Ayrılık olmayan günde
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Büyük bir zata, (Efendim, çok çalışıyorsunuz, biraz istirahat etseniz) denilince, (Bizim istirahatımız musalla taşında başlar) buyurur ve kıymetli eserlerini hazırlamakla meşgul olurmuş. Ziyarete gelen sevenlerinin görüşme arzularını haber veren talebesine de, (Ben de kendilerini görmeyi çok isterim; fakat şu anda beş kişi için değil, binlerce Müslüman için çalışıyorum. Beni arayan, kitaplarımın satırları arasında bulur. Misafirlerimize selam söyleyiniz, inşallah ayrılık olmayan yerde hep beraber olacağız dersiniz) buyurmuş.
Ebul Hasan Harkani hazretleri, son günlerinde devamlı olarak Abdullah ibni Mübarek hazretlerinin ismini söyler. İki lafından biri, (Ey ibni Mübarek, sen ne mübareksin) imiş. Bu durum günlerce böyle devam eder. Bir gün kapı çalınır, oğlu kapıyı açar. Bir de bakar ki, karşısında Abdullah ibni Mübarek hazretleri. Koşarak, sevinçle babasının yanına gelir, (Babacığım, günlerdir ismini sayıkladığınız dostunuz kapıda, içeri girmek istiyor) der. Ebu Hasan Harkani hazretleri, (Selam söyle ona, kendisiyle görüşemem. Ayrılık olmayan yerde görüşeceğiz inşallah de!) buyurur. Oğlu şaşkın bir vaziyette, kapıya gelir; ama bir şey de söyleyemez. Abdullah ibni Mübarek hazretleri, durumu anlar, (Ne buyurdu?) diye sorar. Oğlu da, mahcup bir şekilde babasının sözünü aktarır. Misafir de selam söyleyerek ayrılır. Oğlu şaşkın bir şekilde babasının yanına döner, (Ey babacığım, siz ne yaptınız? Her gün ismini sayıkladığınız sevgili dostunuz kapıya geldi ve siz böyle dediniz. Bunun hikmeti nedir?) der. Babası, (Ey oğul, sen bizim muhabbetimizi anlayamazsın. Neticede misafirimiz bir zaman sonra buradan ayrılmayacak mı ve ben de yine onun hasretiyle yanmayacak mıyım? Ben onu bir kere görseydim, hasretine bir daha dayanamazdım. Onun için böyle yaptım) der.
Seyyid Emir Külal hazretleri buyurdu ki:
(Allahü teâlâdan üç sınıf kimseyi affetmesini istedim: Beni, talebelerimi ve beni sevenleri affetmesini istedim. Bu üç isteğimin kabul olduğu müjdesi verildi.)
Tertipli ve temiz olmalıyız. Mübarek zatların mühim iki özelliği vardı: Biri tertip, ikincisi temizlik. Onların her işleri düzenli, tertipli olurdu. Onlara benzemeye çalışmalıyız. Evimiz, işyerimiz pis, tozlu olmamalı. Tozlu yere şeytanlar toplanır, temiz yere melekler toplanır. Tabiinden gençler, Eshab-ı kirama, (Efendim, sizin ne hususiyetiniz vardı da, Allahü teâlâ sizi böyle yüce bir Peygambere Eshab yaptı, Onun sohbetine kavuşturdu?) diye sordular. Eshab-ı kiram, (Biz temiziz, temizliği severiz) buyurdular. Temizlik imandandır. Allahü teâlâ temizleri sever. Kalbi temiz olmak ise, ayrı bir nimettir.