Tanımak ve itaat
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâyı tanımak demek, Ona iman ve itaat etmek demektir. Bildirdiği haramlarına, farzlarına riayet etmek demektir. Eğer insan tanıdığına, sevdiğine itaat etmezse buna tanımak denir mi? Buna sevgi denir mi? Dolayısıyla tanımaktan maksat onu sevmektir, sevmekten maksat itaat etmektir. İtaatten maksat da, haramlardan sakınmak ve farzları yapmaktır. Bir gün mübarek bir zat, bir talebesine buyurur ki:
─ Evladım, Cenab-ı Hak bize ne kadar çok nimet vermiş. Sabah namazından sonra oturdum, yarım saat veya daha fazla, kalbimin, gözlerimin, midemin, kulaklarımın ve diğer uzuvlarımın faydalarını düşündüm; ama burnum hatırıma gelmedi. Az sonra doğal gaz kokusunu hissedince, burnumu da düşündüm. Ocak açık kalmış, kokusunu hissetmeseydik, gaz zehirleyebilir veya yangına sebep olabilirdi. Hepsi ne büyük nimet! Diğer nimetleriyse zaten saymakla bitmez. Hele hele, bir de iman nimeti var. Bu kadar büyük nimetlere karşı, Allahü teâlâ kullarından bir şey istiyor: O da, sadece kendisini tanımalarıdır.
Bunun üzerine bir talebesi sorar:
─ Efendim, Allahü teâlâyı tanımak çok kolay değil mi? Allahü teâlâyı inkâr eden yok sayılır. Herkes Allahü teâlâyı tanıyor. Ayyaşı da tanıyor, aşçısı da tanıyor. Herkes, hatta dinle hiç alakası olmayanlar bile bir yaratıcının olduğunu biliyorlar. Türbelere gidip, ellerini açıp dua edenleri görüyoruz. Demek ki inanıyorlar, tanıyorlar ki, dua ediyorlar.
─ Onlar Allahü teâlâyı değil, nefslerini tanımaya uğraşıyorlar. Allahü teâlâyı tanımanın alameti, Ona itaat etmektir. Tanıyorum de; ama itaat etme, olmaz. İki âmir bir arada olmaz. Âmir ya Allahü teâlâdır veya nefsidir. İtaat etmeyen, neyi tanıyor ki? İtaat, haramlardan sakınmak, farzları yapmak mesela beş vakit namazını kılmaktır. Dolayısıyla itaat etmeyen, Allahü teâlâyı tanımamış olur. Tanısaydı emirlerine ve yasaklarına riayet ederdi.
─ Onlar, (Dualarımız kabul oluyor. Allah bizi sevmese duamız kabul eder mi) diyorlar. Bunun hikmeti ne olabilir?
─ Duaların kabul olması, iki bakımdan çok kötüdür. Birincisi, şeker hastasının baklava yemesine benzer. Tatlı der; ama zehirleneceğinin farkında değildir. İkincisi, duam kabul oluyor diye, İslamiyet’i yani dinini öğrenmez. Onun için, dine uygun yaşamayanın dualarının kabul olması, bir felaket ve istidraçtır, yani aldatmacadır.