Dine hizmet ederken
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İslamiyet'e hizmet etmek, en hayırlı iştir ve en hayırlı insanlara nasip olur. Ancak, kolay değildir. Çok zordur, çeşitli engelleri vardır.
Dine hizmet ederken ihlâs bozulur ve gaye değişirse, o zaman menfaatler ön plana çıkar. Bu hizmetlerde, ben yaptım demek kibirdendir, yanlış ve bid'attir. Bid'at ehli, Cehennem köpeği olur. Bid'at ehline, büyüklerin feyz ve ihsanları gelmez. Bid'atlerin başı ben demektir. Ben demek ise, Allahü teâlâdan, büyüklerden gelen feyz ve bereketi keser. Allahü teâlâ hepimizi, başkasından gelecek felaketten önce, kendimizin kendimize vereceği felaketten korusun, çünkü başkasının felaketi bunun yanında hiç kalır. En büyük düşmanımız nedir? Bunu Allahü teâlâ, şu hadis-i kudsi ile bildiriyor:
(Nefsinize düşman olun, çünkü o bana düşmandır.)
Kâfir de Allah'ın düşmanıdır, ama Allahü teâlâ öncelikle, kendi nefsimize düşman olmayı emrediyor. Onun için, düşmanı dışarıda değil, içeride aramak ve ona karşı uyanık olmak gerekir. En büyük korku, başkasından değil, kendimizden gelecek zarardadır. Peygamber efendimiz, (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez) ve (Mala ve paraya tapınana Allah lanet etsin) buyuruyor. Dine edilen hizmet ne kadar büyürse büyüsün, ilk başlangıç noktasından, sağa veya sola bir milim sapmamalı, çünkü hizmet edenler kendini değiştirirse, onlara verilen nimet de değişir. O zaman da felaket olur.
Hızlı giden bir vasıtanın kullanılması, çok dikkat ister. Kaptanın başarılı olması, vasıtayı iyi kullanması, bir maharettir. Vasıta iyiyse, sağlamsa, yakıtı varsa, kaptanın mahareti ortaya çıkar. Vasıtanın içindeki parçaları iyi değilse, bakımı iyi yapılmamışsa, yakıtı yoksa, birçok aksamı bozuksa, kaptan ne kadar kabiliyetli olursa olsun, vasıta yürümez. Bu yüzden, hizmet vasıtasını, hep birlikte en iyi yere götürmek gerekir. Her arkadaşı vasıtanın bir parçası veya her arkadaşı vücudun bir organı, bir hücresi olarak düşünmek gerekir. Başın salim olması, iyi karar vermesi, organların iyi, sağlıklı olmasına bağlıdır. Bu da, verilen vazifeyi yapmak, âmire itaat etmek ve günah işlememekle olur.
Günah ve şüphe
Allahü teâlâ bir kuluna, Ehl-i sünnet itikadını vermişse, bir de ona İslamiyet'e hizmeti nasip etmişse, o, hayırlı bir insandır. Eğer bu hizmet nasip edilmemişse, bunun iki sebebi vardır:
1- Ya çok büyük bir günahın içindedir, hemen tevbe etmesi şarttır.
2- Veya inandığı bu yolun büyükleri hakkında şüphesi vardır. Zerre kadar şüphe, hattı koparır.