Hizmet eden hizmet görür
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bütün Müslümanlara hizmet etmeli, onları sevindirmeli. Bir kimse bir kimseyi sevindirirse, Allahü teâlâ onun bu iyiliği için bir melek yaratır. Vefat edince, iyiliklerine karşılık ne kadar melek varsa onu kabirde karşılarlar ve (Korkma, şimdi Münker ve Nekir gelecek. Sual soracaklar. Takıldığın yerde biz sana yardımcı olacağız. Bizim görevimiz, seni burada rahatlatmak ve Cennetin kapısından içeriye sokuncaya kadar arkadaşlık etmektir) derler.
Kim hizmet ederse, karşılığını burada veya ahirette mutlaka görecektir, çünkü Peygamber efendimiz, (Men hademe hudime) buyuruyor. (Hizmet eden hizmet görür) demektir.
Dinin güzel ahlakını yaymak zordur. Buna nefs manidir. Dinsizlik ve ahlaksızlığın yayılması ise kolaydır, çünkü nefs, buna yardımcıdır.
Silsile-i aliyye büyüklerinden Ali Râmitenî hazretleri buyuruyor ki:
(Duanızı, öyle bir delil araya koyarak edin ki, o günah işlememişlerden olsun. O delil, Allah dostudur. Onlara tevazu ve sevgi gösterin ki, sizin için dua etsinler.)
Mübarek bir zat, her cuma günü, cuma namazından sonra hatim duası yapardı. Duası bir veya bir buçuk saat kadar sürerdi. Başta Peygamber efendimiz olmak üzere, bütün Ehl-i beytin ve Eshab-ı kiramın, Tabiin ve Tebe-i tabiinin, mezhep imamlarımızın, itikad imamlarımızın, bütün Silsile-i aliyye büyüklerinin, büyük âlim ve evliya zatların tek tek isimlerini zikrederdi. Ayrıca, o güne kadar vefat etmiş kendi talebelerinin, akrabalarının, arkadaşlarının isimlerini de zikrederdi. Bir gün talebelerinden biri cesaret edip bu durumu mübarek zata sual eder:
- Efendim, “kâffe-i ehli imanın ervahına” yani “bütün iman ehlinin ruhlarına” desek, bu sevabların hepsi bütün Müslümanlara gider mi?
- Tabii gider.
- Peki efendim, tek tek isim saymanın farkı nedir?
- Kardeşim, ismen sayıldığı zaman, o hediye edilen hatim, Fatiha, dua ve tesbihler, yani her ne varsa, altın tabaklar içerisinde vefat etmiş olan o zata verilirken, bunu sana dünyadan, seni seven şu kişi gönderdi derler. “Kâffe-i ehli imanın ervahına” denilince, kim göndermişse onun ismi bildirilmez, ama isim söylenirse, şuna gönderdim, buna gönderdim denirse, büyük bir zat ismen gönderilen bu sevabların kimden geldiğini bilirse, dikkatini çeker, o da ona dua eder. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Biz o büyük zata gönderirsek, o da muhakkak bize dua ve şefaat eder. Elimizdeki fırsatı kaçırmamalı, vakit müsaitse, hiç olmazsa birkaç büyüğe, ismen göndermeye çalışmalıdır.