Yeni yorum olur mu?

Sual: Bir kitapta, (Kur’anın bu yorumu sizi çok şaşırtacak, şimdiye kadar yapılmayan yorumlar yapılmıştır) denilerek, kurulan ruhsal irtibatlarla, Kur’andan yeni bilgiler elde edildiği, bâtınî mânâlardan hareketle, Kur’anın iyi anlaşılmasının hedeflendiği söyleniyor. Bunlar doğru olabilir mi?
CEVAP
Şaşıranlar olabilir, ama bu sapıklıkların hepsini Peygamber efendimiz haber vermiştir. Kur’an-ı kerimin yeni mânâlarının olduğunu söylemek, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, Eshab-ı kiramın tamamını ve bütün İslam âlimlerini cahillikle suçlamak olur. Üç hadis-i şerif:
(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak.) [İbni Asakir]

(Din adamları, ince meseleleri ele alıp, halkı şaşırtacaklar.) [Taberanî]

(Her asır öncekinden daha kötü olur, böylece Kıyamete kadar bozulur.) [Hadika]

Kendi görüşümüze göre tefsir caiz değildir. Üç hadis-i şerif:
(Kur’anı kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa da, muhakkak hata etmiştir.) [Nesaî]

(Kur’ana ehliyeti olmadan mânâ veren, Cehennemde azap görecektir.) [Tirmizî]

(Kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.) [Deylemî]

Kendi görüşüne göre verilen mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan olmadığı için hata olur; mânâ yanlışsa küfür olur. (Berika)

İsmailiye [Bâtıniye] fırkasında olanlar, (Kur’anın zahir mânâsı olduğu gibi, bâtın mânâsı da vardır. Zahir mânâsı, fıkıhçıların kalıplaştırdığı, belli ve sınırlı şeylerdir. Bâtın mânâsı ise Kur’anın iç mânâsı olup uçsuz denizdir) dediler. Zahir mânâyı bırakıp, bâtın dedikleri, kendi uydurdukları şeylere inandılar. Hâlbuki Peygamber efendimiz, Kur'an-ı kerimin zahir, açık mânâsını bildirdi. Zahir mânâyı bırakıp iç mânâ diye bir şeyler uydurmak küfür olur. (Milel ve Nihal)

Bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan muhkem âyetler vardır, diğerleri de müteşabihtir. Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için, onların müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu, ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilir.) [Âl-i İmran 7]

Türedilerin çıkardığı ve Resulullah efendimizin, Eshab-ı kiramın, müctehid imamların bildirdiklerinden farklı olan bilgilere, itibar edilmez.

Laik reformcu
Sual:
(Kur’ansal İlkeler) diye bir kitap elime geçti. Din hakkında kitap yazdığına göre, yazar için, (İyi bir din tahsili yapan ve Arapça bilen biridir) diye düşünmüştüm. Dinden habersizmiş. (Ben din tahsili yapmadım, ama aklımı kullandım. İspanyolca bilirim. Paris kültürüyle yetiştim. 20 yıl profesyonel artistlik yaptım. Laik, çağdaş, akılcı ve Atatürkçüyüm. Dini aslına döndürmeye çalışan cesur bir reformcuyum. Bu ekolün temsilcisiyim. Kur’an meali okuyarak din hakkındaki yeni buluşlarım, çıkardığım harika hükümler, müftülere ve ilahiyat profesörlerine taş çıkartmıştır. Benim en esas hedefim, namaz, oruç, tesettür gibi kemikleşmiş tabuları yıkmak, içkinin, cünüp gezmenin ve kadınlarla beraber olmanın günah olmadığını anlatarak, sadece Kur’ansal ilkelere dayalı gerçek din anlayışını yapılandırmaktır) diyen yazarın maksadı nedir?
CEVAP
Yazar, Kur’ansal ilke adıyla, dinsizliği din olarak takdim etmeye çalışıyor. Adı (Gerçek İslam) olacak, fakat dinle hiç ilgisi olmayacak. Bu feci durum meal okumanın doğal sonucudur. (Yalnız Kur’an) diyenlerin hiçbiri, Kur’ana inanmaz. Çünkü inansalar, Allahü teâlânın Kur’an-ı kerimde defalarca buyurduğu, (Resulüme uyun! Ona itaat bana itaattir.) emrini kabul ederler. Resulullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” 23 yıl yaşadığı İslamiyet’i ölçü alırlar. Kur’an meali okuyan herkes, kendi aklını ölçü alıyor, kendi anladığını doğru sanıyor. Hepsi de farklı farklı görüşler ortaya atıyor. Seadet-i Ebediyye’de buyuruluyor ki:
Din öğrenmek için, Kur’an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsak, bunları kavrayamayız. Yanlış anlayarak dinimizi de, imanımızı da kaybederiz. Ana yuvasından almış olduğu kıymetli imanını kaybeden (Ben çağdaşım) diyen birkaç kimseyle karşılaştım. Bunların küfrüne sebep olan şeyin nasıl meydana geldiğini sordum. Tefsir ve meal okudukları söylediler. Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri, Makamat kitabında, bir halifesinin tefsir yazmasına mani olduğunu yazmaktadır. Görülüyor ki, uydurma yazılan tefsirleri ve tercümeleri bir yana bırakalım, meşhur tefsirler bile, ehlinden başkasına zararlı oluyor.

Ehl-i sünnet âlimleri, tefsir ve hadisten anladıklarını, bizim gibi din cahillerine, açık, kolay öğretmek için, binlerce fıkıh ve ilmihâl kitabı yazmışlardır. İslamiyet’i doğru öğrenmek için, o kitapları okumak lazımdır. (Birgivî V. Şerhi)