Değişim = Reform
Dinde reformcu diyor ki:
(“İslamiyet değişmez” denilerek değişime engel olmaya çalışmak Kur’anın ruhuna aykırıdır. Müslümanların gerilemesine sebep, dinin hükümlerinin dondurulması, ictihada mani olunarak değişimin engellenmesidir. Asrın ihtiyaçlarına uygun olarak dinde gerekli düzenlemeler yapılmalı. Müslümanlar, statükodan uzaklaşıp değişimler yaparak yeniden Müslüman olmalıdır.)
CEVAP
Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nass’a dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor.
İctihad dinde olur. Dinde yeni bir şeye ihtiyaç yok ki, ictihad düşünülsün! Teknolojinin ilerlemesi dinde değişikliği gerektirmez. Namazın yeni bir kılınış şekli, orucun yeni bir tutuluş şekli olmaz.
(Müslümanlar, statükodan uzaklaşıp yeniden Müslüman olmalı) sözü de, yazarın Müslümanlara hangi gözle baktığını açıkça göstermektedir. Yazarın referans verdiği mezhepsiz, Müslümanların geri kalışını ictihada bağlayıp, (Fıkıh âlimlerinin, ictihad kapısını kapatmaları ve bundan böyle dört mezhepte ittifak etmeleri sonucunda İslam düşüncesi duraklamış, bu da hukukta ve diğer İslami ilimlerde taklit ve saplantının yayılmasına sebep olmuştur) diyor. İctihad kapısını da kimse kapatmadı. Ehli olmadığı için kendiliğinden kapandı. Kapalıya kapalı demek, kapatmak değildir. Kapatmaya yetkisi olanın yani müctehid olanın, açmaya da yetkisi olur.
İctihad edip etmemekle, geri kalışımızın bir alakası da yoktur. Milyonlarca insan, ehil olup olmadığına bakmadan kitap yazıyor, güya ictihad yapıyor. Madem ictihad yapılmadığı için geri kaldık, şimdi herkes alabildiğine ictihad yaptığı halde, niçin Müslümanlar ilerlemiyor? Demek ki, İctihad yapmadılar sözü, dinde reform yapmak için bir bahanedir. Dini değiştirmeyi kılıfına uydurmak için böyle iddialar ortaya atılıyor.
Namazda, oruçta reform yapılsa, mesela yere secde etmemek için, herkes namazı sandalyede kılsa, ilaç, iğne, serum orucu bozmaz dense, oruca imsak vaktinde değil de, güneş doğunca başlansa, ilerleme mi olacaktır? İslamiyet’i bozarak, Hristiyanlığa benzer, uydurma bir din haline getirmek istemelerindeki maksatları gizli değildir!
Tarihsel âyet olur mu?
Reformcu diyor ki: (Kur’anın birçok âyeti tarihseldir, yani o günkü şartlarda söylenmiştir. Mesela Ehl-i kitabın kâfir olması böyledir. Bugünküler için aynı şey söylenemez.)
CEVAP
Hâşâ hiçbir âyet-i kerime tarihsel değildir. Hepsinin hükmü kıyamete kadar geçerlidir. Allahü teâlâ diğer dinleri nesh etti. Kur’an-ı kerimin hükmü kıyamete kadar devam edecektir. Kimsenin bir âyet-i kerimeyi değiştirmeye hakkı yoktur. Bir hadis-i şerif meali:
(Ey insanlar, Allahü teâlâ kitabını Peygamberinin lisanı üzere indirdi. Helâlini helâl, haramını haram kıldı. Helâl kıldıkları kıyamete kadar helal, haram kıldıkları da kıyamete kadar haramdır.) [Ebu Nasr - Ramuz]
Reformcu, hadis-i şeriflerle bildirilen hükümler için de, aynı şeyi savunuyor. (Zekât nisabının 96 gram altın olması ve fıtra miktarları eski devirlere göre idi. Şimdi bu ölçü değiştirilmelidir) diyor. Hâlbuki bu hükümler kıyamete kadar geçerlidir. Bu reformcular, her konuda değişiklik yapıp yeni bir din meydana getirmeye çalışıyorlar. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, bulacağı o din, asla kabul edilmez.) [Âl-i İmran 85]