Namaz ve tefekkür
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Günahlarımız için mağfiret dileyelim. İyilikler günahları giderir. Her iyilik, bir günaha kefarettir. Namaz hasenattır. Namaz kılmayanın hiçbir iyiliğine sevab verilmez, isterse cami yaptırsın! Beş vakit namaz kılıyorsa, her iyiliğine sevab verilir. Namazsız Müslüman düşünülemez. İmanla namaz, bir bütündür. Namaz imandan bir parça değil; ama İslam’ın birinci şartıdır. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, imanla namazı birlikte zikretmiştir. Kıyamette hesap, önce imandan, sonra namazdandır. Tek vakit namazı kaçırmaktansa, bin kere ölmeyi tercih etmeliyiz. Nerede ve ne şart altında olursa olsun, mutlaka namaz kılmalıyız.
İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey, namazdır. Namaz kılmak, huzur-u ilahiye çıkmak demektir. Namazda, Allahü teâlânın huzurunda olduğumuzu bilmeliyiz. Namazı, ne olduğunu bilerek kılmalıyız.
Bir namazda 12 tane farz var. Bir günde 60 farz eder. Bir Müslüman, beş vakit namazını kılmazsa, günde tam 60 kere Allahü teâlâya karşı gelmiş oluyor. Bu insan nasıl kurtulacak?
Namaz kılmamak üç türlüdür. Birincisi farz olduğunu bilmiyordur, ikincisi tembellikle kılmıyordur, üçüncüsü de önem vermiyordur. Önem vermeyen dinden çıkar. Önem vermemek, zerre kadar da olsa üzülmemek demektir.
Tefekkür etmek, çok önemlidir. Yani belli bir zaman diliminde Allahü teâlâyı tefekkür etmek, 60 senedeki nafile namaz, oruç ve diğer ibadetlerden daha kıymetlidir. Mesela, insan vücudunda milyonlarca hücre vardır. Bu, Allahü teâlânın kudretini gösterir. Fen ilimleri, İslami ilimlerin bir koludur. O yüzden, İslami ilimlerle fen ilimlerini birbirinden ayrı tutmak yanlıştır.
Bir anneyle oğul, insanlardan uzaklaşıp, bir köşeye çekilerek, (Biz haramlardan uzak duralım, bütün ömrümüzü ibadetle geçirelim, tefekkür edelim) derler. Bu genç oğlan, tefekkür ve ihlâs sahibi olduğu için, dışarıya çıktığı zaman üzerine bir bulut gelir, sıcaktan korunması için gölge eder. Bir gün yine dışarıya çıkar; fakat bulutu göremez. Hemen, acaba ben ne günah işledim diye düşünmeye başlar. Düşünür, düşünür, bir sefer bile hata işlediğini hatırlayamaz ve hemen annesine koşar. Olayı annesine anlatır. Annesi de evliya bir kadındır. (Mutlaka bir hata veya günah işledin, o yüzden bulut kayboldu, hemen tevbe et!) der. O da, (Ne günah işlediğimi hatırlayamadım. Bugün tefekkür etmemiştim, acaba o olabilir mi?) der. Annesi de, (Tabii oğlum, bundan büyük günah olur mu?) der. Oğlu da, hemen tevbe, istigfar edip, tefekkür eder. Dışarı çıktığı zaman bulut tekrar üzerine gelir.