Sordum sarı çiçeğe?

Sordum sarı çiçeğe,
Benzin niye sararmış?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Âhım dağlar eritmiş.

Sizde de ecel varmış,
Ölüm korkusu sarmış,
Çiçek der ki: Ey derviş,
Ölümsüz yer nereymiş?

Sizde var mı yıkılış?
Nasıl geçer kara kış?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Hepsi toprak olurmuş.

Cehennem çok yerilmiş,
Acep nasıl bir yermiş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
O münkirler yeriymiş.

Rabbimiz çok övermiş,
Cennet nasıl bir yermiş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Cennet mümin içinmiş.

Güller sararıp solmuş,
Sordum gül nasıl olmuş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Gül peygamber teriymiş.

Çevreyi fitne sarmış,
Nerede adam varmış?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Adam binde bir imiş.

Kırklar nerden gelirmiş?
Onları kim bilirmiş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Kırklar Allah yâriymiş.

Altın gibi sararmış,
Bu rengi nerden almış?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Rengi Ay’ın nuruymuş.

Sana endam verilmiş,
Ama boynun eğrilmiş,
Çiçek der ki: Ey derviş,
Kalbim Hakk’a doğruymuş.

Adını kimler koymuş?
Anan, atan var mıymış?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Bu ne tuhaf soruymuş.

Mekke’ye kimler gelmiş?
Kâbe’ye kimler girmiş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Kâbe Allah eviymiş.

Sırat kıldan inceymiş,
Üstüne kim post sermiş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Ondan herkes geçermiş.

Yerin niçin öyle taş?
Nedir gözündeki yaş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Hep çilelidir bu baş.

Yunus bahçeye girmiş,
Görmüş seni beğenmiş,
Çiçek der ki: Ey derviş,
Seven koparmaz imiş.

Sanma beni delirmiş,
Beni kimler bilirmiş?
Çiçek der ki: Ey derviş,
Yunus kırklar yâriymiş.

Dedim az gelir misin?
Sen beni bilir misin?
Çiçek der: Derviş baba,
Sen Yunus değil misin?