Mâliki’de özürlü olmak

Sual: Mâlikî’yi taklit eden birinin parmağı kanasa, bantlayıp abdest alsa, kan yine akmaya devam etse, o abdestle namaz kılabilir mi? Vaktin sonunu mu beklemesi gerekir?
CEVAP
O kimse, diş dolgusu sebebiyle Mâlikî’yi taklit etmese bile, yarasını sarar, abdestini alır ve Mâlikî’yi taklit edip o abdestle namaz kılabilir. Seadet-i Ebediyye’de deniyor ki:
Yolda, nakil vasıtalarında ve alışverişte [karşı cinse] temas korkusu olan Şâfiî mezhebindeki bir kimse, Hanefî veya Mâlikî mezhebini taklit etmelidir. (S. 146)

Bir iş yaparken, özrü hâsıl olup, bu işin kendi mezhebindeki şartlarından birine uyması güçleşen kimse, bu işi, dört mezhepten herhangi birinin şartlarına uyarak yapar. Bu ikinci mezhebin, bu iş için olan şartlarının hepsine uyması lazım olur. Bu şartlardan birine uyması zor olur, fakat kendi mezhebinde kolay olursa, bu işi yapması sahih olur. İki mezhep zaruri telfîk edilmiş olur. Kendi mezhebinde de zor olur ise, kendi mezhebindeki birinci şartı yapmaması caiz olur. Fakat Eshab-ı kiramdan birinin ictihadına göre caiz olabileceğini düşünmek iyi olur. (Seadet-i Ebediyye s. 445)

Buradaki ifadeler dikkatlice okunur ve doğruluğuna inanılırsa, mesele rahatça çözülür. Elimiz kanıyor, Mâlikî mezhebinin şartlarını da gözeterek Mâlikî’yi taklit ediyoruz, mesele kalmıyor. Mâlikî’nin şartlarından birine uymamız zor olur, fakat kendi mezhebimizde kolay olursa, parmağımız kanadığı halde, yine kendi mezhebimize göre namazı kılıyoruz. Kendi mezhebimizde de, zor bir durum varsa, yani hiçbir mezhepte çare yoksa, Eshab-ı kiramdan birinin ictihadı böyle olabilir diye düşünürsek yine namazımız sahih oluyor.

Seadet-i Ebediyye’de başka mezhebi taklitle ilgili ifadelerden birkaçı:

Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile yani zaruretle idrar kaçıran Hanefî’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Mâlikî mezhebini taklit ederek, hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (Seadet-i Ebediyye s. 148)

Tâbi olduğu mezhebe uyarak, bir işi yaparken, harac hâsıl olursa, bu iş, diğer üç mezhepten, harac bulunmayan birini taklit ederek yapılır. (Seadet-i Ebediyye s. 148)
[Mesela eli kanayan, yarasını bantlayıp abdestini alır, Mâlikî mezhebinin şartlarını da gözeterek Mâlikî’yi taklit ederek namazını kılar.]

Namazda iken, teşehhüd miktarı oturmadan evvel, abdesti kendiliğinden bozulursa, hemen gidip tazeleyip, namazına devam edebilir ise de, baştan kılması efdaldir. Tekrar bozulursa veya abdest almak güç olursa, namaza dururken Mâlikî mezhebini taklit eder. Maliki mezhebinde, hastaların, ihtiyarların namazları bozulmaz. (Seadet-i Ebediyye s. 233)

Harac bulunduğu zaman, başka mezhebi taklit etmek için, zaruret de bulunması şart değildir. (Seadet-i Ebediyye s. 145)
[Mezhep taklidi için zaruret şart değil, harac, güçlük ihtiyaç olması yeterlidir.]

Harac olunca, zaif rivayet ile amel olunur. (Seadet-i Ebediyye s. 148)
Harac olduğu zaman zaif olan kavil ile amel etmek evladır. (İslam Ahlakı s. 513)

Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile yani zaruret ile idrar kaçıran Hanefî’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Mâlikî mezhebini taklit ederek, hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (Seadet-i Ebediyye s. 148)

İhtiyaç olduğu için hazırlanan karışımlardaki iki maddeden biri temiz ise ve necis olanın yerine temizini kullanmakta harac varsa, birinci kavle göre karışımın da temiz olacağı anlaşılmaktadır. İspirtolu ilaçlar, kolonya, mürekkep ve vernikler ve boyalar böyledir. (Seadet-i Ebediyye s. 152)

İslam Ahlakı kitabındaki başka mezhebi taklitle ilgili birkaç ifade:

Yapılan bir şeyin, bir farza mani olmasını veya haram işlemeye sebep olmasını önlemenin meşakkatli, güç olmasına harac denir. (İslam Ahlakı s. 214)

İnsanın yaptığı bir şeyden dolayı, âlimlerin bu sözlerine uymakta harac olursa, seçilmemiş, zayıf sözlerine uyulur. Buna uymakta da harac olursa, bu hüküm, başka mezhebi taklit ederek yapılır. (İslam Ahlakı s. 214)

Kendi mezhebine göre, bir farzı yaparken veya bir haramdan sakınırken, harac hâsıl olursa, harac bulunmayan, başka bir mezhep taklit edilerek, bu haracdan kurtulmalıdır. Harac, bir işi zahmet ile yapmak veya hiç yapamamak demektir. Harac bulunmayan başka mezhep yoksa, haraca sebep olan şey, zaruret ile mevcut ise, bu farzı yapmak veya haramdan sakınmak affolur. (İslam Ahlakı s. 268)
[Eğer başka mezhebi taklit imkânı yoksa, yani o mezhep de bu işi caiz görmüyorsa, o işi de yapmak gerekiyorsa, o haramı işlemek veya farzı tehir etmek caiz oluyor.]

Şarap, ispirto ve alkollü içkilerin hepsi kaba necasettir. Su ile toprak karıştırıldığı zaman, bu ikisinden biri temiz ise, meydana gelen çamurun temiz olacağı ve bu kavlin sahih olduğu ve fetvanın da böyle olduğu, Bahr kitabında ve İbni Abidin’de yazılıdır. Bu fetvanın zayıf olduğunu bildiren âlimler de varsa da, harac olduğu zaman, zayıf kavil ile amel olunacağı, İbni Abidin’de ve Hadika’da yazılıdır. Buna göre, bir ihtiyacı karşılamak için hazırlanan kolonya, vernik ve ispirtolu ilaçların ve boyaların, alkol ile karıştırılan maddeleri temiz ise, karışımların da temiz olacakları anlaşılmaktadır. (İslam Ahlakı s. 311)

Mâlikî’yi taklit edenin, harac olunca, vitir namazını terk etmesi caiz olur. (İslam Ahlakı s. 211)
[Vitir namazı vacibdir, muhakkak kılınması lazımdır. Mesela yolculukta, akşamla yatsıyı cem etmek caiz olunca, vitir cem edilemiyor. Gece kalkıp kılınmasında bir güçlük varsa, Mâlikî mezhebi taklit edilerek, vacib olan vitri terk etmek caiz oluyor.]

Ruhsatlardan faydalanmak

Seadet-i Ebediyye’de
, taklit etmesi caizdir denmeyip (Taklit etmelidir) denmesi, dini hükümler zor gelip bıkkınlık hâsıl olmaması içindir. Harac yani meşakkat, güçlük gibi bir ihtiyaç olunca mezhep taklidi yapılmalı. Yapmamak Sünnet’e aykırı olur.

Necmüddin-i Gazzi hazretleri, (Şeytan insana, Allahü teâlânın bildirdiği kolaylıkları yaptırmaz. Bunun için ruhsatla amel etmelidir) buyuruyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de, (Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor, çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, emrettiği şeyler gibi, ruhsat verdiği şeyleri yapmanızı da sever.) [Beyheki] (Allahü teâlânın sevdiği şeyi yapmaktan niye kaçınılsın ki?)

(Allahü teâlânın size verdiği kolaylık ve ruhsatlardan istifade edin!) [Buhari] (Bu emre niye uyulmaz ki?)

(Ruhsatlardan istifade etmeyen, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani] (Mezhep taklidi bir ruhsatken, niye öyle çok günah işlemeye rıza gösterilir ki?)

(Sünnetimi kabul etmeyen benden değildir) hadis-i şerifi de, (Ruhsat, izin verdiğim şeyleri kabul etmeyip, kendine sıkıntı veren sünnetime uymamış olur) demektir. (Müslim)

Demek ki, Sünnet’e uyup, ruhsatlardan faydalanmalıdır.