İrşâdî manzumesi
Her cihetten münezzehtir Rabbimiz,
Muhtaç değil zaman ile mekâna.
Varları yok, yokları da var eder,
Dilediği şeyler gelir imkâna.
Hayat’tır varlığı, bizle değildir.
Basardır, görmesi, gözle değildir.
Kelamı var ama sözle değildir.
Hiç benzetilemez yaratılana.
Rabbimizden iste, yükselt feryadı,
Herkese veriyor neyse muradı,
Mevla emretmese, sinek kanadı,
Oynatıp da, uçamazdı bir yana.
Hangi şahta vardır böyle bir hüner,
Batıdan doğuya çekmiştir kemer,
Gökte dönüp durur Şems ile kamer,
Yazık olsun onda kusur bulana!
Hakk’ın eseridir yoktur mimarı,
Odur yerin göğün perverdigârı,
Bulutlardan verir bize yağmuru,
Damla damla akar, bağa bostana.
Nasıl yaratılmış yedi kat felek,
Bir ibadet olur bunu düşünmek,
İçleri doludur hesapsız melek,
Tesbih edip yalvarırlar Sübhana.
Kimi gözlerinden akıtır yaşı,
Kimisi secdeye koymuştur başı,
Hiç biri değildir erkek ve dişi,
Yiyip içmez, benzemez hiç insana.
Gökten indirmiştir yüz dört kitabı,
Kime indi şöyle bunun hesabı:
On suhuf Âdem’e kıldı hitabı,
Dostu koyup aldanma sen düşmana.
Elli suhufunu Şit’e indirdi,
Otuz suhufunu İdris’e verdi,
On suhufu Halil’ine gönderdi,
Herkes Mevla birdir diye inana.
Büyük kitaplarsa dört tanedir bil!
Musa’ya Tevrat’tır, İsa’ya İncil,
Allah’ın emriyle indirdi Cibril,
Gaflette olanlar artık uyana!
Zebur’un sahibi Hazret-i Davud,
İnanmayan oldu sanki bir Nemrud,
Kur’an-ı kerimi gönderdi Mabud,
Nebiler Serveri Şah-ı Sultana.
Kelimeler:
Münezzeh: Kusursuz ve hiç bir şeye muhtaç olmayan
Basar: Gören
Şems: Güneş
Kamer: Ay
Perverdigar: Yaratıcı
Felek: Gök
Sübhan: Allah
Suhuf: Forma, küçük kitap