Herkesten dua alınmalı
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlânın bize nasıl muamele etmesini istiyorsak, biz de Onun kullarına öyle muamele edelim. Eğer biz Onun kullarına iyilik yaparsak, Cenab-ı Hak’tan iyilik buluruz. Affedersek affediliriz.
Çölde kalmış insanın suya hasreti gibi, herkesten dua almaya bakmalı. Üç kişinin duası kabul olur, reddedilmez: 1- Anne babanın, 2- Misafirin, 3- Mazlumun.
İman çarşıda satılmaz, miras kalmaz. İyiliğe elverişli olmayan kişi, Peygamberi görse de Müslüman olamaz. Allahü teâlâ seçiyor, imanı veriyor, onu dost ediniyor. Müslüman demek, Cenab-ı Hakk’ın seçtiği, dost edindiği insan demektir. Müslümanlara karşı, bunu düşünerek hareket etmeli.
Evliya bir zat, iyi yetiştirdiği bir talebesine, (Seni halife ilan ettim, filan yere git, orada Allah’ın kullarına İslamiyet’i anlat!) der. Talebe, başüstüne der, icazetnamesini alır. Sonra denilen yere gider, dergâh açar. Herkes gelmeye başlar; fakat gelenler der ki, (Efendim, işim bozuldu, bir dua edin de Allahü teâlâ bana hayırlı bir iş nasip etsin!) Kimi de, (Bizim çocuğumuz olmuyor, bir dua edin de Allahü teâlâ bize bir çocuk versin!) der. Bazısı da, (Efendim, annem hasta, ne olur bir dua edin!) derler. Her gün böyle… Aylarca bekler, kimse fıkıh meselesi sormaz. Kendi kendine, (Yahu ben buraya niye geldim, ben buraya Allahü teâlânın kullarına İslamiyet’i öğretmek için geldim. Sabahtan akşama kadar derdi olanlar geliyor. Burası İslam kapısı olacağına, dert kapısı oldu) der. Dergâhı kapatıp, başka memlekete gider. Bir gece rüyasında hocasını görür. Hocası, (Ne yaptın) der. (Hocam, beni gönderdiğiniz yere gittim, hiç kimse dinini öğrenmek için gelmedi, hiç kimse dini sual sormadı. Eşinden, işinden, herkesten sual var; fakat ahiretten bir sual yok. Baktım ki orada dert babası oldum, ben de köyüme geldim. Onları kurtaramıyorum, bari kendimi kurtarayım dedim) der. Hocası kızarak der ki: Böyle giderse, sana verdiklerimizin hepsini geri alırız. Bu yol müminlerin sıkıntısını, derdini çekmek yoludur. Onlara sıkıntı vermek, onlara dert olmak değil, onların derdini almak yoludur. Sen dinini öğrenmek için gelenleri beklemen yanlıştır. O, 500 sene önceydi. Şimdi nerde o Müslümanlar ki, ben ahiretimi düşünüyorum desinler; ama sen akıllı ol, onlara dünya çarelerini söylerken, bir hadis-i şerif söyle, bir nasihat söyle, bunu fırsat bil! Yoksa mahvolursun. Bu sefer geri gelip, her gelene bir Mızraklı İlmihâl verdi. Böylece herkesin hem dünyalarına, hem de ahiretlerine yardımcı olmaya başladı.