Âmirlik ve bid’at
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bid’at ehline saygı göstermek, İslam’ın yıkılmasına yardım etmek olur. Bu ise, amelin boşa gitmesine sebep olur. Bid’at ehli, İslamiyet’e ekleme ve çıkarma yapan kimsedir. Yani İslamiyet’in doğru yolunu saptırandır. Bid’at sahibi, Resulullah efendimizin sünnetinden, yolundan ayrıldığı için, ondan gelen feyizlerden faydalanamaz. Hadis-i şerifte, (Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla birlikte namaz kılma! Ben onlardan değilim)buyuruldu.
Şibli hazretlerinin Halife Harun Reşid’e nasihati şudur:
(Sen bir suyun, bir pınarın başındasın, millet bu suyu içiyor, evlere bu su gidiyor. Bu suya ne koyarsan, millet onu içecektir. Bu suyu kirletme! Allahü teâlâ, Peygamber efendimizden beri akıp gelen bu İslamiyet suyunun bekçisi olmayı sana nasip etti, bu suya pislik karıştırma, karıştırılmasına da izin verme! Yeni bir şey ilave etme, bid’at karıştırma, onu tertemiz olarak koru! Bu suya ilave edilecek her şey o suyu kirletir. Ona bir şey ilave etme, milleti bozma! Çünkü artık millet, seninle beraber Cennete veya Cehenneme gidecek. Sen bunların başına geçtin. Bunlara söyleyeceğin bir yanlış yüzünden, bunlar Cehenneme giderse, seni de götürecekler. Yahut sen giderken, bunları da götüreceksin. Bunlara da acı, kendine de acı!)
İşte Emîr-ül-mü’minîn’in yani Müslümanların başındaki idarecinin vazifesi, mevcudu muhafaza etmektir. İlave edilen her şey, her bid’at, mutlaka bir sünneti yok eder. Yani suya ilave edilecek her şey, sudan bir şey çıkarmayı gerektirir; çünkü o su, kemal derecesindedir. Allahü teâlâ, (Ben dininizi kemale erdirdim) buyuruyor. Kemale ermiş olan bu dine, bir şey ilave etmek için, bir şeyin çıkması gerekir. Ona bir şey ilave ediyorsunuz, taşırıyorsunuz. İşte bid’at budur. İlave edilen her şey, aslından bir şey çıkarır. Onun için dini korumak, aslını muhafaza etmek, her Müslümanın, hele işin başındakinin aslî görevidir. Dolayısıyla, milletin başına geçmekten, onları önüne düşmekten daha büyük tehlikeli şey yoktur. Herkesin vebalini omuzlarında taşıyor.
İmtihana tâbiyiz. Allahü teâlâ yaptıklarımızı sınıflandıracaktır. Kendisi için yapılanları kendisine ayıracak, nefsimiz yani kendimiz için yapılanları bize bırakacaktır. Bu tercihi benim için yaptın, o halde bu tarafa gel diyecektir. Kendimiz için yaptıklarımız ise hiçbir şeye yaramayacak; hatta zararı olacaktır.