İslamiyet’i yıkma yolları

Sual: İslamiyet’i yıkmak için hangi oyunlar oynanıyor?
CEVAP
Planları ve oyunları çoktur, fakat özellikle, eski âlimlere olan itimadı yıkıp, sonra bu âlimlerin naklettikleri hadisleri uydurma sayıp, daha sonra da, Kur’an-ı kerimi yanlış yorumlayıp dini yıkmaya çalışıyorlar. İç ve dış düşmanların ilk hedefi eski âlimlere olan güveni yıkmaktır. Bu yıkılırsa, (Hadisleri zaten onlar nakletti, onlar cahildi, teknolojiden haberleri yok) diyerek hadislere olan itimadı da yıkacaklar. Hadislere olan itimat yıkılınca, Kur’an-ı kerime olan itimadı yıkmak artık kolaylaşır. Mezhepleri birleştirip herkesi mezhepsiz yapmak, Eshab-ı kirama olan itimadı sarsmak, halifeleri gözden düşürmek, ictihad kapısını kırarak açmak, hadislere olan itimadı sarsmak, meal okumayı teşvik gibi işler yapılmaktadır.

Misyonerlerin ve din düşmanlarının ilk hedefi, âlimler köprüsünü yıkmaktır. Bu köprü yıkılınca, öteki köprüleri geçmek zaten imkânsızdır. Medyada durmadan, eski âlimlerin cahil oldukları, teknolojiyi bilmedikleri için yanlış hükümler verdikleri vurgulanmaya çalışılıyor. Hâlbuki eski âlimlerin, kendilerinden sonrakilerden daha bilgili olacağını bizzat Peygamber efendimiz bildirmiştir:
(En iyi insanlar benim asrımdaki Müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tâbiîn]dir. Onlardan sonra da en iyiler onlardan sonra gelenler [Tebe-i Tâbiîn]dir. Onlardan sonra gelenlerde yalan yayılır.) [Buhârî] Bu üç asırdan sonrakiler, bunlardan nakil yapmadıkça, onlara itibar edilmez.

(Her asır, öncekinden daha bozuk olur. Böylece Kıyamete kadar hep bozulur.) [Hadika] Gün günü aratıyor, gittikçe bozuluyor. İlk asırların gelmesi mümkün değildir.

(Allah’ın salih kulları birbiri ardından âhirete göçer, geride arpa ve hurmanın döküntüleri gibi değersizler kalır. Allahü teâlâ onlara hiç kıymet vermez.) [Buhari] Bunun için, sonrakilerin, öncekilerden nakil yapmaları gerekir.

(Bir âlim ölürse, İslam’da bir gedik açılır. Kıyamete kadar bu boşluk doldurulamaz.) [Deylemî] Bir âlimin boşluğu doldurulamazsa, o devrin hâli ne olur?

(Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.) [İbni Mace]

Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, sonraki gelen hainlerin, önceki âlimleri kötüleyeceklerini mucizeyle bildiği için, (Âhir zamanda, sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak) buyurdu. (İbni Asakir)

Önceki âlimler çok kıymetlidir. Üç âyet meali:
(Bu misalleri ancak âlimler anlar.) [Ankebut 43]

(Bilmiyorsanız âlimlerden sorun!) [Nahl 43]

(Bilenle bilmeyen bir olur mu?) [Zümer 9]

Üç hadisi şerif daha:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]

(Âlimler, benim ve diğer nebilerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]

(Âlimler, kurtuluş rehberleridir.) [İbni Neccar]

Âlimlerin başında Eshab-ı kiram gelir. Eshab-ı kiram kötülenince, hadis-i şerifleri toplayan onlar olduğu için, hadis-i şeriflere gölge düşürülmüş olur. Kur’an-ı kerimi de onlar topladığı için aynı gölge Kur’an-ı kerime de düşürülmüş oluyor. Nitekim (Bazı âyetleri keçi yedi) diyenler olduğu gibi, (Hazret-i Ali’deki Mushaf çok daha büyüktür) diyen İbni Sebeciler de az değildir.

Âyet ve hadislere gölge düşürmek için, Eshab-ı kirama dil uzatılıyor. Hâlbuki Eshab-ı kiram, her bakımdan üstün, her bakımdan âlim ve hepsi de cennetliktir. Bir âyet-i kerime meali: (Mekke’nin fethinden önce, Allah için mal veren ve savaşan Eshab-ı kiramın, fetihten sonra Allah için veren ve savaşan Eshab-ı kiramdan dereceleri daha yüksektir. Hepsinin derecesi eşit değildir, ama hepsi için Hüsna’yı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]

Bir hadis-i şerif: (Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar] Bütün insanların en üstünü olan bu büyük zatlara, nasıl dil uzatılabilir?

İbni Sebeciler, (Müslüman Müslümanla savaşmaz) diyerek, Hazret-i Ali ile savaşan Eshab-ı kirama kâfir diyorlar. Hâlbuki iki Müslüman ordunun savaşabileceği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İki tarafa da kâfir denmez, çünkü Kur’an-ı kerimde mealen, (Eğer müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa, aralarını düzeltin!) buyurulmuştur. (Hücurat 9)

Bâtıl güçler, Eshab-ı kirama ve âlimlere olan itimadı yıkmakta epey yol aldıkları için, hadis-i şeriflerin çoğuna uydurma diyorlar. Birçok hadis-i şerife uydurma damgasını basıyorlar. Böylece onları nakleden âlimlere de dil uzatmış oluyorlar, çünkü hadis uydurmanın vebali çok büyüktür. Bir hadis-i şerifte, (Hadis uyduran Cehennemdeki yerine hazırlansın) buyuruluyor. Uydurma dedikleri hadisleri nakleden hadis âlimlerinin hâşâ cehennemlik olduğunu söylemiş oluyorlar.

Kur’an-ı kerimin açıklaması olan hadisler böyle damgalanınca, Kur’an-ı kerimi istedikleri gibi yorumlayabiliyorlar. (Namaz iki vakittir, üç vakittir, altı vakittir, tesettür farz değildir, tavuktan, balıktan kurban olur) gibi saçmalıklar ortaya atıyorlar. (Oruç kefareti diye bir şey yok) diyebiliyorlar. Herkesin meal okumasını teşvik ediyorlar. Böylece farklı görüşlerin meydana çıkmasına, yani dinde anarşiye çalışıyorlar. Böylece dini yıkmaya çalışıyorlar. Bu oyunlara gelinmemeli.

Hadis-i şeriflere aykırı ne varsa, rahatça söyleyebiliyorlar. Kur’an-ı kerimi yanlış şekilde tevil edip, yeni görüşler çıkarmak sûretiyle dini bozmaya ve yıkmaya çalışıyorlar. Bu türedilerin bir kısmı da, mezhepleri birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak istiyorlar. Mason Abduh’un çömezi Reşit Rıza ile onları taklit eden mezhepsizler, mezheplere saldırıyorlar. Hâlbuki dört hak mezhep kardeştir. Birinde yapılması güç olan şey, ötekine göre yapılır. Bunun için Peygamber efendimiz, (Âlimlerin farklı ictihadları [amelde mezheplere ayrılmaları] rahmettir) buyuruyor. (Beyhekî)

Türedilerin bir kısmı da, asırlardır gelen halifelerin gerçek halife olmadığı, onların hilafetinin sahih olduğunu söyleyen binlerce âlimin de, gerçek âlim olmadığı, dolayısıyla bu âlimlerin sözlerine itimat edilemeyeceği gibi yıkıcı sözleri yaymak istiyorlar. Âlimlere itimat sarsılınca, onların bildirdikleri dine de itimat kalmaz.

Modern mezhepsizler de, geri kalışımızı yeni ictihadlar yapılmayışına bağlamaya çalışıyorlar. (Günün gelişen şartlarına göre, ibadetleri yeniden gözden geçirmek gerekir) diyorlar. Hâlbuki dinimiz eksik değildir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Dininizi tamamladım) buyuruluyor. (Maide 3)

Din, ibadet günün şartlarına göre değişmez. Din eksik değildir. Eksik denirse, Allahü teâlânın (Dininizi tamamladım) kelamı hâşâ yalanlanmış olur. Mezhepsizler, dinimizi, günün şartlarına göre değiştirmeye kalkıyorlar.

Misyoner kılıklı kimseler de, (Kur’anın indiği dönemde Yahudi ve Hristiyanlar kâfir olduklarından dolayı, Müslüman olmak için La ilahe illallah Muhammedün Resulullah demek şarttı, şimdi sadece La ilahe illallah demek yeter. Böyle inanana İsevi Müslüman, Musevi Müslüman denir) diyorlar. İslamiyet’i içten yıkmak için, çeşitli oyunlar oynanıyor.

Din düşmanlarının bu oyunlarına bilmeden alet olmak gaflet, bilerek alet olmaksa hainlik olmaz mı?

İslam şûrası mı?
Sual: (Çok sayıda din görevlilerinden teşekkül edecek bir İslam şûrası veya ictihad şûrası kurulmalı. Şûra üyesi fazla olursa, hükümler daha isabetli olur. Alınacak kararlarla, dinî hükümlere yeni yorumlar getirilmeli, teknolojik şartlara uyularak farzlar azaltılmalı, mezhepleri taklit devri kapanmalı, İslâm âlimlerinin bin yıl önce verdiği fetvalar insanları bağlamamalıdır) diyen yazarlar çıkıyor. Böyle bir şûra faydalı olur mu?
CEVAP
Bu, dinde reformcuların düşüncesidir. Dinde bir eksiklik yok ki tamamlansın? Dinde eksiklik var demek, (Dininizi tamamladım) âyet-i kerimesine aykırıdır.

(Mezhepleri taklit devri kapanmalı) demek, mezhepsizlik esas alınmalı demektir. Herkes âyetten ve hadisten ne anlıyorsa öyle hareket etmeli demektir. Mezhepsizliğin dinsizliğe köprü olduğunu âlimlerimiz bildirmiştir.

Dinî hükümlere yeni yorum getirmek de, dinî değiştirmek demektir. (Farzlar azaltılmalı) demek ise, açıkça dini yıkmalı demektir.

Şûra’daki üye sayısının fazla olması neyi hâlleder? Yani kemiyetin çok olması keyfiyete tesir etmez. İnşaata taş taşınmıyor ki, (Çok kişi olursa, çok taş taşınır) diye düşünülsün. Kur’an-ı kerimde, (İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar) buyuruluyor. Böyle bir şûrada, ittifakla namaz vakitleri üçe indirilse veya altıya çıkarılsa, zekât kırkta bir iken yirmide bir veya yüzde bir olarak tespit edilse, yapılan bu reform, dine hizmet mi, yoksa dini yıkmak mı olur?

Meşhur Sünnî bir yazar da, (İcazetli ulema ve fukaha şûrası kurulmalıdır) diyor. Böyle bir şûranın içinde mezhepsiz ulema olmaz mı? Hiç değilse, (Ehl-i sünnet şûrası) dense belki daha az hatalı olurdu. Bugün Vehhabiler bile kendilerine Ehl-i sünnet diyorlar. Her grup kendine Ehl-i sünnet diyor. Yani adı Ehl-i sünnet şûrası da olsa, yine maksat hâsıl olmaz. Ehl-i sünnet şûrasına ne ihtiyaç var ki? Namaz vakitleri mi belli değil? Oruç mu belli değil? Zekât mı belli değil? Hac mı belli değil? Bu şûra ne iş yapacak sayın yazar?

Ehl-i sünnete uymayan kitapların basılmasını önleyebilecek bir şûra kurulsa elbette çok iyi olur, ama bu devirde böyle bir şeyi düşünmek fazla iyimserlik olur. Çünkü dünyada çoğunluk mezhepsizlerin elindedir. Kendi kendilerine icazet veriyorlar. Onun için adı Ehl-i sünnet bile olsa, şûradan bahsetmek isabetli olmaz.

Din nasıl yıkılır?
Sual:
Dini içten yıkmaya çalışanların çoğaldığı söyleniyor. Dinin içten yıkılması nasıl oluyor?
CEVAP
Dinimizin hükümleri teker teker sorgulanır. Bugünkü dinin bozuk olduğu söylenir. Yayın yoluyla her gün dinin bir hükmünün yanlış olduğunu vurgulamaya çalışırlar. Eski âlimleri, eski diye, günün şartlarından habersiz diye kötülemeye çalışırlar. Eski âlimlerin eskimediklerini, yepyeni olduklarını bilemezler. Kanı bozuk, dini bozuk, aklı bozuk kimseler şöyle görüşler ileri sürerler:
1- İnsan kaderini kendi çizer.

2- Amel, imandan cüzdür.

3- İman artıp eksilir.

4- Kur’an-ı kerim mahlûktur.

5- Allah göktedir.

6- Kabir suali ve kabir azabı yoktur.

7- Şefaat ve sırat köprüsü yoktur.

8- Keramet diye bir şey yoktur.

9- Eshab-ı kiramın hepsi cennetlik iken, herhangi birini kötülemek.

10- Mirac mucizesinin aslı yoktur. Rüyada olmuştur.

11- Peygamberler de günah işler.

12- Dinde delil yalnız Kur’andır.

13- Dinde delil yalnız Kitap ve Sünnet’ir, başka delil yoktur. (İcma ve kıyas-ı fukahayı inkâr ederler.)

14- Bütün mezhepleri tahkik ederim, doğru olanı alırım. Bir mezhebe bağlı kalmam.

15- Resulullah’tan sonra, nebi gelmez, ama resul gelir. Hocamız resuldür.

16- Mehdi, Deccal diye bir şey yoktur. İsa gökten inmeyecektir.

17- Öldürülen, intihar eden eceliyle ölmemiştir.

18- Âhirette de Allah görülmez.

19- Yahudiler de, Hristiyanlar da Cennete girecektir.

20- Kâfirler Cehennemde sonsuz kalmaz, Cehennem ebedi değildir.

21- Günahkâr mümin Cehenneme girmez, Cehenneme giren hiç çıkmaz.

22- Mest üzerine mesh caiz değildir.

23- Hazret-i İsa gelince, hakiki Hristiyanlığı yayacaktır.

24- Abduh ve Efgani büyük âlimdir.

25- Evliyanın türbelerine gidip onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek şirktir.

26- Kurban balıktan da olur.

27- Ruh ölür, ruhlar işitmez.

28- Naylon çoraba mesh caizdir.

29- İslam halifeleri saray mollalarıdır, padişahın kullarıdır.

30- Hadislerin çoğu uydurmadır, uydurma olmayanlar da zayıftır.
31- Teravih diye bir namaz yoktur

32- Mezhep bölücülüktür, herkes Kur'andan anladığına uymalıdır.

33- Zamanın gereklerine göre, dinde reform şarttır.

Bu görüşlerin birini veya birkaçını savunan kimsenin mezhepsiz olduğu veya dini içten yıkmaya çalıştığı anlaşılır. Böyle kimselerin tavsiye ettiği kitapları bile okumak zararlıdır.

Zındığın yalanı
Sual:
Dinimizi yıkıcı görüşleri olan bir ilahiyat profesörünün namaz kılıp kılmadığını öğrenmek için iki arkadaşla bir toplantısında onu takip ettik. Biz nöbetleşe öğleyi kılıp geldik. Öğle vakti çıkmak üzere, o hâlâ namaza gitmiyor. Öğle vakti çıktıktan sonra, yanına yaklaştım. (Öğle namazını kaçırdınız) dedim. (Ben ikindiyle cem edeceğim) dedi. Biz yine nöbetleşe ikindiyi kıldık. Nihayet akşam ezanı da okundu. Biz akşamı da kılıp geldik. O hâlâ onunla bununla konuşuyor. Arkadaşa, (Bu beni tanır. Sen git! Akşam vaktinin çıkmak üzere olduğunu söyle!) dedim. O da gidip söyledi. (Gece eve gidince yatsıyla beraber cem edeceğim) dedi. Bizi kandırmaktaki maksadı ne olabilir?
CEVAP
Müslüman görünüp İslamiyet’i yıkmaya çalışan böylelerine zındık denir. Zındıkların tek maksadı müminlerin imanlarını çalmaktır.

Sual: Bazı ateistler, "dinleri, tanrı fikrini insanlar siyasi sebeplerle, insanlara hükmedebilmek için kendileri uydurmuştur" diyorlar, böyle diyenlere ne demelidir?
CEVAP
Bu konuda Seadet-i Ebediyye kitabında şöyle denmektedir:

Komünist memleketlerde 'tanrısızlar', 'ateistler' dernekleri kurarak, yalanlar ve iğrenç iftiralarla İslamiyeti kötülemeye uğraşıyorlardı. Buna karşılık, Müslümanlara söz hakkı tanımıyorlardı. Cevap vermeyi, İslamiyetin kudsiyetini, yüceliğini ve tarih boyunca medeniyete ışık tuttuğunu, vesikalarla bildirmeyi yasak ederlerdi. Böyle davranışları, akıl, ilim ve adalet karşısında haksız olduklarını gösteren en değerli bir vesikadır. Moskova'da yayınlanan bir dergide;

“Cahil insanları ilahlara taptırmak ve ilahların adetlerini azaltarak üçe, nihayet bire indirmek, siyasetin bir oyunudur. Allah yaratan değil, siyasi sebeplerle insanların yarattığı bir fikirdir. Ahiret, Cennet, Cehennem laflarını da, Mısır'daki firavunların papazları ortaya çıkardı. Muhammed (aleyhisselâm) Peygamber olarak ortaya çıkmadı. Bu fikri senelerce mücadeleden sonra, kendisinde hasıl olmuştu. Kur'ân, Onun dini düşüncelerini bildiren bir kitaptır” diyor.

Komünistlerin bu yalan ve iftiralarının din ve tarih bilgilerine uymadığı meydandadır. Tek Allah dinini, ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselam getirdi. Çok tanrı ve putlara tapınmanın, İdris aleyhisselamdan sonra meydana çıktığı Eyyûb Sabri Pâşa'nın Mir'ât-ül-Haremeyn kitabında uzun yazılıdır.

Ahirete, Cennete, Cehenneme iman etmek, Mısırlılardan asırlarca önce, ta hazret-i Âdem ve hazret-i Nuh ve diğer Peygamberlerin zamanlarında vardı. Muhammed aleyhisselâm, ilk olarak Peygamber olduğunu bildirdi ve insanları bir Allaha inanmaya davet etti.

Aklı ve bilgisi olan herkes, İslam düşmanlarının böyle cahilce ve ahmakça saçmalarına ancak güler.