Mülk Allah’ındır
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Mülk Allah’ındır, her şey, her zerre Allah’ındır. Sadece el kol değil, her hücre, her an Allahü teâlâya muhtaçtır. Bir hücrenin yapısı bile, bugünkü bilim tarafından net olarak anlaşılamamıştır. Her şeyi tahlil ediyorlar, yapısını öğreniyorlar. Hayatın nereden geldiğini araştırıyorlar. Tabiatta arıyorlar, filan molekülden, kimyasal bileşimden oluyor gibi şeyler söylüyorlar. Yani sadece görünen sebepleri üzerinde duruyorlar, fakat bir türlü, (Yaratan da, yaşatan da Allah’tır) demiyorlar, diyemiyorlar.
Bir genç, mübarek bir zata (Allah var mı?) diye sorar. O zat, (Sen var mısın?) diye sorunca genç, (Elbette varım) der. O zat buyurur ki:
— O zaman, sen varsan Allah da var. Bana şu odada, insanın yapmadığı bir şey göster! Bu lambayı, şu bardağı insan mı yapmıştır, yoksa kendiliğinden mi olmuştur?
— Elbette hepsini yapan biri vardır.
— Peki, sen bardak kadar değerli değil misin? Bunu bile biri yapıyor da, senin gibi mükemmel bir varlığın, mükemmel bir vücudun, kendi kendine var olması mümkün mü? Elbette bunu yapan yüce Allah vardır.
— Peki efendim, Allah nasıldır?
Bunun üzerine mübarek zat, şu menkıbeyi anlatır:
Bir zat, bir yerden geçerken bir çoban görür. (Gideyim de ona emr-i maruf yapayım, İslamiyet’i anlatayım) diye düşünür. Çobana, (Allah var mı?) diye sorar. Çoban der ki:
— Tevbe de hoca! Sen aklı başında, âlim bir zata benziyorsun. Böyle bir soruyu nasıl sorarsın? Mademki sordun, cevap vereyim. Allah elbette var.
— Peki nereden biliyorsun Allah’ın varlığını?
— Görüyorsun, burada koyunlar var. Bunların başında bir çoban olmasa bu sürü olmaz, dağılır. Kurt kapar, biri alır götürür, sürü diye bir şey kalmaz. Bu kâinata baksana! Ay var, Güneş var, yıldızlar var. Dağlar, ağaçlar, insanlar, hayvanlar var. Bunlar kendiliğinden meydana gelmedi. Muhakkak bunların bir yaratanı, idare edeni vardır. Böyle muazzam bir kâinat kendiliğinden nasıl var olur? İşte hepsinin idarecisi Allah’tır.
— Peki, Allah nasıldır?
— Git bir koyuna, çobanın nasıl olduğunu sor! Eğer koyun anlatırsa, ben de sana Allah’ı anlatırım.
— Koyun çoban hakkında bir şey bilemez ki...
— Koyun basit bir çobanı bilemezse, çoban da Allah’ın nasıl olduğunu bilemez. O koyunla gece gündüz hep beraberim, o beni görüyor, ben onu görüyorum. O beni bile anlatmaktan âciz olursa, ben yüce Allah’ı nasıl anlatabilirim?
Bu menkıbeyi dinledikten sonra, genç meseleyi anlar.