Hidayete sebep olmak
Sual: Avrupa’da yaşıyoruz. Buradaki gayrimüslimlere Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları din kitaplarını hediye ediyoruz. Müslüman olanlar da çıkıyor. Kitap hediye ettiğimizden dolayı sevap oluyor mu?
CEVAP
Elbette olur. Emri maruf sevabı alınır. Hele onlardan biri müslüman olursa ayrıca daha büyük sevaba kavuşulur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakkın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, en kıymetli dünya malından, kırmızı develere sahip olmaktan daha iyidir.) [Buhari, Müslim]
Hiç biri Müslüman olmasa da, onlara kitap vermekle yine cihad sevabı alınır. Öte yandan, Kitap vermek emri maruftur. Emri maruf sevabı da, cihad sevabından daha fazladır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anil münker [dinin emir ve yasaklarını herhangi bir şekilde yaymaya çalışma] sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]
Tabii, yukarıda cihad ve emri maruf sevaplarına ve bildirilen diğer müjdelere kavuşmak doğru yazılmış din kitabı vermekle olur. Mezhepsizlerin, müslüman maskeli din düşmanlarının yazdıkları kitapları verenler, tam aksine büyük vebal altına girmiş olurlar. Doğru din kitaplarından lüzumlu olanları www.hakikatkitabevi.com adresinde vardır.
Sual: Hidayete veya sapıklığa sebep olmanın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Hidayet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın razı olduğu yolda bulunma, cenab-ı Hakkın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidanın manası da hidayete erme demektir, yani Müslüman olma, din olarak İslamiyet'i seçme.
Bir kişiyi hidayete kavuşturmak, Peygamberler dahil hiç kimsenin elinde değildir. Allahü teâlâ Peygamber efendimizi, âlemlere rahmet olarak gönderdiği ve bütün kâinatı onun için yarattığı halde hidayete erdirme yetkisini vermemiştir. Hâdi ve Mehdi, yani hidayet veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise sadece hidayete sebep olurlar.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ben hakka davet edici ve Allahü teâlânın emirlerini insanlara ulaştırıcı bir peygamber olarak gönderildim. Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri süslü, cazip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ. Adiy]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Ey kullarım! Benim hidayet ettiklerim hariç, hepiniz yanlış yoldasınız. Benden hidayet isteyiniz ki, sizi doğru yola eriştireyim.) [Müslim]
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Allahü teâlâ dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir.) [Kasas 56]
(Biz onlara gökten melekleri indirsek ve karşılarında ölüleri konuştursak ve her istediklerini onlara versek, biz dilemedikçe yine iman etmezler.) [Enam 111]
(Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi. O halde inanmaları için insanları zorlayacak mısın? Allah’ın izni olmadıkça, hiç kimse, iman edemez.) [Yunus-99,100]
(Allah, kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için genişletir. Dalalette bırakmak istediğinin göğsünü de, o derece dar ve sıkı bulundurur ki, oraya hakikatin girebilmesi, sahibinin göğe çıkması gibi mümkün değildir. Böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır.) [Enam 125]
([Nuh aleyhisselam] Ben size nasihat etmek istesem bile, Allah dalalette kalmanızı dilemiş ise, size faydası olmaz.) [Hud 34]
Kaza ve kadere inanmayan akılcı mutezile fırkası ile bunların izinde gidenler, bu âyet-i kerimeler karşısında şaşırıp sapıtıyorlar. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kur’an-ı kerimde bildirilen misaller, çoğunu küfre sürüklediği gibi, çoğunu da hidayete ulaştırır.) [Bekara 26]
Hâşâ Allahü teâlâ kimseye zulmetmez. Müslüman olmak isteyene mani olmaz. Dileyen Müslüman olabilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez, onları azaba sürükleyen çirkin işleridir. Böylece kendilerine zulüm ediyorlar.) [Nahl 33]
Hidayete sebep olan Cennetliktir
Hidayette olmak ve insanları hidayete davetin önemi büyüktür. Emr-i maruf ve nehy-i münker farzdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edip iyi işler yapan, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, insanlar zarardadır.) [Asr 2,3]
(Sizin içinizde, insanları hayra, [edille-i şeriyyeye = dört delile uymaya] davet eden ve iyiliği emredip kötülükten [Dört delile muhalefetten] men eden bir cemaat bulunsun. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Al-i İmran 104]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, boş şeylerden yüz çevirsin!) [İ.Gazali]
(İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır.) [Ebu Nuaym]
(İmamlar [önderler] hadi ve mehdi olduğu sürece, insanlar dal ve mudil olsa da asla helak olmaz.) [Hâtib] (Hadi = doğru yolu bulmuş, hidayete ermiş, Hidayet yolunu gösteren, mürşid, Mehdi = hidayete vesile olan, hidayete getiren. Dâl = sapık, mudil = saptıran)
(Esselamü ala menittebeal hüda = Hidayete uyana, hak yolda olana selam olsun.) [Nesai]
(Ya rabbi, bizi hidayetten sonra, başkalarının hidayetine vesile olanlardan eyle.) [Buhari]
İnsan yaratılışta; hidayet ve dalâlet olmak üzere iki taraflıdır. Ona hidayeti tanıtmak için bir rehbere veya bir üstadın kitabına ihtiyaç vardır. Hidayet çok kıymetli olduğu gibi, hidayete sebep olmak da çok kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Senin vasıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidayet vermesi, senin için üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.) [Taberani]
(Bir kâfirin hidayetine sebep olmak, kızıl develere malik olmaktan iyidir.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Bir insanın hidayetine sebep olan [Onu ehl-i sünnet yapan] muhakkak Cennete girer.) [Buhari]
(Bir Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye veremez.) [Ebu Ya’la]
(Kim, hidayete [Ehl-i sünnete] davet ederse, o yola girenlerin bütün sevapları ona da yazılır, diğerlerinin ecrinden bir şey eksilmez. Kim de, sapıklığa davet ederse, o yola girenlerin günahları, ona da verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Tirmizi]
(Haktan bâtılı veya hidayetten dalaleti red gayesi ile, ilim öğrenmek için yola çıkan kimse, kırk yıl ibadet eden bir abid gibi ecir alır.) [Deylemi]
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını başkalarına vermek de, hidayete sebep olmak gibi sevaptır. Hatta kitabı alan, o kitapla amel etmemiş olsa, dalalette kalsa bile, kitabı veren niyetine göre onu hidayete kavuşturmuş gibi sevap alır. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Hayrın yolunu gösteren onu işleyen gibidir.) [Ebu Davud, Tirmizi]
(Emr-i maruf ve nehy-i münker ederken ölen şehittir.) [İ.Asakir]
Sırf iyi niyetle sevap kazanmak
İslam âlimleri, (Nice küçük ameller vardır ki, niyetler onları büyütür, nice büyük ameller vardır ki, niyetleri onları küçültür) buyuruyor. Eski ümmetler zamanında çok acıkan biri, (Şu kum tepeleri buğday olsa, bütün fakirlere dağıtırdım) diye düşünür. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine şöyle vahyeder:
(Ona de ki, Allahü teâlâ senin halis niyetini kabul etti, o kadar buğdayı sadaka vermiş gibi sana sevap yazdı.) [İhya]
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kulun amelleri mühürlü zarflarla Allah’a arz edilir. Allahü teâlâ, “Şu zarfları atın, çünkü bu amellerde benim rızam kastedilmedi. Şu amelleri de ona yazın” buyurur. Melekler, “Ya rabbi bu kul, o amellerin hiç birini işlemedi” derler. Allahü teâlâ, “Evet yapmadı ama, yapmaya niyet etti. Yapmış gibi sevaba kavuştu” buyurur.) [Dare Kutni]
(Her kim ki iyi bir işi işlemeye niyet eder de onu yapmazsa, Allahü teâlâ onu tam bir iyilik olarak yazar. Niyet eder ve yaparsa, on mislinden yediyüz misline kadar, hatta daha fazla bile yazar. Kötü bir işe niyet edip, de, yapmayana tam bir hasene [iyilik] sevabı, niyet edip yapana ise bir günah olarak yazar.) [Buhari]
(Savaşılmadığı halde bile Allah yolunda harp sahasında durmak; göz açıp yumuncaya kadar bile Allahü teâlâya isyan edilmeden yapılmış altmış senelik ibadetten efdaldir.) [İ.Neccar]
(Evinden namaz kılmak için çıkan namazdadır. Namaza yetişemese de.) [Hakim]
(Bir işte hazır olan, kalben memnun olmazsa, hazır olmamış sayılır. Bir işte bulunmadığı halde ona razı olan da, o işte bulunmuş sayılır.) [Ebu Ya'la]
(En üstün amel, iyi niyetli olmaktır.) [Hakim]
(Niyeti güzel olan Müslüman Cennete gider.) [Deylemi]
(Allahü teâlânın rızası gözetilmeden sevap kazanılmaz. Niyetsiz hiçbir amel olmaz.) [Deylemi]
(Gece ibadete niyet edip yattıktan sonra, sabaha kadar uyuyup kalana, niyeti sebebi ile gece ibadet etmiş gibi sevap yazılır, uykusu da kendisine sadaka olur.) [Nesai, İbni Mace]
(Hediyenin en faziletlisi, hikmetli bir sözü öğrenip başkasına öğretmektir ki, bu da halis bir niyetle bir sene ibadet etmekten daha sevaptır.) [İbni Asakir]
(Allahü teâlâdan sıdk ve ihlas ile şehitlik isteyen, yatağında ölse de, şehit olur.) [Müslim]
(Şehitlerin çoğu, yatakta ölenlerdir. Savaşta öldürülenin niyetini ancak Allah bilir.) [İ. Ahmed]
(Amellerini yapmasa bile kavminin yaptığını seven kıyamette onlarla haşr olur.) [Hatib]
(İhlasla şehitliği arzu eden, şehit olmasa da, şehitlik sevabına kavuşur.) [Müslim]
(Allahü teâlâ meleklere buyurur ki: Kulum bir kötülük yapmak isterse, hemen yazmayın. O işi yaparsa bir kötülük yazın. Eğer iyi bir işe niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise on iyilik yazın.) [Müslim]
Resulullah efendimiz, (Güzel niyet, sahibini, güzel komşu da, komşusunu Cennete sokar) buyurunca, (Ya Resulallah, ama kendisi kötü olsa da mı?) diye soruldu. Cevaben Evet buyurdu. (Deylemi) (Güzel komşu, ahlakı güzel, itikadı düzgün Müslüman demektir.)
En büyük iyilik
Sual: (Allah'ın kullarına iyilik etmek en büyük ibadettir) deniyor. Mesela nasıl bir iyilik büyük ibadet olur?
CEVAP
İyiliğin her çeşidi kıymetli ise de, âhiretini kazandıran, Cennete götüren iyilik en kıymetlisidir. Bunun için âlimlerimiz, (Allahü teâlânın en çok sevdiği şey, onun kullarının hidayete kavuşmasına sebep olmaktır) buyuruyor. Bu konudaki iki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Birinin hidayetine [imana gelmesine] sebep olan Cennete girer.) [Buhari]
(Senin vasıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidayet vermesi, senin için, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.) [Taberani]
İhtiyara hürmet
Sual: Bir ateist, belediye otobüsünde tanıdığı bir ihtiyara yerini veriyor. Bu ateist, daha sonra namaza başlıyor. İhtiyara gidip durumu anlatıyor. İhtiyar da, (Bana yer verince, hidayete kavuşman için gıyaben dua etmiştim. Allahü teâlâ, gıyaben yapılan duaları kabul eder. Demek ki dua kabul oldu, sen de hidayete kavuştun) diyor. Peki, bu ateist gayrimüslim olsaydı, o da dua sayesinde hidayete kavuşur muydu?
CEVAP
Gayrimüslim, Müslüman olmayan demektir. Ateist de gayrimüslimdir. Yahudi de, Budist de, dinsiz de gayrimüslimdir.
Duayı kim alırsa ve dua kabul olursa, o kimse Müslüman olur. Ateist veya başka bir kâfir, üç sebeple hidayete kavuşur:
1- Allah’ın lütfuyla: Cömert olan veya insanlara iyilik eden yahut başka iyi bir meziyeti olan kâfir, Allah'ın lütfuyla Müslüman olabilir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah, doğru yola iletmek istediğinin kalbini İslam’a açar.) [Enam 125]
2- Kendi araştırmasıyla: Hakkı, doğruyu bulmak gayretiyle, bütün dinleri inceler. İslamiyet’in güzelliğine hayran olup Müslüman olur. Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz vermiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz.) [Ankebut 69]
3- Birinin duasına kavuşmakla: Mesela Hazret-i Ömer, duaya kavuşmakla Müslüman olmuştur. Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Ya Rabbî, bu dini, Ömer’le veya Amr’la [Ebu Cehil’le] kuvvetlendir) diye dua etmişti. Bu saadet Hazret-i Ömer'e nasip oldu. (Tirmizî)
Yaptığı iyilik sayesinde ihtiyarın duasına kavuşan ateiste de, iman nasip olmuştur. Onun için hep iyilik etmeli ve herkesin duasını almaya çalışmalıdır.