Her işin yaratıcısı

Sual: Kur’an-ı kerimde, (Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır) buyuruluyor. Hadis-i şerifte de, hayrı da, şerri de yaratanın Allah olduğu bildiriliyor. Bu bildirilenlerden, Allahü teâlânın, kâfirin küfür işlemesine izin verdiği anlaşılıyor. Bunun hikmeti ne olabilir?
CEVAP
İzin vermek razı olmayı göstermez. İmam-ı Begavî hazretleri buyuruyor ki: Kaza ve kader bilgisi, Allahü teâlânın kullarından sakladığı bir sırdır. Bu bilgiyi, en yakın meleklere ve din sahibi olan peygamberlerine bile açmadı. Bu bilgi, büyük bir deryadır. Kimsenin bu denize dalması, kaderin inceliklerinden konuşması caiz değildir. Şu kadar bilelim ki, Allahü teâlâ, insanları yaratıyor. Bir kısmı şakidir, Cehennemde kalır. Bir kısmı da saiddir, Cennete gider. Bir kimse, Hazret-i Ali’den kaderi sorunca, (Karanlık bir yoldur. Bu yolda yürüme!) buyurdu. Tekrar sorunca, (Derin bir denizdir) buyurdu. Tekrar bir daha sorunca, (Kader, Allahü teâlânın sırrıdır. Bu bilgiyi senden sakladı) buyurdu. (Seadet-i Ebediyye)

Şerefüddin Ahmed bin Yahya Müniri hazretleri de buyuruyor ki: Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da ömrünü senelerce tesbih ve ibadetle geçiren bir kimse, ibadetin şartlarını ve ihlâsı öğrenmediği için, bir secdeyi terk edince, öyle zarar etti ki, helak oldu. Eshab-ı Kehf’in köpeği ise, pis olduğu hâlde, Sıddıkların arkasında birkaç adım yürüdüğü için, öyle yükseldi ki, hiç düşmedi. [Cennete girecektir.] Bu hâl, insanı hayrete düşürmektedir. Asırlar boyunca, âlimler bu sırrı çözememiştir. İnsanın kısa aklı, bunun hikmetini anlayamıyor. Âdem aleyhisselama buğdaydan yeme dedi ve yiyeceğini ezelde bildiği için, yemesini diledi. Şeytanın Âdem aleyhisselama secde etmesini emreyledi ve secde etmemesini diledi. (Beni arayın!) buyurdu, fakat ihlâsı olmayanın kavuşmasını dilemedi. İlahi yolun yolcuları, (Hiç anlayamadık) demekten başka bir şey söyleyemediler. (70. mektup)

Allahü teâlânın da ezelî ilmiyle, kulların kendi istekleriyle günah veya sevab işleyeceklerini bilmesi, kulların işlerine zorla bir müdahale değildir. Sevab işleyen de, günah işleyen de kendi arzusuyla, kendi iradesiyle işlemektedir. Zaten öyle olmasaydı, sevab işleyene mükâfat, günah işleyene ceza verilmesi anlamsız olurdu. İşte kaza ve kader konusunda, bu kadar bilmek yeterlidir.

Sapıklıkta kalan kimse
Sual: (Allah, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini sapıklıkta bırakır)
mealindeki âyetin açıklaması nasıldır? Allah, bizi niye sapıklıkta bırakıyor? (Sapıklıkta bırakan Allah) veya (Saptıran Allah) demek caiz mi?
CEVAP
Ehl-i sünnet âlimleri, bu âyet-i kerimeyi, (Allahü teâlâ, iradesini doğru yolda kullananı hidayete kavuşturur, iradesini kötü yolda kullananı da sapıklıkta bırakır) şeklinde açıklıyorlar.

Görüldüğü gibi hidayeti veren de, saptıran da Allahü teâlâdır, ancak bunu kulun iyi veya kötü ameline göre yapıyor. Hiç kimseyi zorla saptırmıyor. Onun için yanlış anlaşılacağı, hattâ Allah suçlanacağı için (Sapıklıkta bırakan Allah) veya (Saptıran Allah) denmez. Çünkü İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
İyi ve kötü her iş, Allahü teâlânın yaratmasıyla oluyorsa da, Onu yalnız, kötü şeyin yaratıcısı olarak adlandırmak edepsizlik olur. (Kötülüklerin yaratıcısı) dememeli. (İyi ve kötünün yaratıcısıdır) demelidir. Mesela, (Her şeyin yaratıcısıdır) demeli. Fakat (Pisliklerin) veya (Domuzların yaratıcısı) dememelidir. (2/67)

Allahü teâlânın kötü işleri yaratması, kulun kendi iradesiyle olmaktadır. Buna birkaç örnek verelim:
1- Yargılanma neticesinde bir hırsızın suçu sabit olunca, hâkim onu cezalandırır. Hırsızın, ceza veren hâkimi suçlaması yanlıştır. Cezalandıran hâkim ise de, suçlu olan hırsızdır. Bunun gibi, Allahü teâlâ da, kendi iradesini kötü yolda kullananı sapıklıkta bırakıyor, suçsuz olanı sapıklıkta bırakmıyor.

2- İstanbul havaalanından Mekke’ye ve Paris’e giden uçaklar var. İnsan hangi şehir için bilet almışsa, o uçağa binip oraya gider. Paris için bilet alıp Paris’e gittikten sonra, (Ben haccetmek için Mekke’ye gidecektim, Paris’e beni niye getirdiniz?) demeye kimin hakkı olur? Götüren pilot ise de, o uçağa kendi iradesiyle binmiştir. Bunun gibi, dünyadan âhirete giden iki uçak var. Birinin üstünde, (Bu uçak Cennete gider), diğerinde ise, (Bu uçak Cehenneme gider) diye yazılıdır. Bu uçakları yürüten, Cennete ve Cehenneme götüren Allahü teâlâdır, ama insanlar, kendi iradeleriyle bu uçaklara biniyorlar. Kimse zorla bindirilmiyor. Hiç kimsenin (Cehenneme uçak kaldırılmasaydı, biz de binmezdik) demeye hakkı olmaz. Uçakları yapan, yürüten ve belli yerlere götüren Allahü teâlâ ise de, gideceği yer için bilet alan [inanıp iyi iş yapan veya inanmayıp kötü iş yapan] kişinin kendisidir. Bunun için hiç kimsenin Allah'ı suçlamaya hakkı yoktur.

3- Bir yerde bir meyhane, bir de cami olsa, herkes kendi iradesiyle ikisinden birine gider. Meyhaneye giderek içki içip sarhoş olan ve zararlı işler yapan kimsenin, (Sapıklıkta bırakan Allah olduğuna göre, beni buraya getiren, bana zorla günah işleten, beni sapıklıkta bırakan Allah’tır. Kaderimi böyle yazmış) demesi çok yanlıştır. Allahü teâlâ, hiç kimseye zulmetmez. Bir beyit:
Hâşâ, hiç zulmetmez, kula Huda’sı,
Herkesin çektiği, kendi cezası.