıyorlardı. Günümüzde müctehid olmadığı için dinde yorum ve kıyas yapmak çok tehlikelidir. Bugünkü kıyaslar, dini değiştirmek olur. Binlerce farklı görüşlerin meydana çıkmasına yol açar. Dinde anarşi meydana gelir. Zaten günümüzde, eski âlimlerin hata ettiği söylenerek, her gün dinî bir mesele sorgulanarak bu anarşi körüklenmektedir. Piyasada birbirini tutmayan binlerce kitap vardır. Hepsi de, yanlış kıyas ve yorumlardan meydana çıkmıştır. İbni Abbas hazretleri, (İlk kıyas yapan İblis’tir. Kıyası da yanlıştır. Kendi görüşüyle dinde kıyas yapan, şeytanın dostu olur) buyuruyor. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, İblis’e “[Âdem aleyhisselam istikametinde bana] secde et emrime, niçin uymadın?” buyurunca, İblis, “Ben, ondan hayırlıyım, çünkü beni ateşten, onu [Âdem aleyhisselamı] çamurdan yarattın” dedi.) [Araf 12]
İblis, ateşin, topraktan daha hayırlı olduğunu sanmış, yanlış kıyas yapmıştır. Hâlbuki Allahü teâlâ, toprağı ateşten üstün yaratmıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kendi görüşünüze göre dinde kıyas yapmayın! Çünkü din, kıyas kabul etmez. İlk kıyas yapan İblis’tir.) [Deylemi]
(Dini akılla ölçmek kadar zararlı şey yoktur. Böylece helâle haram, harama da helâl denmiş olur.) [Taberani]
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dinin hükümlerini kendi aklıyla anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, peygamberliğe inanmamış olur. Onunla konuşmak akıl işi değildir. (1/214)
İbadetlerde kıyas
Sual: Birbirine çok benzeyen iki dinî meseleyi birbirine kıyas edip, bir hükme varabilir miyiz?
CEVAP
İki mesele birbirine çok benzese de, biz kıyas edemeyiz. Kıyası ancak müctehid âlim yapar. Müctehid âlim de, nassa dayanır. Nassız kıyas olmaz. İmam-ı a’zam hazretleri, buna şu üç örneği veriyor:
1- Namaz, oruçtan daha önemli iken, hayzlı kadın kılmadığı namazları kaza etmez, fakat tutmadığı oruçları kaza eder. Kıyasla olsaydı, namazlar kaza edilir; oruçlar kaza edilmezdi.
2- İdrar, meniden daha pistir, idrar çıkınca abdest almak yeter, meni çıkınca gusül de gerekir. Kıyasla olsaydı, meni çıkınca değil, idrar çıkınca gusletmek gerekirdi.
3- Kadın, erkeğe göre daha zayıftır; ama dinimize göre mirasta kadın, erkeğin yarısını alır. Eğer kıyasla olsaydı, bunun tersi olurdu. Kadın zayıf olduğu için, ona iki, erkeğe bir hisse verilirdi.
Birkaç örnek daha:
1- İmamın okuduğu Fatiha’ya âmin demek namazı bozmazken, başkasının okuduğu Fatiha’ya âmin demek bozar.
2- Namazda birinin emriyle sağa sola gitmek namazı bozar, fakat biri, kıbleye tam duramamışsa, bunu gören birinin (Biraz sağa, biraz sola dön) sözüne uyarsa namazı bozulmaz.
3- Kıbleye doğru namaz kılmak farzdır, fakat bir kimse, gerekli araştırmayı yaparak tam ters yöne dursa, namazı sahih olur. Araştırmadan kıbleye doğru dönüp kılsa, namazı sahih olmaz.
4- Oruçlu biri, imsak vaktinden önce veya sonra ihtilam olsa, herhangi bir sebeple yıkanamasa, tuttuğu oruç sahih olur. Cünüp durma, namaz kılamama günahı ayrıdır. Böyle sebeplerle cünübün oruç tutması sahih olduğu hâlde, hayzlının oruç tutması haram olur.
5- Bir salih mümin deniz üstünde yürüse keramet ehli denir, fakat bunu fâsık veya kâfir yaparsa, onun yaptığına keramet denmez, istidraç veya sihir denir.
Hazret-i Ali de, (Din, nakle dayanır. Akılla, kıyasla olsaydı, mestin üstünü değil, altını mesh ederdim. Hâlbuki Resulullah mestin üstünü mesh ederdi) buyuruyor.
İslamiyet’te aklın ermediği şey çoktur, ama selim akla uymayan bir şey yoktur. Âhiret bilgileri, Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, aklın çerçevesi içinde olsaydı ve akılla doğru olarak bilinebilseydi, peygamber gönderilmesine lüzum kalmazdı. İnsanlar, dünya ve âhiret saadetini kendileri bulabilir ve hâşâ, peygamberler lüzumsuz gönderilmiş olurdu. (Seadet-i Ebediyye)