Sual: Bazı Almanlar, İslamiyet’i incelemek, Hristiyanlıkla karşılaştırmak istiyorlar. Onlara hangi kitabı tavsiye edelim? Bir de din ve Hristiyanlık hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Hakikat Kitabevi yayınlarından Herkese Lazım Olan İman ve Cevap Veremedi gibi eserlerde Müslümanlığa ve Hristiyanlığa ait çok bilgi vardır. Müslümanlığı doğru olarak öğrenmek isteyen herkese bu değerli eserleri tavsiye ederiz. www.hakikatkitabevi.com adresinden okunabilir ve temin edilebilir.
Rabbimiz önce Âdem aleyhisselamı, sonra Havva validemizi yarattı. Bunların çocukları oldu. Bunlardan da çocuklar meydana geldi. Allahü teâlâ zaman zaman Peygamberler gönderip insanları, doğru yola, Hak yola davet etti. Bu Peygamberlerin hepsi bir Allah’a inanmayı, öldükten sonra dirilmeyi, Cenneti, Cehennemi bildirdi. Yani bütün Peygamberler aynı imanı bildirdiler. Hazret-i Nuh, neyi bildirmişse Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa, Hazret-i İsa ve Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed de [aleyhimüsselam] aynı imanı bildirmiştir. Hepsinin gayesi de insanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturmaktır.
Allahü teâlânın bütün Peygamberlere bildirdiği dinlerde ırk ve millet üstünlüğü yoktur. Allahü teâlâya ve bütün Peygamberlere inanan Müslüman zenci bir hizmetçi, Allahü teâlâya inanmayan beyaz bir kraldan üstündür. Allah’ı inkâr eden kral, ebedi Cehennemde, inanan zenci hizmetçi ise, ebedi Cennette kalacaktır.
Cennete girmek için imanlı yani Müslüman olmak şartı vardır. İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasaklara inanmak ve inandığını dil ile söylemek demektir.
Din, insanları seadet-i ebediyyeye götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol demektir. Din ismi altında insanların uydurduğu eğri yollara din denmez, dinsizlik ve kâfirlik denir.
Her din, kendisinden önce gelen dini nesh etmiş, değiştirmiştir. En son gelen ve her dini değiştirmiş, daha doğrusu dinlerin hepsini kendinde toplamış olup, kıyamete kadar hiç değişmeyecek olan din, Muhammed aleyhisselamın dinidir. Bugün, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği din de, bu ahkam ile kurulmuş olan İslam dinidir.
İslam dini, insanın hem ruhi, hem de maddi refahını temin edecek bir ahlak getirmiştir. Bu mukaddes din, sadece, fert ile Allah arasında rabıta kurmakla kalmayıp, fertlerin birbirlerine, hatta insanlık camiasına karşı haklarını ve vazifelerini şümullü olarak tanzim eder, hep ileriyi gösterir, ileriyi ister ve ilericidir. İlericiliğin ve dinamizmin mümessilidir. Bu din, insan ruhunu ve bütün insanlığı, saadete kavuşturacak prensiplerden ibarettir. İslamiyet’te sınıflaşma yoktur. Herkes aynı haklara, aynı itibarlara sahiptir. Ferdin, muayyen bir topluluğun, hatta yalnız Müslümanların değil, bütün insanlığın, hür ve medeni bir hayat seviyesine ulaşmasını emretmekte, bunun için de, sosyal adaleti esas tutmaktadır.
İslam dini, ırk, milliyet, siyasi inanç, lisan ve tahsil seviyesi ayırt etmeksizin, her insanın şeref ve itibarına hürmet ettiği için, yabancılar arasında Müslümanlık yayılmaktadır.
Yabancıların Müslüman olma sebepleri
Sual: Dinimizin diğer dinlerden farkı nedir? Yabancıların Müslüman olmalarına sebep olan şeyler nelerdir? İslamiyet’i kabul edenler genel olarak dinimiz hakkında ne diyorlar?
CEVAP
Birçok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamlarının Müslüman oluşları, İslamiyet’in büyüklüğüne hayran kaldıklarındandır. Misyonerler, milyarlar harcayarak Hristiyanlık propagandası yapıyorlar. Halbuki propagandasız birçok yabancı, İslam’ı seçmiştir.
İslamiyet ilim ve akıl dinidir. Dinlerini değiştirip Müslüman olan insanların çoğu, ilim adamı ve araştırmacıdır. İslam’ı inceledikten sonra Müslüman olmuşlardır.
Bu sebeplerin birkaçı şöyle:
1- İslam’da tek ilah vardır. Hristiyanlıktaki üç tanrı inancı, ilim sahiplerince saçma görülmüştür.
2- İslam, sadece ahiret saadetini değil, dünyada da mutlu yaşamanın yollarını bildirmiştir.
3- İslam’da, her çocuk günahsız doğar. Hristiyanlıkta ise, günahkâr doğar. Bu da, akla, ilme, aykırıdır.
4- İslam’da, ibadetlerin mabedde yapılma şartı yoktur. Her yerde ibadet edilebilir. Hristiyanlar, kilisede putu, papazı aracı yaparak ibadet eder.
5- İslam’da günahları yalnız Allah affeder. Hristiyanlıkta, güya papazın, günahları affetme ve dinden çıkarma yani aforoz etme gibi yetkisi vardır.
6- Yahudi kendini asil bilir. Hristiyan ise, zenciyi aşağı görür. İslam’da ise ırk, renk ve dil ayrımı yoktur.
7- İslam’da bütün Peygamberler beşer, yani insandır. Ancak seçilmiş, günahsız insandır. Hiç kimse, diğerlerinin günahını çekmez. Hristiyanlıkta, Hazret-i İsa Oğul tanrıdır, günahkârların affolması için çarmıhta ölmüştür. Bu da akla ve ilme aykırıdır.
8- İslam’da hurafe yoktur. Diğer dinlerde ateşe, güneşe, taşa, heykele tapılır.
9- İslam’da, (Dinde zorlama yoktur) düsturu vardır. Hiç kimse dine girmeye zorlanmaz. Hristiyanların dine sokmak için yaptıkları işkenceler ve mezhep kavgaları meşhurdur.
10- İslam, iç temizliği yanında, dış temizliğe de çok önem verir. Meşhur Versay Sarayında yıllarca bir hela yoktu.
11- İslam, sömürüyü reddeder. Bunun için kapitalizmi, komünizmi kabul etmez. İslam hariç, hiçbir dinin ekonomi sistemi yoktur. Bugün Hristiyan ülkelerde kapitalizm hakimdir.
12- Müslümanların geri kalışları sebebi, dinlerinin icaplarına uymamalarındandır. Hristiyanların maddi refaha kavuşmaları ise, dinlerinden uzak kalmalarındandır. Müslümanlıkta cahil olan dinden çıkar, Hristiyanlıkta ise, âlim olan Hristiyanlığı bırakır.
13- İslam’da, alkol, uyuşturucu ve kumar haramdır. Zinanın cezası ise, ağır olduğu için, fuhuş yaygınlaşamaz. Hristiyan Batı, fuhuş bataklığı içindedir.
14- İslam, en yeni ve en son dindir. Kur'an-ı kerim, günümüze kadar hiç bozulmadan, bir kelimesi bile değişmeden gelmiştir. Halbuki İncillerin birbirini tutmadığını herkes bilir.
15- İslam, kadınlara çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları tanımış, (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurmuştur. Diğer dinlerde böyle bir şey yoktur.
16- İslam dini, bir milletin, bir ırkın değil, bütün insanlığındır. Allahü teâlâ, Rabbülâlemin’dir, yani bütün âlemlerin Rabbidir.
17- İslam’da, bütün Müslümanlar kardeştir. Allah huzurunda herkes eşittir. Namaz kılarken; komutan ile er, zengin ile fakir, beyaz ile zenci Müslüman yan yana durup birlikte secde ederler.
18- İslam’daki ibadet saatleri muayyen olduğundan, Müslümanların hayatları düzenli ve intizamlıdır. Bunun için, gerçek Müslüman, bir asker gibi disiplinlidir. Yılda bir ay tutulan oruç, iradenin kuvvetlenmesini sağlar ve nefse hakim olmayı öğretir.
19- İnsanların öldükten sonra ne olacaklarını, ahiret hayatını, hallerini hiçbir Hristiyan din adamı izah edemez. Bazı papazlar, Hazret-i İsa’nın gökte krallık kuracağından bahseder. Halbuki ahiret hayatını, Cenneti ve Cehennemi, en güzel ve en mufassal şekilde izah eden din, İslamiyet’tir.
20- İslamiyet’te her şey açıktır. Diğer dinlerde olduğu gibi (sır) kabul edilen akideler yoktur.
21- İslamiyet, iktisadi bakımdan kapitalist ve komünist düşünceleri reddeder. Fakiri korumuş, zengini de kötülememiştir. Zenginlerin, fakirlere zekat ve sadaka vermesini emretmiştir. Ayrıca dünyadaki çeşitli millet ve ırklara mensup Müslümanları bir araya getirerek Hac gibi, dünyada en mükemmel sosyal nizamı tayin etmiştir.
22- İslamiyet, temizliğe çok önem veren bir dindir. İbadete başlamadan önce, vücut temizliğini emreden yegane din, İslamiyet’tir. Diğer dinlerde böyle bir şey yoktur. İslamiyet’te, ibadetler kısa olduğu için, bunlar günlük hayat üzerinde aksi bir tesir yapmaz.
23- Hristiyanların hiçbir zaman yapmadığı hilm, yardım ve merhamet gibi iyi huylar, yalnız Müslümanlıkta vardır. [İslamiyet’ten uzak yetişen gençler, beraber yemek yedikleri zaman, Alman usulü olsun, herkes kendi yediğini versin derler.]
24- İslamiyet, fakirlere, kimsesizlere, misafirlere ve hangi dinden olursa olsun, yabancılara yardım etmeyi hatta hayvanlara iyilik etmeyi emreden tek dindir.
25- İslamiyet, ruh ve beden temizliğidir. Bu ikisini eşit tutar. İslamiyet’te, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik etmek vardır.
26- İslamiyet, insanları, çalışmaya, faydalı şeyleri öğrenmeye, önce kendi aklı ve gayreti ile iş görmeye başladıktan sonra, Allah’tan yardım istemeye davet eder. (Bir saat tefekkür ve faydalı iş görmek, bir sene nafile ibadete eşittir) diyen başka bir din yoktur.
27- İslam, din, ırk farkı gözetmeksizin mutlak adaleti emreder.
Niçin Müslüman oldular?
(Anarşinin ancak İslam ahlakına sahip olmakla önleneceğine inandım. İçkiyi bıraktım, tesettüre girdim ve namaza başladım.) Tina Gfanzil (Alman)
(İslam’da, ırk, renk ve dil farkı gözetilmediğini, herkesin eşit olduğunu, namaz kılarken de rütbe ayrımı yapılmadığını gördüm, Müslüman oldum.) Thomas Clayton (Amerikalı)
(İslam, en iyi şeyleri ihtiva eder. Hiçbir dinde kardeşlik, İslam’daki gibi değildir.) Dr. Rolf Freiherr (Avusturyalı)
(İslam, sevgi, doğruluk, temizlik ve güzel ahlakı emrettiği için Müslüman oldum.) A.Uemura (Japon)
(İslam’ı akla da uygun bulup Müslüman oldum.) Cecilla Cannolly (Avusturyalı)
(İlim Çin’de de olsa alın hadisini okudum. İslam’ın ilme verdiği önemi görünce Müslüman oldum.) Mr. Board (Amerikalı)
(İslam, israf ve cimriliği yasaklayan, maddi- manevi her hususta en güzel kaideleri olan dindir.) Albay Ronald Rockwell (Amerikalı)
(İslam dünya ve ahiret mutluluğunu gösterdiği için Müslüman oldum.) B.Karai (Zengibar)
(Putlara değil de, bir Allah’a ibadet etmeyi, doğruluğu, emanete riayeti, insanların haklarını gözetmeyi emreden İslamiyet’i kabul ettim.) Necaşi (Habeş İmparatoru)
Tufeyl bin Amr, usta bir şairdi. Onun gibi şiirden anlayan pek azdı. Kur'an-ı kerimi okuyunca, onun şiir ve beşeri bir söz değil, ilahi bir kelam olduğunu hemen anlayıp Müslüman oldu.
Kur’an-ı kerimin (Allah kelamı) olduğuna inandım
Sual: Fransız ilim adamı Kaptan Kusto’nun, İslam dinini tercih etmesine sebep olan hadise nedir?
CEVAP
Televizyonda yayınlanan, Yaşayan Deniz programı ile okyanusların sırlarını gözler önüne getiren Kaptan Kusto, İslam dinini tercih etmesine asıl sebep olan olayın, Atlas Okyanusu ile Akdeniz sularının birbirine karışmadığını tespit ettikten sonra, bunun 1400 sene önce Kur'an-ı kerimde beyan buyurulduğunu görmesi olduğunu bildirmiştir.
Kaptan Kusto, özetle diyor ki:
(1962 senesinde Alman ilim adamları, Aden körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendeb boğazında, Kızıldeniz’in suyu ile Hind Okyanusunun suyunun birbirine karışmadığını bildirmişlerdi. Biz de, Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in sularının birbirine karışıp, karışmadığını tetkik etmeye başladık. Evvela, Akdeniz’in kendine has sıcaklığı, tuzluluğu ve kesâfeti ile ihtiva ettiği canlıları tespit ettik. Aynı tetkikatı Atlas Okyanusunda tekrarladık. İki su kütlesi binlerce seneden beri Cebelitarık boğazında birleşiyordu. Bu vaziyette, iki su kütlesinin karışması ile tuzluluk, kesâfet gibi unsurların birbirlerine müsavi, hiç olmazsa yakın olması icap ediyordu. Halbuki, her iki denizin en yakın kısımlarında bile deniz suyu kendi hassasını koruyordu. Yani, iki denizin birleşme noktasında bir su perdesi iki deniz suyunun birbirine karışmasına mani oluyordu. Bu hâli anlattığım [İslamiyet'i seçerek müslüman olan] Profesör Maurice Bucaille, bunda şaşılacak bir şey olmadığını, İslam’ın kudsi kitabı Kur’an-ı kerimin bunu açık bir şekilde yazdığını söyledi. Hakikaten bu hâl Kur’an-ı kerimde açıklanıyordu. Bunu öğrenince Kur’an-ı kerimin (Allah kelamı) olduğuna inandım. Hak din olan İslamiyet’i seçtim.)
Karışmayan denizlerle ilgili âyet-i kerime mealleri şöyledir:
(Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerinin ki tuzlu ve acı iki denizin arasına bir engel, aşılamaz bir serhat koyan Odur.) [Furkan 53]
(İki deniz, birbirine bitişik iken, [Rabbinizin koyduğu engel ile] birbirine karışmaz.) [Rahman 19, 20]
(....iki deniz arasına perde koyan...) [Neml 61]
(İki denizden biri tatlıdır, harareti keser, içimi kolaydır. Diğeri de tuzludur, boğazı yakar.) [Fatır 12]
İslam’ı seçmekle çağı seçtim
Sual: Bazıları İslamiyet’in eskiden geçerli olduğunu, şimdi yeni çağlara ayak uyduramayacağını söylüyorlar. İslamiyet, her çağa cevap vermez mi?
CEVAP
İslamiyet’i gönderen, her şeye gücü yeten, her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâdır. Allah için hiç bir zorluk olmaz. Namaz, oruç gibi dinimizin bütün emirleri, zamana göre değişmez. Hiç biri de çağın şartlarına ters düşmez. Çünkü dini gönderen Allahü teâlâ, her asırda neler olacağını bilir. Zaten bilmeyen ilah olamaz.
(İslamiyet her çağa ayak uyduramaz) demek yuvarlak bir sözdür. (İslam’ın şu hükmü, şu asra uymaz) gibi açık bir şey söylemek gerekir. Dinimizde eksik olan bir şey yoktur. Var diyen biri çıkarsa, bu şeyin ne olduğunu açıklaması gerekir. Onların soracakları sorulara âlimlerimiz, asırlar önce cevap vermiştir.
8 Nisan 1983 günü Karyünes Üniversitesinin konferans salonunda bir büyük ilim adamı, bir büyük yazar Roger Garaudy diyor ki:
Evet, bugün ben Müslümanım. Niçin İslam’ı seçtiniz, diyorsunuz, İslam’ı seçmekle çağı seçtim.
70 yaşındaki Roger Garaudy ki, yıllarca Fransa’da komünist sistemin ateşli savunucusu olmuştu. Üniversiteden siyaset kürsülerine kadar Fransızlara ve Batı dünyasına hep Marksizm’i anlatmış, insanların kurtuluşunu yalnız bu sistemde bulmuştu. Çağımızda Fransız komünistlerinin en büyük "Düşünce mimarı" durumunda idi. Nerede komünistlerin düzenlediği bir miting, konferans ve seminer var, orada Garaudy vardı. Katolik ve Hristiyanlığa karşı, düşüncesiyle, kalemiyle hitabetiyle büyük bir mücadele veriyordu.
Fakat, şimdi o bilim adamı hakikatı anladı. Şöyle diyordu:
(İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani, İslam dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu. Reforma tâbi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrif edildi. Kur'an-ı kerim ise, indirildiği günden beri hep zamana hükmetti. O, zamanı değil, zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlar üstü bir olaydır. Bugüne kadar, bunca savaşların bıraktığı korkunç, sosyal, siyasi ve ekonomik sarsıntılardan daha büyük bir olaydır. İslam, materyalizme de, pozitivistlerin görüşüne de, egzistansiyalistlere de hakimdir. Fakat bunlardan hiç biri, İslam’a hakim değildir.
Büyük Peygamberimiz, (Yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi, dünyaya çalışın) derken, her şeyi anlatmıştır. İslam hem maddeye, hem de manaya hükmetmiştir. Öyle ise, bunların ikisi birbirinden koparılamaz. Nasıl koparılabilir ki, İslam, (İlim Çin’de de olsa gidip bulunuz. İlim ve Fen müminin kaybolmuş malıdır, ara ve bul) diyor. İlmin ve çalışmanın burada sınırı yoktur. İslam, dünyayı saran bu iki olaya sınır koymadığına göre, dünyayı sarsmıştır.
İnsanı, mahlukların efdalı ve en şereflisi olarak bildirirken, onun sömürülemeyeceğini anlatmıştır. İsrafı, gösterişi ve lüksü yasaklayan, kazancı alın terindeki damlacıklarda arayan, biriken sermayeyi fakire ölçülü ve ahlak hükümleri içinde aktaran, faizi, tembelliğe sebep olduğu için yasaklayan ve gayrimeşru serveti böylece imha eden bir sistemler manzumesidir.
İslam, halife ile kölenin aynı hakka sahip olmasını mecbur kılmıştır. Deve olayı vardır ki, bu kralların kılıçlarından daha keskin bir olaydır. Hazret-i Ömer ile kölesi bir şehirden bir şehire giderken deveye sıra ile binerler. Zaman zaman, devenin yularını halife çeker, zaman zaman da köle... İşte adalet ve hukukta İslam’ın devrimidir bu. Marksizm ile kapitalizmin ikisi de, insanı sömüren sistemlerdir. İslam bunlara karşı, insana prestijini iade eden bir semavi dindir.)
Müslümanlık ile Hristiyanlığın mukayesesi
Sual: Hristiyanlık Müslümanlıkla mukayese edilirse, birinin diğerinden üstün yönü nelerdir?
CEVAP
Hristiyanlık o kadar çok değişti ki, dinin hiçbir hükmü kalmadı. Bozdular ve ortadan kaldırdılar. Hiç bozulmayıp orijinali bile olsaydı, Allahü teâlâ tarafından yürürlükten kaldırılmıştı, dolayısıyla İslamiyet ile Hristiyanlık hiçbir yönden mukayese kabul etmez. Birkaçını bildirelim:
1- Hristiyanlıkla en küçük bir dernek, bir köy muhtarlığı idare edilemez. Hiçbir idare şekli, yönetim şekli yoktur. Devletin şekli nasıldır? Devletin başkanının vasıfları nelerdir, bunu kimler seçer? Ama İslamiyet’te bunların hepsi detayı ile bildirilmiştir.
2- İslamiyet baştan başa bir hukuk sistemidir. 1960 yılına kadar İsrail bile İslam dininin kanunları olan Mecelleyi tatbik etmiştir. Her olayın cezası bildirilmiştir. Hırsızlık edenin, içki içenin, zina edenin, gaspın, adam öldürmenin insanları yaralamanın, gözünü kulağını çıkarmanın cezaları, hatıra ne geliyorsa hepsinin cezası bildirilmiştir. Hristiyanlıkta bunların hiç biri yoktur.
3- Ceza hukukunda olduğu gibi, diğer hukukta da, mesela miras hukukunda, evlilik hukukunda da her şey inceden inceye detayına kadar bildirilmiştir. Nikah ve boşanma şekilleri, alışveriş bilgileri, kâr oranları, müşteriyi kandırmanın cezası, işçi ve işveren hakları, ana baba evlat hakkı, karı koca ve arkadaş hakkı, komşu hakkı, gayrimüslimlerin hatta hayvanların hakları hep bildirilmiştir.
4- Dinin şartları, imanın şartları bildirilmiştir. Namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur, namazı neler bozar, orucu neler bozar, hac nasıl yapılır, zekat nasıl ve kimlere verilir. Kimler zekat alabilir, hepsi detaylı olarak bildirilmiştir. Etek tıraşı nasıl olunur, tırnak ve bıyık nasıl kesilir ve ne kadar zamanda bir kesilir. Her şey ayrıntılı olarak bildirilmiştir. Bunların hiç biri Hristiyanlıkta yoktur.
5- Hristiyanlığın sadece adı kalmıştır hiçbir kaidesi, kanunu yoktur. Hristiyanlığı bozuk bir din olarak kabul etmek bile yanlıştır. Yanlış da olsa ortada hiçbir kural; hiçbir kanun kalmamıştır. Papazlar tarafından yazılan İncillerde yani Hristiyanlık konseyinin yüzlerce İncil arasından seçtiği dört İncilde, birbirini tutmayan yanlış, çelişki bir tarafa böyle şeylerden hiç bahsedilmez. Baba tanrı böyle dedi, oğul tanrı şuraya gitti, tanrı, kuzusunu kurban etti, şaraplı ekmek yedi, falanca falancayı öldürdü, falanca zina etti, hepsi böyle şeylerdir, üstelik bunlar da birbirini tutmaz.
Dediğimiz gibi bütün kaideleri kanunları bile olsa yürürlükten kaldırılmıştır. İslamiyet ile Hristiyanlık mukayese edilemez.
Gayrimüslimlerin İslamiyet’i inceleyip Müslüman olduktan sonra neler söylediklerinden yukarıda kısaca bahsettik, yani en tabii mukayeseyi bizzat gayrimüslim iken müslüman olanlar yaptı.
Netice:
Kur'an-ı kerimde mealen şöyle buyurulmaktadır:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Dinde zorlama yoktur
Sual: (Dinde ikrah yoktur) ne demektir?
CEVAP
Dinde zorlama yok demektir. Kâfir esir, Müslüman olmaya zorlanamaz demektir. Kâfir esir isterse zimmi olabilir.
Sual: İslamiyete gericilik, zamanı geçmiştir diyerek saldıranlara karşı ne demeli, nasıl bir cevap vermelidir?
CEVAP
Bu konuda hem bir diplomat, hem bir misyoner ve hem de sosyal meselelerle meşgul olmuş bir ilim ve din adamı olan Alman Muhammed Emin Hobohn, Müslüman oluşunu ve İslamiyet hakkındaki görüşlerini şöyle anlatmaktadır:
“Avrupalıların dinlerini terk ederek Müslüman olmalarının birçok sebepleri vardır. Bunların başında Hak gelmektedir. İslam dininin esas kaideleri o kadar mantıki, o kadar doğru ve dürüsttür ki, dinde hakkı, hakikati arayan aklı başında, okumuş bir insanın bunları kabul etmemesi imkânsızdır. İslam dini, bir tek mabûd bulunduğunu bildirir. İnsanların sağduyusuna hitap ederek, onları birçok hurafelere inandırmaya tenezzül etmez.
İslam dini, dünyadaki bütün insanların, hangi ırktan gelirse gelsin, hepsinin Allahü teâlânın kulu olarak birbirlerine müsavi, birbirinin benzeri olduğunu bildirir. Biz Almanlar, esasen Allahü teâlânın bize kuvvet ve kudret veren, ruhumuzu kemale erdiren büyük bir Hâlık, Yaratıcı olduğuna inanırız. Allah mefhumu bizim içimize emniyet ve huzur getirir. Fakat Hıristiyan dini, bu huzuru verememektedir. Yalnız İslam dini Allahü teâlânın büyüklüğünü bize öğretmekte, aynı zamanda öldükten sonra insan ruhunun nereye gideceği hakkında bize rehber olmaktadır.
İslam dini, yalnız dünyada değil, ahirette de bize yol göstermektedir. Ahirette rahat etmek için dünyada ne yapmak lazım olduğunu, çok açık ve mantıki bir tarzda öğretmektedir. Allahü teâlânın, ahirette, insanlardan dünyada yaptıkları işler hakkında adilâne hesap soracağını bilmek, onları dünyada doğru ve dürüst hareket etmeye sevk eder.
Bunun için hakiki Müslümanlar, dünyada iyice düşünmeden ve yapacakları işin hakikaten hayırlı olduğuna inanmadan hiçbir iş yapmazlar. Böylece, bu büyük din, hiçbir dünyevi polis teşkilatının yapamayacağı bir şekilde, insanları teftiş, kontrol etmekte ve onların daima doğru yolda kalmalarını temin etmektedir.”
Sual: Bütün milletler, devletler, suç işleme oranlarını düşürmek veya yok etmek için uğraşıyor. Hâlbuki İslamiyet bunun kurallarını bildirmemiş midir?
CEVAP
Bu konuda bir diplomat, bir misyoner ve sosyal meselelerle meşgul olmuş bir ilim ve din adamı olan Alman Muhammed Emin Hobohn, İslamiyeti seçmesi hakkındaki görüşlerini şöyle anlatmaktadır:
“İslam dininin Avrupalılar tarafından seçilmesinin bir sebebi de, ibadet şeklidir. Namaz, insanlara daima zamanında iş yapmayı, oruç ise, iradesini kuvvetlendirmeyi öğretir. Hayatta başarı için; “Zamanında iş yapmak ve iradesine hâkim olmak” kadar ehemmiyetli başka ne vardır? Büyük adamlar ancak bu iki amil sayesinde muvaffak olmuşlardır.
Şimdi, İslam dininin en güzel bir noktasına geliyorum: İslamiyet insanlara ahlaki ve insani hususları gayet mantıki bir tarzda öğretirken, onları hiçbir zaman yapamayacakları işlere zorlamamıştır. Aksine, onlara iyi ve rahat yaşamak için birçok imkânlar tanımıştır. Allahü teâlâ, insanların rahat ve mesut yaşamasını istemektedir. Bunun için, insanların günah işlememesini emreder. Müslümanlar, kendilerinin daima Allahü teâlânın huzurunda olduklarına inanır. Günah işlememeye çalışırlar. Gerek diğer dinlerde ve gerek Avrupa’da kurulan nizamlarda, bu kadar güzel, bu kadar faydalı bir kaide, kural yoktur.”