Kur’an-ı kerime saygısızlık
Reformcu diyor ki:
(Kur’anı anlamadan ezberlemenin, onu yükseğe koymanın ne anlamı var ki? Aliya İzzetbegoviç de aynı şeylerden şikâyetçidir. Aliya gibi iman etmelidir.)
CEVAP
Vehhabiler ve Mutezile, Kur’an mahlûktur diyerek hiç tazim, saygı duymazlar. Yazarın bu iki gruba yakın olduğu anlaşılmaktadır. Anlamadan da olsa Kur’an-ı kerimi okumak çok sevabdır ve ibadettir. İzzetbegoviç gibilerin dinde sözü senet olmaz. Sözü senet olan İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Ahmed bin Hanbel, Allahü teâlânın, (Anlayarak da, anlamayarak da Kur’an okuyan benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirdi. (İhya)
İslam âlimlerinin en büyüklerinden, Hanbelî mezhebinin reisi İmam-ı Ahmed hazretleri böyle buyururken, hâlâ herkesin Kur’an-ı kerimi anlayarak okuması gerektiğini söylemek ne büyük gaflettir! Nasıl olup da, (Kur’anı anlayamıyorsan ezberleme!) denebiliyor? Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kur’an için vekil edilen bir melek, Arap olmadığı için doğru okuyamayanın hatasını düzeltir ve doğru olarak yükseltir.) [Şirazi]
Görüldüğü gibi, (Arap olmayan aslını okumasın, mealini okusun) denmiyor. Aksine, Arapçayı bilmese de, düzgün okuyamasa da, Kur’an-ı kerimi aslından okumak gerektiği açıkça bildiriliyor. Kur’an-ı kerimi ezberlemek, hâfız olmak için de mânâsını anlama şartı yoktur. Kur’an-ı kerimi hıfzetmenin sevabı çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur’anı okuyup ezberleyin! Allahü teâlâ, içinde Kur’an bulunan kalbe azab etmez.) [Şir’a Şerhi]
(Kur’an hâfızları ehl-i Cennetin arifleridir.) [Ebu Nuaym]
(Hafızasında Kur’an-ı kerimden bir şey bulunmayan, harap bir ev gibidir.) [Tirmizi]
(Kur’an hafızı ölünce, Allahü teâlâ toprağa onun etini yememesini emreder. Toprak, “Yâ Rabbi, senin kelamın içinde iken ben onu nasıl yiyebilirim?” der.) [Deylemi]
Bunlar elbette Kur’an-ı kerimin aslını ezberlemekle ilgilidir. Bu hadis-i şerifler karşısında Kur’an-ı kerim hâfızlarına dil uzatmak ne kadar çirkindir.
Bazı kimseler de, okumasını bilmeyenin evinde Kur’an bulundurmasının uygun olmadığını söylüyorlar. Bunların sözleri de yanlıştır, çünkü Kur’an-ı kerimi okumasını bilmese de, bereketlenmek için evinde Mushaf-ı şerif bulundurmanın sevab olduğu Fetava-i Hindiyye kitabında yazılıdır.
Vehhabilerin, Arapçayı bildikleri için Kur’an-ı kerimi anladıklarını söylemek yanlış olur. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, (Anadili Arapça olanlar, Arapçayı bizden iyi bilirse de, biz Kur’an-ı kerimi onlardan daha iyi anlarız) buyuruyor, çünkü Kur’an-ı kerimi doğru anlamanın bir şartı da doğru itikada sahip olmaktır. Anadili Arapça olan Vehhabiler Kur’an-ı kerimi anlayabilselerdi, Vehhabi olmazlardı. Vehhabilerin zındık oldukları Nimet-i İslam kitabının nikâh bahsinde yazılıdır.